“Sana hücrelerin arkasından bağıranların çoğu aklı ermez kimselerdir.”(Hucurat:4)
Dikkat edilirse bu ayet, odalar-hücreler manasındaki Hucurat suresinde geçiyor.
Hücre, oda demektir. Özellikle taştan yapılan odaya hücre denilmiştir.
Fakat aynı zamanda insan vücudunun en küçük yapı taşına da hücre denilmiştir.
Burada birileri Peygamberi kendi hücreleri dışında görerek çağırıyor. Ayette bunlar akılsız kimseler olarak nitelendiriliyor. Çünkü Peygamber (sav), insanın hücreleri dışında değildir, olmamalıdır. Bilakis, Kur'an'ın ve sünnetin ruhu, Peygamber sevgisi insanın hücrelerine işlemiştir.
Peygamberin sevgisini, hürmetini, ona olan imanı, kendi hücrelerinde duymayan kimse akılsızdır. Bu kimsenin kendini savunma mekanizması, kendini kötülükten koruma güdüsü yoktur. Onu kötülükten, haksızlıktan, tehlikeden koruyan duvarlar yıkılmıştır.
“Ümmilerin içinde bir resul diriltmiş ve göndermiştir” (Al-i İmran: 164) buyurur.
Ayette geçen “Baase” fiili hem gönderme hem de diriltme anlamındadır. Hani meşhur Baas partisi diriliş partisi anlamına geliyor. Buna göre Hak Teâlâ Peygamberi göndermekle kalmamış, onun sevgisini insanların, müminlerin hücrelerine işlemiştir. Sürekli o sevgi içlerinde diridir. Tekrar tekrar ve her an gelir, canlanır ve yayılır.
Baase ile aynı kökten gelen Mebus toplumun vekilidir. Nitekim eskiden milletvekiline mebus denirdi. Bu şekilde peygamberi ve Onun sevgisini kendi vicdanında, kalbinde, hücrelerinde hisseden kimse diridir, mebustur. Toplumun içinde seçkindir. Bunu hissetmeyen kimsenin kalbi taşlaşmıştır. O kimse toplum içinde siliktir.
“Biliniz ki Allah'ın resulü aranızdadır, içinizdedir”(Hucurat:7)
Bu ayeti bir şekilde yorumlamak mümkündür. Ama gerçekten peygamber aramızda olamaz mı? Evet, peygamber aramızdadır. Şahsı manevisi ile varisi olan âlimlerle insanların arasındadır. Aşk ve şevkle Ona bağlı olanların kalplerinin içindedir. Ama taşlaşmış kalpler bunu hissetmez. Ona hücrelerin dışında seslenir.
“Biliniz ki Allah'ın resulü aranızdadır, içinizdedir” ayetinin sırrıyla peygamberin doğumu kutlanır ama vefatı hatırlanmaz. Vefat yıldönümü hatırlarda değildir. Çünkü peygamber (sav) içimizde ve aramızdadır. Bu hangi şekilde anlaşılırsa anlaşılsın, böyledir. Toplumsal vicdan, bireysel disiplin ve oto kontrol açısından bu böyledir. İnsanlar peygamberin örnekliği ve sevgisiyle Onu her zaman canlı görüyor. Bu nedenle peygamberin doğumu kutlanır ama vefatı hatırlanmaz. Vefat yıldönümünün hatırası da yoktur. İşte peygamberi özel kılan, üstün kılan budur. O, eşsiz rehber eşsiz önderdir.
Ona salat ve selam olsun.