1971 yılında Bangladeş’te gerçekleşen ve bölünmeyle sonuçlanan savaş sırasında benimsediği birlik politikasıyla bölünmeye karşı çıkan Cemaat-i İslami Partisi liderlerinin bir bir idam edilmesine, Bingöl’de faaliyette bulunan STK’lar tepki gösterdi.
Konuya ilişkin Bingöllü STK’lardan yapılan açıklamalarda, Bangladeş’te verilen idam kararlarının hiçbir hukuki dayanağının olmadığı belirtilerek Cemaat-i İslami Partisi liderleri hakkında alınan kararları kınadı.
Bingöl Kalem-Der Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Bangladeş Cemaat-i İslami Partisi ve Bangladeş Milliyetçi Partisi liderleri, 1971 yılında Bangladeş'in Pakistan'dan ayrılarak bağımsızlığını ilan ettiği süreçte birlikten yana tavır koydukları için savaş suçu işledikleri gerekçesiyle, olaylardan neredeyse 40 yıl sonra, 2010 yılında yargılanmaya başlandılar. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yargı faciasına rastlayamazsınız. Ülkede bakanlık yapmış, milletvekilliği yapmış, üst düzey bürokraside yer almış isimler ülkede 40 yıl önce yaşanan olaylardan sorumlu tutuldular.
Bu yargılama, Uluslararası Suçlar Mahkemesi adı altında, ama herhangi bir uluslararası statüye tabi tutulmadan ve iktidara bağımlı yargı organları tarafından, Bangladeş'in kendi yargısı tarafından, dışarıdan gözleme dahi tabi tutulmadan yürütülmektedir. Özellikle mahkeme heyeti ve savcılığın iktidar tarafından yönlendirildiği, bu organlara talimatlar geldiği ortaya çıkan birçok yazılı ve görsel belgeyle kanıtlanmasına rağmen, uluslararası camiada bu hukuksuzluk ilgi görmedi. Adaletten uzak bu yargılamalar sonucunda Cemaat-i İslami Partisi'nin iki kıymetli yöneticisi Abdülkadir Molla ve Muhammed Kameruzzaman şehid edildi. Cemaatin eski mürşidi Gulam Azam ve Muhammed Yusuf ise cezaevinde hayatını kaybetti. Mevlana Dilaver Hüseyin Saidi'nin idam cezası müebbet hapse çevrildi. 9 kişi şu anda cezalarının onaylanmasını bekliyor. Şimdi ise Ali İhsan Muhammed Mücahid hakkında ilk derece mahkemesi tarafından verilen idam cezası, temyizin reddedilmesiyle birlikte onaylanmış oldu.” denildi.
‘Birçok İslam ülkesinde Müslüman liderleri düşman gören yönetim anlayışı var’
Kalem-Der’den yapılan açıklamanın devamında, “Şu an birçok İslam ülkesinde olduğu gibi Bangladeş’te de İslam'ı, daha doğrusu Müslüman siyasetçileri kendilerine düşman kabul eden bir yönetim anlayışı var. Bu anlayış, suyumu bulandırdın yalanıyla Müslümanları suçlamak, yargılamak ve yok etmek istiyor. Bunun ana nedeni ‘Batılı ağababalarına yaranmak ve iktidarları kendi şahsi emelleri için kullanmalarında Müslümanları engel görmektir. Bu algı, zaman zaman Hindistan ve Çin, zaman zaman ise Batı kaynaklı oluyor. Ülkenin komşuları ve Bengal Körfezi'ne hâkim stratejik konumu, Asya'nın askeri ve ekonomik stratejilerinin göz bebeği. Bu da kendilerini rahatsız etmeyecek bir yönetim arzulatıyor bölge ülkeleri için. Awami Ligi Partisi, şu anda bu statüde. Her halükarda şunu söylemek mümkün, Bangladeş'te Cemaat-i İslami Partisi üyeleri ‘rab' adı verilen özel harekâtçılar tarafından öldürülüyor, kaçırılıyor, yaralanıyor ve bu ülkede soruşturma konusu dahi edilmiyor. Ülkedeki Arakanlı mültecilere yardım faaliyetleri engelleniyor. Cemaat-i İslami Partisi zaten mahkeme tarafından yasaklandı ve siyasal bir parti olarak faaliyetlerine devam edemiyor. Awami Ligi lideri Şeyh Hasina, ülkenin kurucu cumhurbaşkanı Mucibur Rahman'ın kızı. Babasının gütmediği kadar kan davasını kendi güdüyor ve bu sadece Cemaat-i İslami ile sınırlı değildir.” ifadelerine yer verildi.
‘Batıya karşı bir nevi günah çıkarmadır’
Kalem-der Bingöl Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada alınan idam kararlarının zamanlamasının da manidar olduğuna vurgu yapılarak şu ifadelere yer verildi:
“Bangladeş’te bu konunun tekrar temcid pilavı gibi ısıtılıp gündeme getirilmesi özellikle Paris saldırılarının sonrasına denk getirildi. Bu da Batıya karşı bir nevi günah çıkarmadır. Paris saldırıları sonrası Batı küfrünün Müslümanlara ve İslami değerlere başlattığı top yekün saldırıyı görmek gerektiği gibi Filistin’deki İsrail’in ivme kazanan saldırganlığını görmek gerekiyor. Müslüman idarecilerin, yöneticilerin; İslami camiaların ve her Müslüman’ın üzerine düşeni yapması gerekir. Bu da ‘zulme sessiz kalmamak, yerine ve etkisine göre zulme karşı tepki koymak ve bu haksızlıkların, kendine göre düşman belirleme anlayışını sindirmekle olur.”
‘Devam edilen idamlar durdurulsun’
Konuya ilişkin açıklamada bulunan Eğitim Bir Sen Bingöl Şube Başkanı Yunus Kava ise, Bangladeş’te devam eden idamların durdurulmasını istedi.
Kava, “Ümmetin birliğini, İslam dünyasının birlikteliğini savunan ve bu çerçevede yürüttüğü çalışmalar nedeniyle sürekli hedef alınan Cemaat-i İslami Partisi’ne yönelik devlet terörünü, adalet cinnetini ve bu yolla hem İslam’ı hem de Müslümanları hedef alan Bangladeş yönetimini kınıyoruz. Hukuk tanımaz, insan onuru bilmez yönetimin arkasında duran ve cesaretlendiren herkesçe malum ülkeleri Bangladeş’te yaşanan vahşetin suç ortağı olarak görüyor, onları da bu tavırlarından vazgeçmeye davet ediyoruz.” dedi.
‘İslam dünyası idamları izlemekle yetiniyor’
Açıklamasına uluslar arası kamuoyuna çağrıda bulunan Kava, “Bangladeş’te Şeyh Hasina diktası, hukuksuz, temelsiz ve uyduruk bir mahkeme ile tek suçu 1971’de Pakistan’ın bölünmesine karşı çıkmak olan parti liderlerini idam sehpasına gönderiyor. Ne hazindir ki, hem İslam dünyası hem de uluslararası kamuoyu idamları seyretmekle yetiniyor. Eğitim-Bir-Sen olarak Bangladeş’in dikta rejimine ve uluslararası kamuoyuna sesleniyoruz: Tamamen siyasi bir mahkeme tarafından yargılanan ve Bangladeş ile Pakistan’ın geleceğini düşünmekten başka bir eylemi bulunmayan ancak ‘insanlık suçu işlemekle’ itham edilen bu insanların darağacına gönderilmesi başlı başına bir insanlık suçudur ve buna derhal son verilmelidir.” diye konuştu.
‘Kararlar Müslümanları birleştirecektir’
Bangladeş’te verilen idam kararlarının Müslümanları birleştireceğine dikkat çeken Kava, “Bangladeş rejiminin ülkede ‘Batı odaklı’ bir yaşam dikte etmesi ve tamamen bu nedenle İslami hassasiyetleri bulunan insanları yıldırmak için Müslümanların liderlerini katletmesi kabul edilemez. Kuşkusuz, Cemaat-i İslami Partisi’nin liderlerinin idam sehpasına gönderilmesi ülkedeki Müslümanları hedeflenenin aksine birleştirecektir, bütünleştirecektir. Bu hukuksuz idamların Bangladeş’e, demokrasiye, hukuka, insan hak ve özgürlüklerine zarar vermenin ötesinde bir anlam taşımadığı çok açıktır. İslam coğrafyasında yaşanan insanlık dramlarının, haksızlık ve hukuksuzlukların Batı’nın dikkatini çekmemesi şaşırtıcı değildir. Ancak şu bilinmelidir ki, göz yumulan bu dramlar, hukuksuzluklar, insanlık suçları bumerang gibi bir gün buna göz yumanları da vuracaktır. Biz insanlık ailesine düşen, dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın, kim tarafından yapılırsa yapılsın tüm hukuksuzluklara, insanlık suçlarına karşı çıkmaktır. Eğitim-Bir-Sen olarak, Bangladeş’teki teatral Savaş Suçları Mahkemesi’nin verdiği idam kararlarını kınıyoruz. Bu kararların bir an önce durdurulmasını bekliyoruz. Bangladeş rejimini aklıselime davet ediyor; Bangladeş’in iç huzuruna zarar veren, ülkede ayrışmaya neden olacak olan idam kararlarını protesto ediyor, Bangladeş halkının yanında olduğumuzu buradan haykırıyoruz” ifadelerini kullandı. (Nihat Kanat-İLKHA)