Kızıltepe (Qoser) ilçesine bağlı Büyük Boğaziye (Boğaziya Mezın) Mahallesinde (köyünde) 67 yaşındaki oğlunun yanında kalan 105 yaşındaki Redde Efe Ninenin gösterdiği azim, gençleri kıskandıracak nitelikte. İlahi eşliğinde Peygamber (sav)'in üzerine seslendirdiği salâvatlar ile kardeşinden dinleyerek ezberlediği Osmanlı askerleri üzerine okuduğu şiir görenleri şaşırtıyor. İlerleyen yaşına rağmen ihtiyaçlarını kendisi karşılamaya çalışan 105'lik Redde Nine, hindi ve tavuklarını da ihmal etmeyerek yemlerini kendisi veriyor.
6 çocuk 63 torun sahibi Redde Nine, bundan 35 yıl önce kocasını kaybetmiş 67 yaşındaki oğlunun yanında kalıyor. Adeta evin neşesi olan 105 yaşındaki Nine çocukları kendilerine bir veli nimet olarak görüyor.
60 yaşına kadar doktor yüzü görmediğini vurgulayan Redde Nine, bunun sebebinin ise zamanındaki doğal beslenmeye bağlıyor. Eski günleri çok aradığını belirten Redde Nine haya ve huzurun olmamasından yakınıyor.
Zamanında okutulmadığından yakınan Redde Nine, “ Ben Gökçe’de doğdum. Çocukluğum, gençliğim orada geçti. Ve orda evlendim eşim amcamın oğluydu güzel ve huzurlu bir hayat sürdük. Birbirimizden çok razıydık Rabbimin takdiriyle 1980 yılında vefat etti. Şuan 105 yaşındayım. 4 oğlum 2 kızım ve 63 torunum var. Bizim zamanımızda kızların okula gitmesi ayıptır diyorlardı beni göndermediler. Aklım bilgisayar gibiydi o zaman okula gitseydim şimdi başka bir konumda olurdum.” diye hayıflanıyor.
“Şeyh Said askerlerini gördüm”
Redde Nine, “Şeyh Said askerlerini hatırlıyorum tabur halinde Şenyurt’dan (Dırbesiye) gelip Mardin’e gidiyorlardı. O zaman tam yetişkindim. Hayvanlarımızın yanındaydım gelip suyu içip mataralarını doldurduktan sonra gidiyorlardı.”
“Kıtlık zamanında ne bulsak yiyorduk”
Kıtlık yılında yemek için dağlardan ot topladıklarını ifade eden Redde Nine, “ Kumul diye bir hayvan mahsulümüze musallat olmuştu, mahsulün hepsini yiyordu. Bir tane bile bırakmadı. Yiyecek hiçi bir şey kalmadı. Suriye sınırını geçip oradan nafakamızı getiriyorduk. Dağlardan ot toplayıp kaynattıktan sonra öğüttüğümüz una karıştırıp tandırda pişiriyorduk. Kıtlık yılında açlıktan ne bulsak yiyorduk. Mısırı el destarıyla öğütüp pirinç haline getirip yiyorduk. Arpayı da aynı şekilde öğütüp yiyorduk.” dedi.
“Eskiden kıtlık zorluk vardı ama gönlümüz rahattı”
Eskiden bütün işlerin insan ve hayvanların kuvvetiyle yapıldığına dikkat çeken Redde Nine, “Eskiden imkânlar çok kıttı, bütün işler insan bedeniyle yapılıyordu, tarlalarımızı hayvanlarla sürüyorduk. Şafaktan önce kalkıp tarlaya gidiyorduk, Buğday sümbüllerini hepsini elle topluyorduk. Sonradan topladığımız buğdayı bir araya topluyorduk o zaman ona “Bénder” diyorduk. 2 katırı birbirine bağlayıp Cercereyle üzerinden döndürüyorduk 15-20 sürüyordu. Daha sonra buğdayı ayıklamak için savuruyorduk. Bunun dışında hayvanlarımız vardı onlara bakıyorduk, o zaman ayakkabı yoktu yalın ayak gidip geliyorduk, yalın ayakla dikenlere basıyorduk, hiç oralı olmuyorduk. Dağdan odun toplayıp sırtımızda taşıyıp eve getiriyorduk. Su ihtiyacımızı köyün uzağında bulunan kuyulardan temin ediyorduk. 40 metre derinlikten su kovalarını iple çekiyorduk. Suyu omzumuzda taşıyıp eve getiriyorduk. Akşamları huzurlu bir şekilde yatıyorduk. Bana sorarsanız eski hayat daha güzeldi. Kıtlık vardı, zorluk vardı ama gönlümüz rahattı. Şimdi ise gönül rahatlığı yok. Oğlum Irak’a gidiyor dönene kadar acaba ne oldu onun merakı içindeyim.” diye konuştu.
“60 yaşıma kadar hiçbir ilaç kullanmadım”
Gençliğinde ibadetlerini aksatmadığına dikkat çeken Redde Nine, “Şimdiki sıhhatim önce Allah sonra da hayvanlardan elde ettiğimiz tereyağına (Runé nivışk) borçluyum. Süt içiyorduk, yoğurt peynir yiyorduk yoğurttan elde ettiğimiz tereyağı hakiki yağdı. Hepsi kuvvetti. 60 yaşıma kadar doktor görmedim bir ilaç içmedim. İbadetlerimizi aksatmıyorduk Ramazan ayında da orucumuzu tutuyorduk.” diye hatırlattı.
“Haftada 2 gün sıcak yemek yapılıyordu”
Yemek çeşitlerinin çoğalmasıyla hastalıkların da çoğaldığına dikkat çeken Redde Nine, “Cumadan cumaya haftada iki gün sıcak yemek yapılıyordu. Ne zaman yemek çeşitleri çoğaldı hastalıklarda çoğaldı. Şimdiki yemekler hepsi katı yağ ile ayçiçeği yağı ile yapılıyor ne tadı var ne de kuvveti. Biz biriktirdiğimiz hakiki tereyağını eritip bulgur pilavı yapıyorduk yağıyla beraber yiyorduk kuvveti hala dizlerimde. Katı yağın ne olduğunu Allah'tan başka kimse bilmiyor.”
“Zamanımızda karşıdan gelen bir erkek görsek kenara çekilirdik”
Hayâsızlığın artmasından yakınan Redde Teyze sözlerini şöyle bitirdi: “Eskiden insanlar daha hayâlıydı. Bir kız evlendiğinde gebeliğin dördüncü ayından sonra hayasından baba evine gitmiyordu. Gebeliği görünmesin diye geniş elbiseler giyiyordu. Doğumdan sonra baba evine gidiyorlardı. Şimdikilere bakıyorsun ne haya kalmış, ne namus hiçbir şey kalmamış. Erkeklerde de kalmamış. Nerde eski haya bir erkek karşıdan geldiğinde kenara çekiliyorduk o geçtikten sonra biz yolumuza devam ediyorduk. Şimdikiler nasihat dinlemiyor sürekli diyorum açıklık, saçıklık günahtır, ayıptır, bütün dünya sizi görüyor. Müslümansız Hz. Muhammed (sav)'in ümmetindeniz sürekli bunu söylüyorum ama dinlemiyorlar.” diye dert yandı.
İLKHA