“Sevgili dost, bir bedenin organları gibi olduğumuz söylenmişti bize ve biz buna inanmıştık. Çünkü bu sözün sahibi peygamberimizdi. Vücudumuzun bir parçasının geçirdiği rahatsızlık hani bütün vücudu ateşler içinde bırakacak, bütün vücut bu rahatsızlıktan elem duyacaktı. Kol kesilirken dudak gülüyor, ayak kesilirken kollar el çırpıyor, bir göz oyulurken diğer göz futbol maçı izliyor bir cinnet olmalı bu!” diyor A. Ali Ural bir kitabında.
Evet gerçek bir cinnet; sonu gelmez fark edilmez gibi görünüyor. Çünkü bir türlü birlik olamıyor bu ümmet! Göz için sadece ayağın üzülmesi derde deva değildir, diğer tüm azaların mahzun olması daha manalıdır. Tıpkı eziyet gören dindaşlarımızın durumuna bir avuç Müslümanın üzülmesinin işe yaramadığı gibi. Batı’da bir çocuk öldürülse, bir saldırı olsa tüm Avrupa ayaklanır. Haftalar hatta yıllar boyu gündem olur ama ne acıdır ki her gün binlerce hatta milyonlarca masum Müslüman çocuk ölüyor, öldürülüyor. Müslümanların çıtı çıkmıyor. Evet, bu bir cinnet olmalı! Bu durumun normalleşmesi, yüreğimizde bir yerlerini acımaması cinnet değil de nedir? Müslümanların birbirlerinin ırkı ve mezhebi için çatışmaları, birbirlerini yiyip bitirmeleri belki bu ölümlerden daha acıdır. Müslümanlar o Şii bu Sünni diye birbirini yiye dursun Arakan’da binler ölüyor, Müslümanlar o Türk bu Kürt şu Zaza diye birbirine düşsün Afrika'da açlıktan milyonların hayatı kayıyor.
Kudüs kimin umurunda, bir Türk bir Kürt‘ü çekemiyor, bir hanıma el kaldırılıyor! Aynı vatanı paylaştığını, aynı dine mensup olduğunu unutarak sadece ırkı için yabancı bir adamın bir kadına el kaldırması... Evet, gerçek bir cinnet!
Tek yaptığı yine Kürtlere ve masum insanlara zarar veren bir partiye oy veren Kürtlerin içler acısı durumu... Birbirini beğenmeyen cemaatler... Velhasıl kelam parçalanmış bir İslam alemi haritası... Cinnet değil de ne? Doğu Türkistan, Afrika, Arakan, Hindistan, Mısır, Suriye, Kudüs... Müslüman kardeşlerinden yardım dileyedursun, bazıları için üstün ırk olmak, sloganlar atmak, birbirini mezhebi için vurmak daha önemli! Bir insanı elinde olmayan bir özelliği için çekememek, küçük görmek akıl almaz bir durum, psikolojik bir hastalık...
Artık rüyaların gerçekleşme vakti gelmedi mi? Ne zaman birbirimize insan olduğumuz için değer vereceğiz? Ne zaman diğer azalarımız için harekete geçeceğiz? Cahillerin sığınağı olan ırkçılıktan, bizlere acıdan başka bir şey sunmayan mezhepler için kavgadan ne zaman vazgeçeceğiz? Tüm bu didişme ve kavgalar bir bebeğin ölmesinden daha önemli değil ya! Toplama kamplarında akıl almaz işkencelere maruz kalan kardeşlerimizi dert etmek zamanı gelmedi mi? Büyüklerin ölümü içimizi acıtmıyorsa, masum çocukların canice öldürülmesi ırkçılık yapmaktan daha önemli olsa gerek.
Eğer tüm bu ölümler, cinayetler bizi birleştirmeye, harekete geçirmeye yetmiyorsa; ırkımız veya mezhebimiz kadar gündem olamıyorsa “evet bu tam bir cinnet"!