Hamd kullarından peygamberler seçen Allah’a, selât ve selam ardından ilmi miras olarak bırakan Hz. Muhammed (s.a.v.)’e, mirasa sahip çıkan ashabına ve onlardan sonra gelen âlimlerin üzerine olsun.
Varis, genel olarak mirasçılara herhangi bir mal veya değerli bir şey bırakır. Bıraktığı mirasın kıymeti ise ne kadar para ettiğine bağlıdır. Bundan ötürü peygamber efendimiz miras olarak bırakılan ilim derken; ilmi değerli, kıymetli kılan ve karşılığı amel, davet olan ilmi kastetmiştir. Bir insanı âlim kılan, ilmiyle amil oluşudur. Bundan ötürü İslam tarihinde iz bırakmış âlimler sadece okumakla kalmamış, ilmin zekâtı olarak ya kalem tutmuş ya da kılıç sallamıştır. Allah’tan hakkıyla korkanlar âlimlerdir.
Biz de bu ayki yazımızda ilmiyle amil, hem kalem tutmuş hem kılıç sallamış 20. yüzyılın mütefekkir ve dava adamlarında biri olan Saîd Havvâ’yı ele alacağız.
Said Havvâ 27 Eylül 1935’te Suriye milli mücadelesinin merkezlerinden birisi olan Hama şehrinin Aliliyât mahallesinde Muhammed Dîb b. Havvâ ve Arbiye et-Tîş’in çocukları olarak dünyaya geldi. Hatıratında büyüklerinden anne ve baba tarafından nesebinin Hz. Peygambere kadar gittiğini duyduğunu ifade eder[1]. Annesini iki yaşında kaybeden Said Havvâ’nın babasının bir davaya karışması sebebiyle hapse girmesinden dolayı yedi yaşına kadar uzak kaldı. Bu süre zarfında bakımı ve temel eğitimi ile ninesi ilgilendi. Babasının hapisten çıkmasından sonra başladığı ilkokulu bırakarak ona ticaret hayatında yardımcı olmaya başladı. Diğer yandan Hama’daki Daru’l Ensar akşam okuluna devam ederek ilkokul diplomasını aldı. Havvâ’yı o yıllarda etkileyen önemli hadiselerden birisi de babasının Arap Sosyalist Partisi ile kurduğu irtibattır. Onun vasıtasıyla Suriye’deki ilk sosyalist örgütlenmeler hakkında bilgi sahibi olmuştur.
Ortaokul ve liseyi Hama’da İbn Rüşd lisesinde tamamlayan Saîd Havvâ burada bir taraftan felsefi eserleri okumaya, diğer yandan da o yıllarda gündemde olan farklı fikirlerle ilgilenmeye başladı. Lisedeki hocalarından birisi olan Nakşibendi şeyhi Muhammed el-Hamid’in okul dışındaki Sultan Camiinde verdiği derslerine de katıldı ve onun vasıtasıyla Suriye Müslüman Kardeşler (İhvanı Müslimin) teşkilatının üyeleriyle tanışarak henüz 17 yaşındayken 1952’de cemaate katıldı. Kısa sürede İhvan’ın Hama gençlik teşkilatında yükseldi.
Bu süreçte İslam dünyasında da büyük olaylar yaşanmışı; Mecelletü’l-Ahkamü’l-Adliye’nin ilğa edilmesi, Arap-Yahudi savaşı ve Arapların mağlubiyeti, işgalci batı güçlerinin 2. Dünya Harbinin finansı için diğer bütün sömürgelerinde olduğu gibi Suriyelilere koydukları ağır vergiler ve bunun neticesinde halkın çektiği fakirlik.
Tasavvufa ve dine olan ilgisi Said Havvâ’yı liseden sonra 1956’da Şam Üniversitesi’nde yeni açılan Külliyyetü’ş-Şeriati’l-İslamiyye fakültesine kaydolmasına sebep oldu. Fakültenin kurucu dekanı ve Suriye Müslüman Kardeşler teşkilatının lideri olan Mustafa Sibai ile tanıştı ve derslerine katıldı. Mustafa Siba’nin dava aşkı ve birikimi onun üzerine büyük bir etki bıraktı. Said Havvâ, sadece Sibai değil; Mustafa Zerka ve Fevzi Feyzullah gibi Suriye’deki büyük âlimlerden ders aldı.
1961’de fakülteden mezun olduktan sonra Hama’ya öğretmen olarak tayin edildi. 1963 yılı başında on altı ay süren askerlik hizmetini yerine getirmek üzere orduya katıldı. Said Havvâ’nın askerliği sırasında Baas Partisi bir askeri ihtilalle Suriye’deki iktidarı tekrar ele geçirdi.
1964’te askerliğini tamamlayan Said Havvâ Hama’ya döndü. Bu sırada Müslüman Kardeşler teşkilatı ile Baas rejimi arasında anlaşmazlıklar çıkmış ve yine bir Hamalı olan Mervan Hadid’in liderliğindeki cemaat şehirde rejime karşı bir ayaklanmayı başlatmıştı. Said Havvâ her ne kadar Mervan Hadid’in militarist tavrına mesafeli yaklaşmışsa da grevlerin organizasyonunda rol aldı. Silahlı çatışmaların önlenmesi için şehrin ileri gelenleriyle yapılan toplantılara katıldı. Fakat ismi çatışmalara katılanların arasında zikredildiği için Irak’a gitmek zorunda kaldı. 40 gün sonra rejimin genel af ilan etmesi üzerine Suriye’ye dönerek evlendi.
Bu arada Suriye Müslüman Kardeşler teşkilatının 1964’te Baas yönetimi tarafından kapatılmasından sonra cemaat yeniden teşkilatlanma yoluna gitti. Hama şubesinin başına Mısır’dan yeni dönmüş bulunan Abdülkerim Osman seçildi. Fakat onun ülkeyi terk etmesi gerektiğinden dolayı yerini Said Havva’ya bıraktı. Suriye Müslüman Kardeşler lideri Mustafa Sibai de genç denecek yaşta aynı yılın Ekim ayında vefat etmişti. Dolayısıyla Said Havva’ya örgütün programını hazırlama gibi önemli bir vazife verildi. Fakat Suriye’de rejim tarafından Müslüman Kardeşlere uygulanan baskı yüzünden 1966 yılında Suudi Arabistan’a gitti. O sırada Allah (c.c.), El-İslam ve Er-Resul kitaplarını kaleme aldı.
Hafız Esad 1970’te yönetime el koyduktan sonra Müslüman Kardeşlerle karşı ılımlı bir tavır sergileyince Said Havvâ memleketi Hama’ya döndü ve öğretmenliğe devam etti. Bu arada Suriye İhvanı Şam ve Kuzey gurubu diye ikiye bölünmüş olmasından ötürü ara bulucu rolü üstlendi. Bu sürede ülkede hazırlanan anayasada Cumhurbaşkanı’nın Müslüman olma zorunluluğuna dair bir madde koydurmak ve bundan dolayı çıkan olaylardan sorumlu olarak tutuklandı. 40 gün kadar süren işkenceden sonra Şam’da ki hapishanede 5 yıl kaldı. Bu arada ilmi çalışmalarına hız vererek 11 ciltlik tefsir kitabı yazdı. Ocak 1978’de hapishaneden çıktıktan sonra bir daha Suriye’ye dönmemek üzere Ürdün’e gitti.
Said Havva 1980’li yılların başlarında gerek Suriye içerisinde gerekse uluslararası seviyede İslami Örgütlerin birleşmesi için çalıştı. Müslüman Kardeşler Teşkilatını uluslararası seviyede bir araya getirip koordinasyonu sağlaması amacıyla “Uluslararası Müslüman Kardeşler Teşkilatı”nın kuruluşunda ve yönetiminde yer aldı.
Said Havvâ bu süreçte hız kesmeden İslami çalışmalara devam etti. 1980’li yıllarında başında Hafız Esad İhvan’a acımasızca saldırması neticesinde İhvan üyeleri nefsi müdafaa haklarını kullanmak zorunda kaldı. 1982 yılında ise büyük Hama katliama oldu ve bu katliamda 40 bine yakın insan hayatını kaybetti. Müslüman Kardeşler hareketinin kanlı bir şekilde bastırılması ve doğup büyüdüğü şehrin yıkılması Said Havva’nın sıhhatinin bozulmasına sebep oldu. Birkaç yıl önce ortaya çıkmış bulunan hastalığı ilerledi ve 9 Mart 1982’de Amman’da yattığı hastanede vefat etti.
Şeyh Saîd Havvâ’nın hayatı okunduğunda akla şu cümleler geliyor:
İslam davası, doğduğun yere ve memlekete sığmayacak kadar büyüktür…
İslam, gittiğin her yerde sana sorumluluklar yükleyecek, kulu her zaman muhatap alan bir dindir…
İslam için çalışmak; mekân, şahıs, bölge ve toprak tanımayacak kadar geniş bir yelpazedir…
En nihayetinde bu dava, bizden bulunduğumuz her yerde Müslüman olmayı, Müslüman kalmayı ve İslam’ı yaşatmamızı istiyor. Buda kendimizi ilmi ve manevi bir donanıma sahip kılarak olur. Allah bizleri halifeleri olarak gönderdi, bizim de çağrımız şudur: Allah’ım ben mağlubum, sen zafer nasip et!
Söz&Kalem - Ahmet Karaduman