CHP ile MHP arasındaki farkı herkes fark ediyor da nedense ben bazen bunda zorlanıyorum.
CHP biraz sol, MHP biraz sağ gibi görünüyor. Aslında ikisi de biraz sağ ve biraz sol olduğu için her ikisi için de yapılan sağ ya da sol şeklindeki konumlandırmada her zaman doğruluk payı oluyor. Aynı şekilde CHP'ye sol, MHP'ye sağ diyenler, uygulamalar üzerinden gidersek bazen de yanılabiliyorlar.
Birkaç örnek üzerinden gidelim.
İki parti de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “sağcı” E. İhsanoğlu isminde uzlaştı öyle değil mi?
İhsanoğlu, sağcı olmasına sağcıydı; ama CHP'yi cezbeden bir yönü daha vardı ki, o da seküler yaşam tarzıydı.
Demek ki, CHP ve MHP, seküler yaşam tarzında müttefiktiler.
Biraz geriye gidip 27 Mayıs darbesine bakalım.
Sağcı Adnan Menderes'in devrilmesi için dönemin solcu öğrencileri provokasyonlara girişti, dönemin Kemalist sol görüşteki gazeteleri dezenformasyon canavarına dönüştü, dönemin CHP'si “zinde kuvvetlerle” ya da sonradan daha bir moda halini alan söylem ile “genç subaylarla” dirsek temasına geçti.
Darbe yapıldı, bir anayasa hazırlandı, başbakan ve iki bakan idam edildi ve günümüz solcuları halen o anayasa için “en demokratik anayasa” açıklamaları yapıyorlar.
Peki, bu “sağcı başbakan”ı asan, solcuların pek beğendiği anayasayı yapan, solcu CHP'nin önünü açan darbenin başında kim vardı?
Bilmiyorsanız şaşırmaya hazır olun!
MHP'nin kurucu genel başkanı ve “ebedi başbuğ”u olan Alparslan Türkeş!
Gelelim ilkeler meselesine…
Biliyorsunuz CHP'nin altı ok ile simgelenen ilkeleri var. Bunlar aynı zamanda “Atatürk ilkeleri” olarak da bilinir. Bu ilkelerden bir tanesinin de “Milliyetçilik” olduğunu biliyor muydunuz?
Evet evet, bu bildiğimiz milliyetçilik!
Sakın bu maddenin “cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik, devletçilik ve devrimcilik” ilkelerinin arasına yanlışlıkla sokulduğunu düşünmeyin. “Güneş dil teorisinin” ya da “kafatası ölçümlerinin” hangi parti zamanında ortaya atıldığını sanıyorsunuz?
CHP'nin tek parti iktidarında Adalet Bakanı olan Mahmut Esat Bozkurt'un mecliste söylediği şu sözler zihniyeti net olarak ortaya koyuyor aslında:
“Biz Türkiye denen, dünyanın en hür ülkesinde yaşıyoruz. Mebusumuz inançlarından bahsetmesi için bundan daha müsait bir ortam bulamazdı. Onun için hislerimi saklamayacağım. Türk bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir.
Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır. O da Türklere hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost, düşman ve bu dağlar bu hakikati böyle bilsin.”
Şimdi kalkıp “1930'da söylenen sözlerle bugünü yargılama!” diyebilirsiniz. Ben de o zaman size şunu söylerim: Daha birkaç sene önce “Bana; Türk ulusu ile Kürt milliyetini eşit ve eşdeğerde gösteremezsiniz” diyen Birgül Ayman Güler adında bir CHP milletvekili vardı.
Ve son olarak…
MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan şöyle bir açıklama yapmış: “Anayasanın ilk dört maddesinin yanından bile kimse geçemeyecektir. Sapasağlam Türk milliyetçiliği kokan bir anayasayla karşılaşacağız.”
Demek ki, şimdiye kadarki anayasalar “yeterince” milliyetçi değilmiş ve bundan dolayı “Sapasağlam Türk milliyetçiliği kokan” bir anayasayla karşılaşacakmışız.
İlk dört maddeye de dokunulmayacakmış!
Sahi, ilk dört madde diğer milliyetçi parti olan CHP için de “kırmızıçizgi” olarak ilan edilmişti, öyle değil mi?
Darbe karşıtlığı meselesine gelirsek…
Neyse şimdilik o meseleye gelmeyelim.