İSTANBUL - Genç Öncüler tarafından gençliğin içinde bulunduğu ahlak problemlerine dikkat çekmek ve bu sorunların nasıl aşılacağı ile ilgili Fatih'te Feza Salonlarında "Bir Gençlik Aranıyor, Geç Olmadan! - Güzel Ahlakı Kuşanan Genç" sempozyumu düzenlendi.
Gençlerin yoğun ilgi gösterdiği sempozyuma konuşmacı olarak katılan İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tekin, Yazar ve Sosyolog Abdurrahman Arslan, Nurettin Yıldız Hoca, Siyer Araştırmaları Merkezi Kurucusu Yazar Muhammed Emin Yıldırım Hoca ve Sosyal Ekonomik Araştırmalar Merkezi (SEKAM) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Burhanettin Can, gençliğin yaşadığı sıkıntıları ve çözüm yolları ile ilgili tebliğler sundular.
İnsanın Günah İşleme Özgürlüğü Yoktur
Farklı Toplumlarda Ahlak Anlayışı ile ilgili bir konuşma yapan İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tekin, "Toplumsal olarak ahlak ile ilgili ciddi problemlerimiz var" diyerek ailede değer aşınmaları olduğunu vurguladı. Modern dünyanın en önemli probleminin 'İnsanı merkeze aldığınızda ne istiyorsa yapmak' olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Tekin, "Batı aklıyla üretilmiş bir ahlakla hareket edildiğinde o zaman insan hazlarını ve bütün davranış biçimlerini kutsuyor ve yerine getirmeye çalışıyor. Bunun neticesinde İslami camia içerisinde de bazı arızalı sonuçlar ortaya çıkmaya başlıyor. Kişinin günah özgürlüğü olduğunu söyleyenler var. Yanlış bir mantaliteden hareket edildiği zaman insanın geleceği sonuç budur. İnsanın günah işleme özgürlüğü yoktur. İnsan hayatı eğer ilahi bağlantısını kaybederse sekülerleşir ve hazcılık kaçınılmaz olur. Modern dünya Allah ile teması kaybettikten sonra gittikçe muğlaklaştı ve yok oldu. İnsanlara bu dünya cenneti vaat edildi. Bu dünya hayatı geçicidir. Esas hayat ahiret hayatıdır" şeklinde konuştu.
Allah İle Olan İlişkimiz Çok Sağlam Olmalıdır
Ahlakın, insanlığın ana iskeleti olduğunu söyleyen Doç. Dr. Tekin, "Ahlak bizim ana iskeletimizdir. Bizim yamulmamızı önler. Dimdik durmamızı sağlar ve bize sınırlar belirler. Eğer biz bu sınırları bilmezsek o zaman ciddi anlamda sorunlar yaşarız. Bizim şunu kabul etmemiz gerekiyor. Bizim öncelikle üstümüzdeki temel otorite Allah (cc)'tır. Allah ile olan ilişkimiz çok sağlam olmalıdır. Gündelik davranışlarımızda kendimizi kandıracak davranışlardan kaçınmamız lazım" diye konuştu.
Fıkıh, İslam Ahlakının Temelidir
Gençliğin Ahlak Dinamikleri ile ilgili bir tebliğ sunan Yazar ve Sosyolog Abdurrahman Arslan, İslam ahlakının temelinde fıkıh olduğunu söyleyerek şöyle konuştu: "Fıkhı olmayan insanlar cemaat olamazlar. İslam fıkıhla ahlakı birbirinden ayırmaz. Çünkü fıkıh İslam ahlakının temelidir. Ahlakın ayıpladığını fıkıh cezalandırır. Eğer biz İslam ahlakına vurgu yapıyorsak ve İslam ahlakına göre yaşamak istiyorsak o ahlakın adaletsiz gördüğü, o ahlakın ahlaksız gördüğü işlerin çözümünü de İslam fıkhında aramamız lazım" ifadelerini kullandı.
İnsanlar Kendi Bedeninin Terörü Altında
Sağlıkla ilgili problemlerin sadece bir beden problemi olarak gündeme gelmesinin yanlış olduğunu ifade eden Arslan, "Neden bu problem bir haya, bir edep ve bir mahremiyet problemi olarak gündeme gelmez?" diyerek şöyle konuştu: "En konuşulmayacak şeyleri, bedenin problemi olarak bize anlatırlar. Bu gün insanlar kendi bedeninin terörü altında yaşamaktadır. Müslümanlar bu bedenin bu kadar yüceltilmesine müsaade etmemelidir, etmemeliyiz" dedi.
Din Hayattır, Hayat İse Allah'a Dönüştür
"İnsan vahiyle gönderilen değerlere inanır ve bunu imanın bir parçası olarak görür. Din hayattır, hayat ise Allah'a dönüştür. Dinsiz bir hayatı İslam kabul etmiyor" diyen Arslan, "İmanla amel artık Müslümanda ayrışıyor. Bugün Müslümanların söyledikleri ile yaptıkları arasında ciddi bir fark ve tutarsızlık vardır. Dışarıdan da Müslümanların en çok eleştirildiği nokta da budur. İslam'ın değerlerini yeniden asli yerlerine iade etmeliyiz" diye konuştu.
İslam Fıtrat Dinidir
Arşın Gölgesindeki Genç, Güzel Ahlakı Kuşan! tebliğini sunan Nurettin Yıldız Hoca, Gençliğini Allah yolunda harcayan gençlerin arşın gölgesinde gölgeleneceğini ifade ederek şöyle konuştu: "İslam fıtrat dinidir. Biz Allah'a kulluğu küçükken sünnet ettirilmek, sonra da düğünde de Mevlut okutturmakla sınırlı hale getirirsek. O zaman sakalına rağmen, tesettürüne rağmen, mangalda kül bırakmayan edebiyata rağmen, Allah'ın haramları söz konusu olunca ve iş menfaate gelince karşımıza farklı bir insan tipi çıkar"
Rabbimizle Bağımızın Heran Güçlü Olması Gerekiyor
Gençlerin Allah ile olan bağlarını güçlendirmek için sürekli Allah'ı tesbih etmesi gerektiğine dikkat çeken Yıldız Hoca, "İbadet ruhuyla yetişmek demek elinde genç yaşında tesbih olmak demek değildir. Genç yaşına rağmen tesbih eden el, ayak, göz ve kulak sahibi olmak demektir. Bu ruhu yakalayan genç arşın gölgesinde dinlenmeye, Havzı Kevser başında Peygamber (sav) ile buluşmaya aday olan genç demektir. İmanın altı şartını bilmek yeterli değildir. O altı şartı her an insanın üzerinde his etmesi gerekiyor. Rabbimizle bağımızın her an güçlü olması gerekiyor. Kadir gecesinde uçacak melek gibi olup, bayram gününde sürünen yılan gibi olmamak gerekiyor. Böyle olmak arşın gölgesinde gitmeye engeldir" dedi.
Hz. Osman'ı Konuşmak Kolay Onun Gibi Olmak Zordur
Bir Güzel Ahlak Timsali: Hz. Osman (r.a) tebliğini sunan Siyer Araştırmaları Merkezi Kurucusu Muhammed Emin Yıldırım Hoca, "Hz. Osman'ı konuşmak işin kolay yolu, Hz. Osman gibi olmak da işin zor yoludur" diyerek şöyle konuştu: "Bugün adlarını bildiğimiz 10 bin sahabi, hayatlarına dair bilgiler bildiğimiz 5 bin sahabi, hayatlarını biraz daha detaylı bildiğimiz 2 bin sahabi var. Onlar Efendimiz (s.a.v)'in dünyasından bize çok mesajlar taşıdılar. Efendimiz (s.a.v) Ashabı Kiramı Mekke'de Darul Erkam'da, Medine'de Suffa Mektebinde, Kur'an'la ve Sünnetle terbiye etti. Bugün hangi sahabenin hayat defterini çevirirsek çevirelim onlardan çok şey alırız"
Meleklerin Bile Hayâ Ettiği İnsan
Bazı kavramların her sahabede farklı bir anlam kazandığını belirten Yıldırım, "Haya dediğimiz zaman, iffet dediğimiz zaman aklımıza ilk gelen isim Hz. Osman'dır. Neden öyledir? Çünkü öyle bir hayat yaşamış ve bu manada öyle güzel bir örneklik teşkil etmiştir ki Efendimiz (s.a.v)'in beyanıyla 'Meleklerin kendisinden hayâ ettiği' bir duruşun sahibi olmuştur. Bir insan nasıl davranır da melekler ondan hayâ eder? Bunun üzerinde durup tefekkür etmek gerekiyor" diye konuştu.
Hz. Osman'ın Hayâsını 21. Yüzyıla Taşımamız Gerekiyor
Hz. Osman'ı anlayıp 21. yy dünyasında Hz. Osman gibi olmak, onun ruhunu diriltmek, onun hayâsını ve edebini hayâmız ve edebimiz kılma noktasında çok çaba ve gayret sarf edilmesi gerektiğinin altını çizen Yıldırım, "Ashabı Kiram efendilerimiz iman ettikleri zaman, iman ederken o imanın ilk heyecanı yüreklerinde nasıl idiyse hayatlarının sonuna kadar o heyecanı hiçbir zaman kaybetmediler. Eğer o heyecan olmasaydı 93 yaşında Ebu Eyyüp El Ensari İstanbul'a gelemezdi, o heyecan olmasıydı Ammar Bin Yasir 92 yaşında hakkın mihenk taşı olarak Sıffın'da Hz. Ali'nin yanında yerini alamazdı. Heyecanlarını hiçbir zaman kaybetmediler. Rabbim bizleri Hz. Osman başta olmak üzere Ashabı Kiram efendilerimizin bize aktardıkları o güzellikleri anlayarak yaşayan bahtiyarlardan eylesin" şeklinde konuştu.
Türkiye'de Müslümanların Kimlik Sorunu Var
Sempozyumda son konuşmacı olarak söz alan Sosyal Ekonomik Araştırmalar Merkezi (SEKAM) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Burhanettin Can, 21. yy Gençliğin Yol Haritası ve Genç Öncülerin nasıl olması gerektiğini anlattı. Gençlik üzerine yapılmış araştırmaların sonuçlarını sunan Prof. Dr. Burhanettin Can, "Türkiye'de Müslümanların kimlik sorunu var. Türkiye'de alkol, uyuşturucu, kumar, şiddet, bireyselleşme ve yalnızlaşma sıkıntıları var. Gençlik eğer böyle giderse şizofren bir kimliğe sahip olacak. Ne zaman ne yaptığı belli olmayan, bir insan unsuru karşımıza çıkacak" diyerek gençliğin karşı karşıya olduğu tehlikelere dikkat çekti.
Türkiye'de Yanlış Bir Eğitim Politikası Uygulanıyor
"Türkiye'de hala uygulanmakta olan yanlış eğitim politikası yüzünden, toplum olarak dinin muhtevası ile içi boşalmış bir din algısı ile karşı karşıyayız" diyen Prof. Dr. Can, "Türkiye, cumhuriyetin kuruluşunda yanlış bir tercih yaptı. Lozan'da kabul edilen bu düzen İslam'ın tüm değerlerine, ümmetten, İslam kültür ve medeniyetinden bu halkı ve bu milleti koparttı. Bunun meydana getirdiği yanlış eğitim politikası da hala devam ediyor. İsmi milli, ama muhtevası gayrı milli olan bu eğitim sistemi değiştirilmedikçe, evdeki eğitimle, resmi okullardaki eğitim örtüşmedikçe insanların çift standartlı davranışları değişmeyecek. Aileyi yeniden inşa etme projemiz başarılı olamayacak" diye konuştu.
"Ev Der ki: Bizi Allah Yarattı Okul Der ki: Biz Maymundan Geldik"
İnsanın bütün davranışlarını belirleyenin onun Allah ile olan ilişkisi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Can, "Bugün, bu ülkede var olan sistemin ve toplumun Allah ile olan ilişkisinde problem var. Onun için öncellikle bunun düzeltilmesi ve her şeyin yerli yerine oturtulması gerekiyor" dedi. Bugün Türkiye'deki eğitim sisteminde Kur'an, vahiy ve sünnete yer verilmediğinden bunun sonucunda yetişen çocukların iki fikir arasında sıkışıp kaldığına dikkat çeken Prof. Dr. Can, "Ev derki 'Allah bizi eşrefi mahlukat olarak yarattı' okul derki 'biz maymundan evrim yoluyla geldik' ev derki 'ilk insan Allah tarafından gerekli bilgiyi alarak yeryüzüne gönderilmiş bilge bir insandır. İnsanlığın ihtiyacı olan bütün bilgiye sahiptir' okul derki: 'İlk insan vahşidir, kabadır' çocuk bir taraftan anne-babanın, bir taraftan okulun öğrettiklerini öğrenmek zorundadır. Çocuklarımız bu şekilde bir akıl karışıklığı yaşatılmaya mecbur bırakılıyor" diyerek bu kafa karışıklığının son bulması için eğitim sisteminin değiştirilerek İslam kültür ve medeniyetine uygun bir hale getirilmesi gerektiğini ifade etti.
(Şükrü Gündüz-İLKHA)