Bir görüntünün şifreleri

Sait ŞAHİN

Son zamanlarda Ak Parti çevresinde garip bir kitle oluştu. Futbol takımı tutar gibi parti tutuyorlar.

Hükümetin her uygulamasını ve icraatını savunuyor ve destekliyorlar. Doğru mudur, yanlış mıdır, buna bakmıyorlar. Hükümet bir kanun çıkarmışsa, hele devlet adına yapmışsa, hikmet-i hükümet deyip sorgusuz sualsiz sahip çıkıyorlar. Ta ki Erdoğan konuşuncaya kadar. Erdoğan konuşup da hükümetin düzenlemesine ve icraatına sahip çıkınca, bu kitle için iş bitmiştir.

Tabi bazen Erdoğan, hükümetin herhangi bir düzenlemesini ve icraatını onaylamıyor. Yanlışları dile getirenlere ithamlarla saldırıp, hükümetin yanlışlarını savunan Ak Parti kitlesi, Erdoğan'ın konuşması sonrası susuyor. Bunu araçların cam filmi meselesinde çok net gördük.

Bu kitle farkında değil ama kişilik aşınması yaşıyor. Doğru ve yanlışları sadece Ak Parti hükümeti üzerinden veya sadece Erdoğan üzerinden belirlemek; doğrular ve yanlışlar konusunda Erdoğan'a veya Ak Parti hükümetine bu derece bir bağlılık doğru değildir.

Erdoğan'ı bir tarafa bırakalım. Çünkü içeride ve dışarıda şer odaklı çok yönlü saldırılar altında. Bunların varlığı, onu halkın gözünde farklı konumlandırıyor. Bir kısım halk onun hatalarını, eksikliklerini görmüyor. Bu, doğru olmasa da anlaşılır bir durum.

Doğru olan; hizmetlerini taktir etmek, şer odaklı saldırılar karşısında da savunmak, ancak yanlışlarını ve eksikliklerini çekinmeden dile getirmektir.

Erdoğan'ın etrafındakiler ve karşısındakiler bunu yapmalıdır. Tarafgirane körlükle savunmak da hasmane insafsızlık ile saldırmak da doğru değil.

Ak Parti'ye gelince... Ak Parti bu konuda halkın Erdoğan'a beslediği duyguların gölgesi altında bugünlere geldi. Ancak halkın Ak Parti iktidarına ve belediyelerine yönelik rahatsızlığı gittikçe artıyor.

Ak Parti iktidarı ve belediyelerinin bulaştığı yolsuzluk, adam kayırma, devlet malını israf ve haksızlıkların haddi hesabı yok.

Hangi il ve ilçeye giderseniz, halktaki bu rahatsızlığı görüyorsunuz. Milletvekillerinin, belediye başkanlarının ve meclis üyelerinin yolsuzluklarına dair öyle somut örnekler veriliyor ki... Sahip olunan güçten dolayı artık yolsuzlukların açıktan yapıldığı ve eskisi gibi gizlenme ihtiyacı da duyulmadığı ifade ediliyor.

Ak Parti'ye karşı rahatsızlık normal halkın içinde değil sadece, bazı Ak Partililer de bundan rahatsız. Hatta çoğu yerde yönetimde olan eli ayağı düzgün kişilerden bu rahatsızlığı duyuyorsunuz.

Makamları işgal edenlerin kibirleri de cabası. Son olarak gündeme düşen İBB Zabıta Daire Başkanı'nın bir zabıtayı döven görüntüsü, aslında her şeyi ifade ediyor. Bunu bir kişiye bağlayıp, görevden uzaklaştırmakla geçiştirenler, büyük hata içinde. Bu görüntü Ak Parti'nin son dönemlerde sergilediği idareden sırt alan bir amirin sebep olduğu bir hadisedir. Bu hadisede Ak Parti'nin bugünkü şifreleri var.

Bu hadisenin Ak Parti ile ilişkilendirilmesinden rahatsız olanlara, Hz. Ömer, Amr b. As ile Kıpti hikayesini hatırlatırım. Meseleyi biliyorsunuz. Hz. Ömer  kısas olarak Amr b. As'ın oğlunu Kıpti'ye dövdürtüyor. Sonra Hz. Ömer Kıpti'ye, “Amr b. As'a da sopa ile vur” diyor. Herkes şaşırıyor. Kıpti de “benim işim oğlu ile idi, babasıyla değil” diyor. Hz. Ömer “Allah'a yemin olsun ki oğluna bunu yaptıran babasının valiliğinden aldığı sırttır” diyor.

Yolsuzluklarda, adam kayırmalarda, israflarda, haksızlıklarda Ak Parti'yi değil de sadece infial oluşturan şahısları sanık sandalyesine oturtmak ve cezalandırmakla yetinirsek, adil şahitlik yapmış olmayız. Adalet devleti ve toplumu da oluşmaz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.