HDP milletvekili Tuma Çelik’in ismi bir tecavüz ile anılıyor.
Perde gerisinde iknadan, tehditten, şantaja kadar her yol denenmiş; ama “mızrak çuvala sığmamış” ve olay ortaya çıkmış.
Önce “planlı bir manevrayla” Tuma Çelik “partisini zor durumda bırakmamak” için istifa ettiğini duyurdu ve HDP bunu sessiz bir onay ile karşıladı.
Ama mesele göz kapamakla ortadan kalkmıyordu ve HDP’ye yönelik sert eleştiriler başladı.
Öyle ya “kadın hakları” dendiğinde mangalda kül bırakmayan sosyalist parti, kendi vekiline sessizdi.
Üstelik kısa bir süre önce başka bir vekilleri de eşini dövmekten dolayı gündeme gelmişti.
Neyse sonra toparlandılar ve “ihraç” kararı ile zevahiri kurtarmaya çalıştılar.
HDP’nin sol müttefikleri de yoldaşlıklarının gereği olarak yoldaş Tuma Çelik’in iğrenç fiilini basitleştirme, silikleştirme yoluna gittiler.
Birgün Gazetesi haberi şöyle vermiş.
“Bir kadının şikayetiyle hakkında soruşturma açılan HDP’li vekil, partisinden istifa etti”
“Bir kadın” yani birçok kadın değil, o yüzden de çok büyütmemek gerekir, demek istiyor herhalde.
Şikayetin konusu mu, o kadar da önemli değil.
Ama açık söyleyeyim, kamuoyu, oltayı, oltayı tutan aceminin niyetini iyi anladı ve feci bir şekilde kafaya aldı.
Orijinal cevaplar vardı haberin yorum kısmında ve ben de bir kısmını alıyorum:
“Neymiş kadının şikayeti? Balkona astığı çamaşırların üstüne halı mı silkelemiş sayın vekil?”
"Özgürleştirilmeye çalışılan feodal kadın muhafazakar eylemler gerçekleştirip vekilimizi şikayet etti." Haberi böyle girin. Muhafazakar eylem: Özgürleşmeye olan direnç.”
“Bir kadının şikayetiyle derken tecavüz etmiş diye yazsanıza !!”
“Demek ki sizin derdiniz #kadınhakları değil. #kadınaşiddet ve #tecavüz hdp’liden gelince #otosansür bu şekilde devreye giriyor. Yazık.”
**
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Yaramış, ‘15 Temmuz'u anlamak' konulu panelde, “Darbe teşebbüsüne karışmış, pişman olmuş nedamet duyan kişilere de sahip çıkmamız onları bu toplumun içine dahil etmemiz, kazanmamız gerekiyor” şeklindeki sözleri nedeniyle ciddi saldırıların hedefi oldu.
Her ne kadar “darbe teşebbüsüne karışmamış” demek istediğini, yanlışlıkla “karışmış” dediğini ifade etse de eleştiriler devam etti ve nihayetinde istifa etti.
Ahmet Yaramış’a en keskin eleştiriler AK Parti eski milletvekili Mehmet Metiner’den geldi.
Ama Metiner hızını alamadı ve “elimizde isimler var” dedi, “halen devlet kurumlarında FETÖ var” anlamına gelecek sözler söyledi.
Süleyman Soylu, Metiner’in yayında olduğu kanala bağlandı ve "Televizyon kanallarında bizim arkadaşlarımızın 'elimizde isimler var' demesini kendime hakaret kabul ediyorum" dedi ve tabiri caizse telefonu Metiner’in yüzüne kapattı.
Sonraki günlerde atışma aynı dalga boyunda devam etti.
Ne olduysa oldu, birdenbire Metiner’in üslubu değişti.
Metiner, sosyal medya hesabından şunları yazdı: “Buradan duyuruyorum: Soylu bakanımızla yaşadığımız tatsız tartışma ikimizi ilgilendirir. Biz abi-kardeşiz. Bu tartışmayı fırsat bilip üzerimizden hesaplarını görmek isteyen medyadaki o çakallar bilsinler ki biz bir ve beraberiz. Çakalların oyununu bozarız.”
Bu da aklıma şöyle bir fıkrayı getirdi:
Diyarbakır’da iri yarı bir adam kahveye gelip “Var mı bana yan bakan?!” diye bağırmış.
Kahveden ses yok. Kabadayı, havalı bir şekilde oturmuş.
Ertesi gün yine kapıya dikilmiş ve aynı sözü tekrar etmiş: “Var mı bana yan bakan?!”
Bu kez belalı olması ile nam salmış biri ayağa kalkmış ve cevap vermiş: “Varım, ne olacak?”
Kabadayı ürkmüş. Karizmayı fena çizdirecek. Bir yol bulmalı.
Belalı adamın yanına yanaşıp elini omuzuna atmış ve kahveye dönmüş: “Var mı bana ile abime yan bakan?”
**
CHP 25-26 Temmuz'da bir kurultay gerçekleştirecek.
Muharrem İnce tehlikeli bir rakipti, o yüzden Kılıçdaroğlu ve ekibi her türlü yola başvurdu.
İnce o zaman şunları söylemişti:
"Bir hata yapılıyor, insanlardan zorla imza alınıyor. Seni PM'ye alırız, seni belediye başkan adayı yaparız diyerek insanlar kandırılıyor.”
Şimdi ise bir tehlike görünmüyor ve pandemiye rağmen kurultayda ısrar ediyor Kemal Bey.
Sisi usulü iki de uyduruk aday buldular.
Buyurun demokrasi müsameresine…