“OĞUL BİZ NE SUÇ İŞLEDİK? BİZİM SUÇUMUZ NEYDİ? NİYE EVLATLARIMIZI, KARDEŞLERİMİZİ ÖLDÜRDÜLER? NİYE OĞUL NİYE? BİZ KİME NE YAPTIK? ONLAR BİZİ BİR ÖLDÜRDÜ. AMA DEVLET BİZİ ON ÖLDÜRDÜ. OĞUL… OĞUL… ALLAH'IN BİR KULU YARDIMIMIZA GELMEDİ. YARALILARIMIZI, YIKILAN EVLERİMİZİN ALTINDAN ÇIKARMADI OĞUL…”
Katliamın Kürtçesidir Ferman:
Yukarıdaki ifadeler Başbağlar Köyü'nde katliamı yaşayan Süleyman Amca'ya ait. O gün beş yerinden yaralanmış. Saatlerce şehidler arasında cansız bir şekilde durarak kurtulabilmiş. Konu ile ilgili pek konuşamıyormuş Süleyman Amca. Birkaç kelime söylüyor. Kelimeler boğazına takılıyor, zor bela devam edebiliyormuş.
Peki, neydi Süleyman Amca'yı bu hale koyan? Özetleyelim efendim. Takvimler 5 Temmuz 1993 gününü gösteriyordu. İmam Adil Torun akşam ezanını okuyordu. Cemaatten bir kısmı abdest alıyordu. Bir kısmı da camiye giriyordu. Ama garip hem de çok garip bir olay vukuu bulmuş. Ezan yarıda kesilmiş. Meğer bu arada 100 adam köye girip camiyi basmışlar. Köyde bir panik havası esmeye başlamış. Kadın bağrışmaları, çocuk ağlamaları…
100 kadar cani dadanmış Başbağlar Köyü Camisine. İmam Adil TORUN sürüklenerek camiden çıkarılıyor. Peşi sıra cami cemaati. Camiye gelmeyenlerin isimleri tek tek okunuyor ve evlerinden çıkartılıyorlar. Bir araya getirilen köyün erkeklerini tüyler ürperten bir canilikle kurşun yağmuruna tutuyorlar. Saat 20.00 gibi başlayan eylem yaklaşık iki saat sürüyor. Bu iki saat içinde köyün giriş ve çıkışları tutuluyor, telefon hatları kesiliyor ve cami veya evlerinden çıkarılan 28 masum köylü hunharca katlediliyor. Ancak saldırganların canavarlıkları bu kadarla bitmiyor. Köy ateşe veriliyor. Bu arada 5 kişi daha evlerinden kaçamadıklarından yanarak can veriyorlar. Böylece 33 can katlediliyor. Köydeki evlerden 191 adedi ile birlikte köy okulu, camii, köy odaları, imam evi, öğretmen lojmanı da yakılıyor.
33 Sayısının Uğursuzluğu:
Türkiye, Kürd sorunu ile ilgili olumlu adımları atmaya hazırlandığı bir sırada garip bir el devreye girerek Bingöl'deki 33 silahsız er olayı meydana geldi. 24 Mayıs 1993'te Elazığ-Bingöl karayolunda asker taşıyan iki aracı durduran PKK'li militanlar, acemi eğitiminin ardından birliklerine gitmekte olan silahsız 33 eri kurşuna dizdiler. Türkiye yine bir şiddet sarmalının içine girdi.
Tarihler bu kez 2 Temmuz 1993'ü gösterdiğinde ise Türkiye'de yeni bir provokasyon sahneye konuyor. Sivas'ta Pir Sultan Abdal şenlikleri çerçevesinde bir kesim sanatçı buraya gitmişlerdi. Madımak Oteline yerleşenler arasında İslami değerleri önemsemeyen ve hatta hakarete varan açıklamalar yapanlar da vardı. Durumun nazikliğinin farkında olanlar halkı galeyana getirip, oteli ateşe verdiler. Derin bir sır olarak kalan bu olayda toplam 37 kişi ölürken, bunlardan 33'ü Pir sultan Şenliklerine gelenlerdendi.
Bu olaydan 3 gün sonra 5 Temmuz 1993 günü ise 100 kadar eşkıya güruhu Madımak Oteli'nin intikamı diye bağırarak, Başbağlar Köyünde 28 kişiyi katlederler. Ama evlerinin içinde yakılan 5 kişi ile birlikte sayı yine 33'e tamamlanır. Kısacası oynanan oyun o kadar matematikseldir ki Sivas'taki 33 kişiye karşılık Başbağlar'da 33 kişi öldürülür. Belki çok komplocu bir düşünce ama bu 33 sayısı ortalığı bulandırmak isteyenler arasında bir şifre midir bilmem?
Kimler, Neden Yaptı?
Başbağlar olayını Sivas'tan bağımsız olarak değerlendiremeyiz. Çünkü olayların 3 gün arayla olması, Sivas'ta Alevilerin öldürülmesine karşılık Başbağlar'da Sünnilerin öldürülmüş olması, bu iki olayı birbirine sıkı sıkıya bağlamaktadır. Kısacası Sivas'takileri yakanlar kimler ise Başbağlar'dakilerini de kurşuna dizenler onlardır. Çünkü ben vicdan sahibi hiçbir insanın 33 kişiyi bir otele sıkıştırıp yakmaya çalışacağını zan etmiyorum. Hele hele bunun adı Müslüman ise bu kişinin vicdan sahibi olması gerekiyor. Belki Dinine hakaret eden bu insanlara tepkilerini dile getirmek isteyen iyi niyetli Müslümanlar Madımak Oteli'nin önüne gelmiş olabilirler. Ancak Müslüman, kişileri bu şekilde yakmaya çalışarak cezalandırma yoluna başvurmaz. Bu olay her türlü provokasyona açık bir yerde, kimin eli kimin cebinde şeklinde tabir edilecek bir şekilde Alevi-Sünni çatışmasını başlatmak isteyenlerin işi gibi duruyor.
Olaydan 3 gün sonra yukarıda vahşiliklerini anlattığımız 100 kadar cani, takım elbiseli, asker kılıflı ve PKK giyinişli kişinin Başbağlar'a saldırıp, açık bir dille “Sivas'ın öcünü almak için” geldiklerini beyan ederek ve bu şekilde bir bildiri bırakarak 33 Müslüman'ın kanına girmeleri, yakın tarihimizde derindekilerin sıkça başvurdukları Çorum, Maraş olaylarına benzer olayları başlatmak istedikleri aşikâr bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Ancak insanımız bilinçlenmiştir artık. Yaşanan olaylardan tecrübe edinip, derinlerde saklanan bu karanlık güçlerin ekmeğine yağ sürmez ve olaylar bu kadar ile sınırlı kalır. Gariptir ki o aralar belli bir kesim medya, Başbağlar olayı nedeniyle öfkelenen Müslüman'ların kanlı Cumaları tertip edeceklerini yazıyorlardı. Biraz daha gerilere gidecek olursak, bu köylülerin Yavuz Sultan Selim'in talimatıyla buraya yerleşmeleri ve bölgede uç beyliği yapmaları, Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı olmasına rağmen Tunceli'ye daha yakın olması, yani Alevi'lere yakın bir Sünni köy olması nedeniyle Başbağlar'ın bu katliam için seçildiğinin açık bir göstergesidir.
Adil Yaklaşım:
Sivas'ı önceleyenler Başbağlar'ı ötelerler. Bu durumun tam tersi de mümkün. Bir halkın içine ölülerin ayrımcılığı girmişse artık ortak paydalardan bahsetmek mümkün değildir. Sivas'ta olanlar bir provokasyondu ve provokatörler işledikleri cinayetleri masum Müslüman halka yıkmak istedi. Aynı kişiler bu kez ne için öldüklerini dahi bilmeyen Süleyman amca gibi 33 masum köylünün canına kıydı. Olaylara adil ve insaflı yaklaşmak durumundayız. Aydın diye tabir edilen Madımak'ta ölen 33 kişi her sene çeşitli şekillerde anılırken, Sivas'ta ölen diğer 4 kişiden bahsedilmediği anlar bile oluyor. Çünkü onlar itfaiyeci ve avam halktandır. Başbağlar'da katledilenler ise birer köylü parçasıdır onların gözünde. Onun için Sivas'takilere ağıt yakan sözüm ona sanatçılar, Başbağlar'ı ağıtsız bıraktılar.