Hayatın monotonlaştığı, mekanikleştiği, dünya meşgalesinin insanları bir birinden uzaklaştırdığı günümüzde eski kültürümüze, eski hayat tarzımıza, gelenek ve göreneklerimize ne kadar uzak kaldığımızın farkına bile varamıyoruz. Oysa ne kadar da güzel bir kültür mirasımız var bizim. İnsani değerler üzerine kurulu eski yaşam tarzımızın yerini yeni dünya kültürü dolduramıyor maalesef. “Eski” değerlerimize oranla yeni dünya düzeni meyvesiz hatta belki yapraksız bir ağaç misali; hakikaten boş, anlamsız, suni, belki yalan bir dünyadır. İnsan ruhunu tatmin etmekten çok çok uzaktır.
Bayram vesilesi ile memlekete gitmiştik. Şırnak, İdil ilçesindeki köyümüzde bir aile geleneğimiz olarak; bütün aile toplanır, baba ocağında bayramı geçiririz. Aileden kim, Türkiye’nin hangi ilinde olursa olsun çok önemli bir mazeret yok ise eğer, herkes ailece köyde toplanır ve bayramı bir arada geçiririz. Bu bayram da yine öyle oldu.
Bir resim çekmek babından bayramı anlatmak istiyorum; bayram namaz ile başlar köyde. Herkes bayram namazı için camiye gider. Bayram namazını eda eder, küçük büyük herkes bayramlaşma sırasına girerek bayramlaşır. En sonunda ölmüşlerin ruhuna bir fatiha okunur. Cami çıkışında kimse ayrılıp eve gitmez. Toplu olarak geçen bayramdan bu yana köyde vefat edenlerin evlerine gidilip iki dakika dahi olsa oturularak bir fatiha okunur ve başsağlığı dileklerini iletirler. Kahvaltıyı kimse evde yalnız yapmaz. Grup grup evlere dağılır insanlar. Birlikte kahvaltı yapılır. Kahvaltı sonrası da gençler, gruplar şeklinde köy evlerine dağılarak bayramlaşmalara çıkarlar.
Bu bayramda da öyle oldu. Toplamda üç taziye vardı köyde. Bunlar toplu olarak ziyaret edilerek taziyeleri yapıldı, sonra da kahvaltıya geçti insanlar. Cami çıkışı, çocukların köyü gezerek şeker toplama programlarının da başlangıcıdır. Camiye yakın yerlerde toplanan çocuklar, insanlar camiden çıkar çıkmaz grup grup köye dağıldılar. Bütün evler çocuklarındır bayramlarda. Ellerinde şeker torbaları ile tek tek her evden şekerlerini topladılar. Onları gördüğümde, çocukluğumuzda yaptığımız gibi elime poşetimi alıp evlerden şeker toplamak istedim gerçekten. Sonra da evde şekerlerimi sayarak, en fazla ben topladım deyip diğer çocuklara havamı atmak istedim.
Bayramın bir diğer güzel yönü; mezarlık ziyaretleridir. Bayram gecesi köye gelen herkes ilk iş olarak grup grup mezarlığa gidip vefat etmiş yakınlarını ziyaret ediyor ve birer yasin okuyorlar. Bayram günü de daha çok bayanların katıldığı ikinci bir mezarlık ziyareti yapılmaktadır.
Köy bu bayram da, çeşitli vesilelerle Türkiye’nin çeşitli yerlerine yerleşmiş köylülerin, akrabaların toplandığı bir bayram oldu. Yıllardan beri bir birini görmeyen insanlar bu vesile ile bir birlerini gördüler. Muhabbet ettiler. Meşhur uzun gece muhabbetleri, belki de köy bayramlarının en tatlı ve de cazibeli etkinliğidir. Çeşitli yerlerden toplanan gençler, akrabalar, eski ahbablar bir evde veya köyün yol üstündeki meşhur dükkânlarından birinin önünde toplanıp tatlı hasbihallere dalarlar. Eski hatıralar canlandırılır, eski meseleler yeniden anımsanır ve bir birlerine saatlerce takılıp latifeler ve şakalar yaparlar. Geceleri saat bir, ikilere kadar süren bu muhabbetlerin tadına gerçekten doyulamıyor.
Köyün geleneksel bayramının kıymetinin anlaşılması için, bu resmin yanına bir resim daha koymak istiyorum; işlerim nedeniyle bayram günü akşama doğru Ankara’ya dönmek zorunda kaldım. Ankara bu açıdan çok soğuk geldi bana gerçekten. İn cin top koşturuyordu sokaklarda. Bina komşularımın kapılarını çalarak kapıda bayramlarını kutladım. Ayakta, sadece iki kelime ettim. İki kelimelik bir de karşılığını aldım. İkramsız, suni ve belki de mecburi bir kutlama. Kimse de kapımı çalmadı maalesef.
Geçmişten uzaklaştıkça hayatın içi gerçekten boşalıyor. Kültürümüz ve öz değerlerimizden uzaklaştıkça hayat da değersiz, manasız ve bir şekilden ibaret kalıyor. Hayat bu kadar dolu iken, kardeşlik ve birliktelik için o kadar çok sebep varken hepsini kendi elimizle heba ediyoruz.