Herkesin malumu son zamanlarda Hz. Peygambere (s.a.v)e yönelik büyük hakaretlerle dolu olarak oynatılan aşağılık film, bütün bir İslam Ümmetini sinir krizine boğmuştur. Her gün biraz daha artarak dalga dalga yayılmaya devam eden Müslümanların ağır infiali, devri firavunu “Obama” ’yı bile telaşa düşürmüş ve alelacele yarenlerini imdada çağırmak zorunda bırakmıştır.
Peygamberlerini canlarından ve evlatlarından daha fazla seven Müslüman halkların Doğu Afrika’dan Batı Asya’ya, Ortadoğu’dan Uzakdoğu’ya kadar bütün bir ümmet ayağa kalkmış ve “canımız sana feda olsun ya Resulullah” sloganıyla bu hususta sabırlarının test edilemeyeceğini bir kez daha ortaya koymuşlardır.
Türkiye’de ise, en ciddi kitlesel tepkiler Mustazaflar Hareketinden geldi. Geçen hafta sonu gerek Batman’da ve gerek İstanbul ve Diyarbakır gibi metropollerde yapılan kitlesel basın açıklamaları ve yürüyüşlerin olaysız geçmesi, iyi bir ses getirdiği gibi bu işin ahlaki usulünü de göstermiş oldu. Tabi ki, bu da yetmiyor, İnşaallah önümüzdeki Pazar günü Diyarbakır İstasyon Meydanında daha kapsamlı ve daha gür bir sedayla büyük bir miting yapılacaktır. Bu vesileyle bizler de Ogün için duyarlı tüm Müslümanları oraya davet etmiş olalım.
Bu bağlamda hemen ifade etmek isteriz ki, dünyanın birçok yerinde gösterilen infiallerde istenmeyen bazı hareketler olmuş ve işin dozu kaçırılmış ise de netice itibariyle gelişmeler ümmetin lehine tecelli etmiştir. Kim ne derse desin biz bunu böyle görüyor ve böyle okuyoruz. Kâfirler kazdıkları çukura kendileri düşmüş ve Müslümanlar için açtıkları tuzaklara bizzat kendileri yakalanmışlardır. Eskide olduğu gibi şimdi de Allah’ın Resulü Muhammed aleyhissalatu vesselamı aşağılamak isteyenler, daima aşağılanmaya, horlanmaya ve mahvolmaya mahkûm olmuşlar ve olacaklardır.
Tabi ki, bu ara provokasyon paranoyasına kapılanlar, başka mecralara sürüklenmiş olabilirler. Onların her zamanki halleri gibi zalimleri suçlayacakları yerde mazlumların, tepkilerini gösterirken yapılan usul hatalarını daha fazla öne çıkarmaları ve yine bu fukaraları günah keçisi gösterme gayretleri gerçekten anlaşılacak türden değildir. Ayeti kerimenin ifadesiyle: “onlar her çıkan sesi (gürültüyü), kendi aleyhlerine sanırlar.” Ne zaman Müslümanların izzetli bir çıkışları, dik duruşları söz konusu olursa onlar hep böyle tedirgin olurlar. Kâfirlerle olan dostluklarına, menfaat ve çıkarlarına bir zarar dokunmasın, ticaretleri kesata uğramasın diye hep böyle feveran edip dururlar.
Şimdi arka planda bu menfur tezgâhın organizatörlüğünü ve finansörlüğü yapan güçler, işin ciddi boyutlara ulaştığını görünce ciddi şekilde korkmuş ve yaptıklarına pişman olmuşa benziyorlar. Onların bu korkuları, Müslümanlara karşı güçlerinin azlığı değildir, hatta İslam ülkelerindeki menfaat ve çıkarları dahi o kadar önemli değildir. Asıl korkuları onların şimdiye kadar sinsice yürütmekte oldukları İslam’a ve İslami değerlere olan düşmanlıklarının gün yüzüne çıkmış olması ve Müslümanlarca bunun iyice keşfedilmiş olmasıdır. Çükü bu maskeleri indiği gün her şeyleri biter. O zaman ne hegemonyaları kalır, ne de menfaat ve çıkarları…
Açıktır ki bu kirli tezgâhın arkasında yine Yahudiler vardır. Zaten bütün ağır yüklemelere rağmen inkâr da etmediler. Üstad Seyyid Kutub’un ifade ettiği gibi: “Dünyanın neresinde bir şeytanlık varsa mutlaka orada bir Yahudi parmağı vardır.” Kur’an’- Kerim’de de: “düşmanlık konusunda müminlere karşı en şiddetli olanlar, Yahudiler ve müşrik olanlardır” diye buyrulmaktadır. Eskide olduğu gibi bu gün de meşum karakter yine görevinin başındadır.
Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam, Mekke’de en çok müşriklerden, Medine’de ise en çok Yahudilerden çekti. İşte o ezeli düşmanlıktır hala devam ediyor. Beni Kaynuka’, Beni Nadir, Beni Kurayza ve Hayber’de yaşadıkları zillet tokadının acısıdır bu yaşananlar. Oradan biriken intikam duygularının zaman zaman dışa vurumudur bu alçakça yapılan saldırılar.
Ama bilsinler ki, Muhammedî sevdanın âşıkları onu sahipsiz bırakmayacaklar, O rahmet Peygamberine uzanan dillerin nasıl susacağını ve ne ile susturacaklarını çok iyi bilirler. Canları ve evlatları çok kıymetlidir, ama peygamberleri söz konusu olunca onları dahi seve seve vermeye hazırdırlar. Eğer inanmıyor, ihtimalden uzak görüyorlarsa tarihe bir kez daha baksınlar. Pazar günü Diyarbakır İstasyon Meydanında buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz.