Bir Rahmet Ve Saygınlık Nişanesi: Örtünmek

Ey Ademoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allah'ın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar (diye onları insan

"Ey Ademoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allah'ın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik).

Ey Ademoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kılmışızdır."[1]

Settar olan Allah'ın adıyla,

Örten, örtü kılan ve örtüler lütfeden Rabbimize hamd, müddessir; örtüsüne bürünen, Efendimiz Muhammed (s.a.v.)'e salat u selam olsun. Ve selam Rabbimizin Settar ismine aşina örtünenlere olsun. Yukarıda zikredilen ayetlerin ifade ettiği manalardan da faydalanarak örtü ve örtünmek konusunu ahiretimize azık yönüyle açıklamaya çalışacağız. Ve örtünmekten maksadımız da İslam'ın öngördüğü ve öncülerimizin tatbik ettiği örtünme şeklinin yanı sıra, haya, evleri mescid edinme, sadakat, sakınma gibi erdemler olacaktır.

Şüphesiz Yaratıcı'nın kullarına lütfettiği giysiler onun rahmetinin ve insanın diğer yaratılanlar üzerindeki üstünlüğünün bir tecellisidir. Eğer böyle olmasa idi sonsuz kudret sahibi Hz. Allah örneğin hayvanlarda olduğu gibi insanı yaratılıştan beraberinde giysisiyle yaratırdı. Askeriyede rütbelerin, takılan bir kısım takıların kişinin konumuna ve üstünlük derecesine delil olması gibi. İşte insana ve özelde kadına emredilen giysi de onların saygınlığına, Allah'ın kapısının hizmetkârları olduklarına ve diğer yaratılmışlara kumandan olduğuna işaret eder. Bizleri bu rütbelerle üstün kılan Allah'a hamd olsun.

"Dünyada sun'i libasın (yapma elbisenin) hikmeti, yalnız soğuk ve sıcaktan muhafaza ve zinet (süslenme) ve setr-i avrete (avret yerlerini örtmeye) münhasır (sınırlı) değildir; belki mühim bir hikmeti, insanın sair nev'lerdeki (türlerdeki) tasarruf ve münasebetine (alakasına) ve kumandanlığına işaret eden bir fihriste ve bir liste hükmündedir. Yoksa kolay ve ucuz, fıtri (Yaratılıştan) bir libas giydirilebilirdi."[2]

"Takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır..." ayeti kerimede övülen 'takva elbisesine' gelince; müfessirler bunun için: Hayadır, salih ameldir, Allah korkusudur, manevi temizliktir şeklinde çeşitli görüşler ifade etmişlerdir.[3] İşte bizler de örtü konusuna değinirken şeklin içini cam ampulün içini dolduran ışık gibi dolduracak olan bu ruh ve anlayışı gözeterek anlatmaya çalışacağız. "Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!"[4]

İnsanın maddi ve manevi olarak örtünmesinde elbise ile takva arasında sıkı bir bağ vardır. Adeta cevizin içi ve kabuğu gibi birbirini tamamlar mahiyettedirler. Maddi elbise bedenin ayıplarını örtüp onu güzelleştirdiği gibi manevi örtü olan takva da kalbin ve ruhun ayıplarını örter, onu temiz kılar. Takva bir nevi Allah'tan utanmak ve onun rızasına aykırı işler yapmaktan sakınmak olduğundan maddi olarak örtünmeyi de gerektirir. Evet ancak kâinatın sahibi olan Allah'tan korkmayan ve utanmayanlar çirkefi, fuhşu ve ayıpları yaymayı alışkanlık edinir ve teşvik ederler. Vücudun İslam örtüsüyle örtünmesi Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) "Haya ve sakinlik imandandır; bunlar cennete yaklaştırır ve cehennemden uzaklaştırır"[5] diyerek imanla bağdaştırılan haya duygusunun bir yansımasıdır. Takva erdeminden doğan hayâ Efendimiz'in ifadeleriyle 'on olup dokuzu kadınlaradır. Yine Efendimiz hayâ için buyurmuşlardır: "Hayâ ve iman birbirinin eşi ve yakınıdır. Biri kaldırıldığı zaman öbürü de kaldırılır."[6] Öyle ki "Kadını er zaptedemez ar zapteder" sözü darb-ı mesel olmuştur. Küfür cephesi de Müslümanlarla mücadelesinde inanç ve hayâ noktalarına saldırmayı hedefleri arasında saymıştır. Bunu dünyayı kemiren Yahudilerin siyon protokollerinde de görmek mümkündür.

TESETTÜRE DAİR BİRKAÇ HUSUS
Tesettür; örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında saklanmak anlamlarına gelir. Geçen yazımızda da ifade edildiği gibi tesettür Allah'ın rahmetinin bir tecellisi olup birçok maslahatı içerir. Maslahat niteliğindeki birkaç hususu zikretmekle yetinelim:

Birinci Husus: Kadın yaratılışı gereği farklı olduğundan erkek için salih amel olan bir durum ya da davranış onun için günah olabilir. Hem bir yerde onun için hayır olan bir davranış bir başka durumda şer olabilir. Bu nedenle İslamiyet kadın için hangi davranışın hayır hangisinin de şer olduğunu ifade etmiş; bunun gibi hangi durumda nasıl tavırlar takınması gerektiğini ortaya koymuştur. Böylece rahmetin bir nişanesi olarak karanlıklarda önünü aydınlatan fener olmuştur. Onun üzerine düşen, bilmediği bu deryada bu rahmet pusulasına sarılıp yolunu kaybetmemektir. "Mesela cesaret, sehavet (cömertlik) erkekte gayret, hamiyet ve muavenete sebeptir. Kadında nüşuze (kocasına itaatsizliğe, iffetsizliğe ve hafifliğe), vakahata (utanmazlığa ve açık saçıklığa), zevç (eş) hakkına tecavüze sebep olabilir."[7] Bu örnek, kadın ile erkek arasındaki farka bir örnek olduğu gibi; şu da durumdan duruma farklı tavırların gereklilik ve güzelliğine delildir: "Mesela bir Ulu-I emr (bir lider) makamındaki ciddiyeti vakar ve mahviyeti (tevazusu) zillettir. Hanesinde (ailesi içinde) ciddiyeti kibir, mahviyeti tevazudur."[8]

İkinci Husus; Tesettür ve hayâ bitişik ve biri diğerini gerektiren iki güzelliktir. Bu iki latife mü'minleri şeytandan koruyan kalelerdir. Bunların tahribi zamanla şu hadiste anlatılan durumu netice vermiştir: "İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, şeytanlar onların evlatlarına ortak olacaklar. Denildi ki: 'Bu da olacak mı ya Resulallah?' evet diye buyurdular. Dediler ki: 'Bizim evlatlarımızı onların evladından nasıl ayırt edeceğiz?' buyurdu ki; haya ve merhamet azlığından anlaşılacak."[9] Hadis-i şerif ile sabittir ki: "Kadının rabbinin rahmetine en yakın olduğu hal, evinin içinde bulunduğu vakittir."[10] Cenab-ı Hakk'ın rahmetine koşmak ve onu talep etmek ise akıl sahiplerinin en büyük ve en birinci gayeleridir. Allah cümle mü'minleri rahmetinden mahrum kılmasın ve onları rahmetine varan yolları takipte istikrar ve iman üzere kılsın.

Üçüncü Husus; Bilimsel gelişmeler de insan için örtünmenin bir gereklilik olduğunu akılları gözlerine inenlere yönelik ortaya koymuştur: "Kozmik bilimce yapılan araştırmalar neticesinde 'başın ve bedenin örtü ile kapatılması' bedendeki müsbet (olumlu) enerjilerin dışarı çıkışını engellediği gibi dışarıdan planlı ve menfi (olumsuz-zararlı) bakışlarla gelen enerjilerin bedene girmesine de izin vermediği, ölçülerek enerji boyutları tesbit edilmiştir. Kozmik bilim yönü ile kadınların enerjileri zayıf enerji olduğundan onların korunmaları çok daha lüzumludur. Örtünün rengi önemlidir..."[11]

Batıda görülen deri kanserine tutulan hastaların Müslüman ülkelerde az olması dikkat çekmiştir. ABD'li bir cilt uzmanı bunun sebebini şu şekilde açıklamıştır: "Arabanın farlarından çıkan ışınlar nasıl sineği ve tavşanı kendine çekip rahatsız ederse; erkeklerin gözlerindeki elektromanyetik dalga yükü alfa beta ve gama ışınları da kadınların tenlerini yıpratmaktadır."

Dördüncü Husus; İslam'ın tesettür emri kesinlikle kadınların sosyalleşmelerine engel teşkil eden, onları eve hapseden, ikinci sınıf konumuna sokan ve onları dışlayan bir uygulama değildir. Bilakis onların saygınlığı, muhafazası, sağlıklı bir aile hayatları ve mutlu bir toplum için olmazsa olmaz koşullardandır. İslam tesettür emriyle kadına sahip çıkmış onları rahmet kanatlarıyla korumayı hedeflemiştir. Zira kadın Cenab-ı Allah'ın isimlerine mazhar kıymetli bir varlıktır. Nasıl ki açıkta olan bala sinekler ve böcekler üşüşüyor ve onu değersiz kılıyorsa İslam'ın tesettür emrine icabet etmeyen kadın da değerini yitirir. Evet örtü kadının emniyet kemeridir. Onun muhafazası için eşsiz bir rahmet eseridir. "Kömür kapının önüne bırakılır ama elmas evin en gizli köşesinde saklanır. İşte örtü kadının değerinin göstergesidir." Kadınlardan Allah'ın veli kulları bulunmuş; insanlar onların bu mertebelerinin feyzlerinden istifade etmişlerdir. İslam'dan başka hiçbir düşünce sistemi ve din cenneti, "annelerin ayağı altında" kabul edip; "sizin en hayırlınız kadınlarına karşı en iyi olanınızdır" diyecek kadar ve doğum sırasında ölen kadını "şehit" kabul edecek kadar kadınlara değer vermemiştir. Kâinatın sahibi Hz. Allah(cc) kullarına Kur'an diliyle Hz. Meryem'i, firavun'un karısı Asiye'yi örnek vererek kadınların dışlanmadığına; bilakis Kur'an'da zikredilmeleriyle en büyük şerefin kendilerine verildiğine büyük bir delil olmuştur. Bir de İslam medeniyetinin iftihar tablolarından olan Endülüs'ten küçük bir örnek verirsek sanırım İslam kadınlarının konumu çok güzel anlaşılacaktır: Endülüs Emevi devletinin halifelerinden genç olan Hişam bekârdı. Evleneceği kızda hafızlık şartı arıyordu. Sadece başkent Kurtuba şehrinde 700 aday çıkmıştı. Genç Hişam şartına bir şart daha ekledi: Adaylar İmam Malik'in Muvatta adlı eserini de ezbere bileceklerdi. Öyle ki Muvatta adlı kitap hem hadis, hem fıkıh, hem de bir kanun kitabıydı. Bu defa 500 gelin adayı çıkmıştı. O zamanın kızları bu ölçüde birer alime ve aynı zamanda da birer ev kadını vasıflarına sahipti.

Beşinci Husus; Allah celle celaluhu kadını süsünü göstermeye meyilli halde yaratmıştır, İslam'ın tesettür emri de kadının bu yaratılışına karşı çıkmayı değil onu düzene sokmayı ve nasıl kullanılacağını öğretmeyi amaçlar. Nasıl ki insana verilen öfke, inad, cesaret ve benzeri duyguların kullanılma şekil ve yerleri varsa kadının da süsünü gösterme meylinin şekli ve yeri vardır, İslam altın ve ipek gibi değerli takı ve kumaşları erkeğe yasaklarken kadına serbest etmiş ve bu süslerini evinde eşine karşı sergilemesini salık vermiştir. Süslenmesini ve süslerini göstermesini ister ve bunu da kocasına karşı yapmasını teşvik eder. Zira kadının eşini memnun etmesi ve onun için süslenmesi sevaptır. Nitekim peygamber Efendimiz buyurmuşlar: "Bir kadın beş vakit namazını kılıp, orucunu tutarsa, kocasına itaat edip tesettürüne riayette bulunursa, kimseye diliyle eziyet etmeyip komşusuyla iyi geçinirse cennetin hangi kapısından isterse girsin."

Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin tesettür risalesi adlı eserinden istifadeyle geçen sayıda verilen ilk iki hikmetin dışında Üstad iki hikmet daha sayar. Bunlara kısaca bakarsak;

3. Hikmet: Toplumun temel yapıtaşı olan ailenin mutluluğu eşler arasındaki karşılıklı güven, saygı ve sevgi ile devam eder. Tesettürsüzlük bu güveni, saygı ve sevgiyi ortadan kaldırır. "Tesettürsüzlük ve açık saçıklık, o emniyeti bozar, o mütekabil (karşılıklı) hürmet ve muhabbeti de kırar. Çünkü, açık saçıklık kılığına giren on kadından ancak bir tanesi bulunur ki, kocasından daha güzelini görmediğinden, kendini ecnebîye (yabancıya) sevdirmeye çalışmaz. Dokuzu, kocasından daha iyisini görür. Ve yirmi adamdan ancak bir tanesi, karısından daha güzelini görmüyor. O vakit o samimî muhabbet ve hürmet-i mütekabile gitmekle beraber, gayet çirkin ve gayet alçakça bir his uyandırmaya sebebiyet verebilir."[12]

4. Hikmet: Nesil çokluğu herkesçe istenir. Tesettürsüzlük insanları fuhşa sevkederek aile yapısını yıkar ve nesillerin çoğalmasına mani olur. "Tesettürün ref'i (kaldırılması), izdivacı teksir (çoğaltma) etmeyip çok azaltıyor. Çünkü, en serseri ve asrî bir genç dahi refika-i hayatını (hayat arkadaşını) namuslu ister. Kendi gibi asrî, yani açık saçık olmasını istemediğinden bekâr kalır, belki de fuhşa suluk eder."[13]

Kadının yaratılışı zayıf ve nazik olduğundan, yavrularını koruyacak bir erkeğin himayesine muhtaç olduklarından, kendilerini kocalarına sevdirme meyillerinden, çirkinlik ve yaşlılıklarını göstermek istemediklerinden, kıskançlık duygusundan kaynaklanan başkası karşısında küçük düşmeme isteği nedeniyle, tecavüz ve ittihamlardan sakınarak kocası nezdinde şüphe çekmemek arzusundan, haram bakışlardan rahatsız olmalarından, yabancı erkeklere karşı korkaklıkları olduğundan... gibi nedenlerle kadınların çarşafla örtünmeleri gerektiğine işaret eder, kısaca Üstad Tesettür Risalesi adlı eserinde. Bu ve daha yüzer hikmetlere binaen kadının yapması gereken şey islam'ın tesettür emrini layıkıyla icra etmektir.

İnzar Dergisi

[1] Araf: 26−27

[2] Mektubat, 28. mektub

[3] Razi, c.7/14

[4] AI-i İmran: 133

[5] Et Terğib Ve’t−Terhib c.3 shf. 396

[6] A.g.e c.3 shf. 400

[7] Bediüzzaman, Sünuhat s.11

[8] Bediüzzaman, Sünuhat s. 11

[9] Ebu Hureyre'den, Ramuz'el Ehadis

[10] Tirmizi, ibn-i Hibban

[11] Prof. Dr. A. Maranki-E. Maranki; Kozmik Bilim ve Bilinçte Yaşam Enerjisi

[12] Çıplakhk Kültürü, Kültürel Çıplaklık, Ali Haddad Adil

[13] Yirmidördüncü lem'a
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İslam Ve Kuran Haberleri

Rahmet ve mağfiret dolu "üç aylar" başlıyor
Yılbaşı kutlamaları ve şans oyunları haramdır
2025 hac kayıtları 15 Kasım'a kadar yapılabilecek
"Gıdada haram ve helale dikkat edilmemesi toplumsal çöküntüye neden olur"
Kazasının olup olmadığıyla ilgili şüphesi bulunan kimsenin durumu