Türkiye dün itibariyle bir seçim sürecini daha geride bıraktı. Yoğun, stresli, tehditli, kasetli, iftira dozu kaçırılmış bir seçim daha ciddi sıkıntılara yol açmadan tamamlandı. Halkın tercihini etkileme noktasında duygusal yaklaşımlar ve FETÖ mağduriyetleri üzerinden güç ve oy devşirme, başkanlık sistemi mi yoksa parlamenter sisteme devam mı tartışmasının öne çıktığı bir seçim daha nihayete erdi.
Her seçimin kazananı ve kaybedeni olduğu gibi bu seçimin de galip ve mağlupları oldu. Başarı ve başarısızlığı sayılar üzerinden nicelik veya ilkelerine kabul noktasındaki bir potansiyel üzerinden nitelik olarak değerlendirenler de oldu.
Hür Dava kadroları için üçüncü bir seçim olsa da Türkiye geneli bir ilk seçim niteliğindeydi. ‘Önce insan öncelik adalet' ilkesiyle seçime giren HÜDA PAR ittifak pazarlıkları, menfaatlere dayalı görüşme trafiğinde sağlam ve ilkeli durmayı başardı.
Umutların hep taze tutulduğu, teveccühün tavan yaptığı, miting alanlarının dolduğu bir propaganda sürecine rağmen sandık sonuçlarının beklentinin çok altında olması hem HÜDA PAR çevresinde, hem halk arasında hem de diğer partiler nazarında değişik algı ve yorumlara yol açtı.
Medya, iktidar; sol, sağ, muhafazakâr, milliyetçi ve birçok dindar klik, parti, camia bilinçli bilinçsiz HÜDA PAR'ı yok saydı, görmezden geldi. Propaganda sürecinden tutun seçim sonuçlarına kadar televizyon ekranlarına ve gazete sütunlarına taşımaktan uzak durdu.
Bölge dışındaki muhafazakâr, dindar yapılar HÜDA PAR'ı ‘Anadilde eğitim, Kürt halkının haklarına sahip çıkma' gibi söylemlerle Kürtçü ilan edip gözden düşürmeye çalıştılar; bölgedekiler ise 'oyları bölüyor, iyi niyetli de olsa HDP'nin değirmenine su taşıyorlar.' gibi iftiralara sarıldı.
HDPKK, diğer tüm ittifak veya destek çalışmalarını ‘ihanet'le suçlarken 90 yıllık katliamların arkasında olan CHP ve Türkçü söylemlere sahip İYİ Parti'yle sarmaş dolaş olmakta bir beis görmedi.
Her seçimin bir tercih ve bir istişare olduğunu kavramaktan uzak bazı dar düşünceler 'İslam'da siyaset yoktur veya sandığa gitmek, oy kullanmak haramdır.' yaklaşımını dillendirmeye devam etti.
Bu ve benzeri birçok olumsuz sebebe bağlı olarak HÜDA PAR seçim sonuçları açısından umduğunu bulamasa da bir dik duruş ve doğrudan 'referansımız Kur'an ve sünnettir' diyen bir netlikle, dava bilinciyle her insana ulaşma azmi ile yakın gelecek için onları fazlasıyla kazançlı kıldı. Bir dostumun dilinden seçim, HÜDA PAR için şu kazanımlara vesile oldu:
Allah(c.c), bu vesileyle evlere, sokaklara, şehirlere girmeyi bize nasip etti. Gittiğimiz her yerde hem oy istedik hem davamızı/İslam'ı anlattık.
Parti çalışması bir araçtır, Allah'ın rızasına bir aykırılık gördüğümüz an tamamen vazgeçeriz. Bizimki parti davası değil, dava partisidir. Dedik ve çalışmalarımızı bu aşkla yaptık.
Şunu bir kez daha iliklerimize kadar hissettik ki; ‘Başarı Allah'a aittir; bize düşense çalışmak ve tevekküldür. İyilikler Allah'tan kötülükler nefsimizdendir; her şeye rağmen gevşemek, üzülmek bize yakışmaz; inanıyorsak her halükarda kazanan biziz!'
'Kalplerin sahibi Allah'tır, onları dilediği şekilde evirip çevirir. Bize düşen insanların bize taraf olması için hırslanmak/ısrarcı olmak değil; davet ve tebliğdir.'
Karşılaşılan her insana verdiğimiz bir selam, ettiğimiz tebessüm ve sohbetlerle gönüller fethedildi. İnsanlar, camiamızın dününü ve bugününü en yetkin ağızlardan bire bir tanıma imkanı buldu, onların gerçekliğini kendi ağzından dinleyip Müslümanların samimiyetine inandı.
Yoğun bir çalışma atmosferi, davetçi kişiliğinin sabrı, tahammülü ve hikmetli duruşuna farklı mekanlarda defalarca şahitlik edildi.
"Duruşları dik, söylemleri doğru, niyetleri sağlam, amaçları hak/adalet, konuşmaları doğruluk" olan insanlar, HÜDA PAR, bu benim sesim, nefesim, elim ve ayağımdır diyebileceği insanları kazandılar...
Ey HÜDA PAR'lılar hala kazanmadığınızı mı düşünüyorsunuz?