Sol ve liberal çevrelerin darbeci zihniyetler karşısındaki tutumları bazı insanları şaşırtmaya devam ediyor.
Evet, solun farklı tonlarından farklı açıklamalar gelse de genel itibariyle “eşitlik ve özgürlük sloganı” yoğunlukla işleniyordu.
Mao’dan, Stalin’den, Enver Hoca’dan böyle şeyler duyulmazdı belki ama sosyalistlerin, sosyal demokratların bu sloganlara yapıştığını kimse inkâr edemez.
Yüzyılın büyük Marksist teorisyenlerinden iken Müslüman olan Roger Garaudy, Çekoslovakya işgali sonrası Rus komünistlerine, Fransa’da kurmak istedikleri sosyalizm ile kendilerinin Çekoslovakya’da zorla kabul ettirmek istediklerinin aynı olmadığını haykırmıştı.
Uluslararası arenada sol; askeri darbelere, yasakçı sistemlere, etnik ayırımcılığa karşı çıkarak kendini tanıttı. Dinden uzak dursa da dini özgürlüklerden yana olduğunu söyledi.
Çoğunluğu komünizmin çöküşünden sonra yeni ideolojiler arayan solculardan oluşan liberaller de solun değerleriyle yola çıkıp özgürlüklerin artırılmasını talep ettiler.
Liberaller solculara göre daha rahattı, çünkü kendilerini hiçbir değere bağlı hissetmiyorlardı.
Sol ve liberallerin bir kısmı Türkiye’de başörtüsü yasağına, askeri darbelere karşı çıktılar. Darbecilerle iş tutanlar da elbette vardı ama en azından karşı çıkan epey insan çıktı aralarından. Bir kısmı da sonradan andıçlardan dolayı pişmanlığını dile getirdi.
Son zamanlarda iki kesimin tavrında da belirgin bir değişim yaşandı.
Suriye iç savaşı, Gezi olayları ve Mısır katliamı farklı bir tabloyu ortaya çıkardı.
Üç olayın üçünde solcular, ikisinde liberaller cuntacıların yanında yer aldılar.
Gezi olaylarında cuntacılar, kapitalistler, antikapitalist olduklarını söyleyenler, liberaller, tuzu kuru sosyete ve radikal sol beraber aynı resimde görünmekten gocunmadılar.
Kapitalizm evrilmemiş ama sol, söylemleriyle beraber evrilmişti.
Liberaller resmin küçük bir kısmına bakıp oradan ideolojilerine uygun argümanlar bulma derdindeydiler.
Kemalist sol, devrim rüyaları görmüş ve hayal âleminde yaşamaya başlamıştı.
Bazılarında aynı boyut devam ediyor gibi.
Kendisine yapılan saldırı karşısında hâkimleri eleştiren Bekir Bozdağ’a Hüseyin Aygün’ün verdiği cevaba bakar mısınız? “Ama dikkat et sonun hiç iyi görünmüyor.”
Materyalist Aygün’ün uhrevi sonu kast etmediği kolaylıkla anlaşılabileceğine göre kast ettiği ne olabilir?
Devrim sonrası yapılacak yargılama olabilir mi?
Ya da “iyi çocuklar”a bir işaret…
Sol ve liberal çevreler umutlarını askeri darbelere bağlamış durumdalar.
Mısır’da sol ve liberal çevrelerin ittifakı ile oluşan şeytani Temerrüd hareketi, askeri yönetimin Mısır’ın tüm İslami gruplarını tasfiye etmesini istemiş.
Cuntanın yaptığı tüm insanlık dışı katliamlara basın yoluyla destek veriyor Temerrüd hareketi.
Aslında tasfiyesini istedikleri sadece İhvan ve diğer İslami hareketler değil, Mısır halkının bizatihi kendisidir.
Düşünen, sorgulayan, hakkını talep eden bir halkın varlığına tahammül edemiyor bu neo-faşistler.
Halkın çalışması, zulüm ve sömürüler karşısında kanaat ederek sessiz durması ve düşünmemesi isteniyor.
Onlar hem iktidar hem muhalefet olacak, sahnede diktaya bağıracak, perde gerisinde kendisine sunulan kemiğe teşekkür edecekler ve işler böyle sürüp gidecek.
Böyle bir ortam istiyorlar.
Ama düşünen, sorgulayan, hakkını talep eden, diktaya canı pahasına direnen bir halk vardır artık.
Belki katliamlar ve zindanlarla İslami hareketi bir süreliğine geriletebilirler; ama bu bomba hep ellerinde olacaktır.
Bugün olmazsa yarın patlayacak ve zalimler yerle bir olacaktır Allah’ın izni ve yardımıyla.
Ama bu arada onların kirli yüzleriyle, kirli elleriyle kim oldukları iyice ortaya çıkacaktır.
Aslında ortaya çıktı bile.
Bunu herkes bilsin:
Liberal ve solcuların özgürlükçü oldukları tezi bir yanılsamaydı ve bitti.
“De ki hak geldi, batıl yıkılıp gitti. Zaten batıl yıkılmaya mahkûmdur.” (İsra:81)