2000'li yılların eşiğinde nice canlar düştü toprağa. 28 Şubat sürecinde nice mazlum BÇG ve FETÖ benzeri şer güçlerinin takibine uğrayıp zindanları boyladı. Şubatın soğuklarını iliklerine kadar his etmiş bir kardeşiniz olarak o günleri çok iyi biliyorum. Damdan düşen biri olarak damdan düşenin halinden çok iyi anlaktayım. Ömrüm vefa ederse sürece dair yazacağım inşallah.
Derdest edilip şehit edilen mazlumlardan biri de hiç şüphesiz Cevdet Soysal'dı. Soysal'ın hayat hikâyesi bir hayli dramatik ve insanın yüreğine dokunmakta. 15 Temmuz Fetö Darbe Girişimi'nden sonra daha yeni gündeme gelmekte. Bu günlerde mübarek na'şının bulunması için yapılan kazı çalışmalarıyla gündeme geldi.
Batman'ın yiğit evlatlarından biri olan şehit, ismiyle müsemma bir dava adamıydı. Nüfustaki ismi Cevzet de olsa halk, onu Cevdet olarak bilmekteydi. Lügatte; İyilik, güzellik, olgunluk, büyüklük ve tazelik anlamalarına gelen Cevdet ismi onlarca yıl geçse de, Müslümanların hafızalarında halen tazeliğini korumaktadır. Kendisi 12 Eylül darbesinin yapıldığı yıllar Batman'da TPAO'da sondaj işçisi olarak çalışmaktaydı.
Cevval bir yiğit olan şehid; davası için koşan, dolaşan ve daima hareket halinde olan biriydi. Onunla 32 yıl önce Siirt'te tanışmış Yasin Aktay, şehit hakkında: 'Son derece samimi, tam bir dava adamı, İslam için, ümmet için yüreği atan, fedakar, ciddi, mütevazı, candan ve yiğit bir insandı.' demekte. Allah Yasin hocadan razı olsun, iyi ki Cevdet'i gündemine almış diyoruz.
Doksanlı yılların sonlarına doğru Hizbullah Hareketi'nin bölgedeki etkinliğinden rahatsızlık duyan PKK Jitem, Fetö ve derin yapıların tamamının mazlum Müslümanların üzerine çullandıklarını bilmeyenimiz yok gibi. Özellikle Fetö ve PKK, Hizbullah'ın dindar halk üzerindeki etkisinden rahatsız olup rekabet içine girdiler ve alan hakimiyeti için olmadık kirli senaryolar hazırladılar. PKK açıktan Cemaat fertlerini katlederken Fetö, Müslümanlarla doğrudan çatışmak yerine olabilecek en alçakça kirli mücadele yöntemleriyle sahnedeydi.
11 Kasım 1998 yılında Fetö'nün talimatlarıyla kaçırılan mazlumlardan biri de Cevdet'ti. Kaçırıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamadı. Günlerce işkence edilerek Beşiri Güvercinlik (Darosle) Köyü kırsalına gömüldüğünü yakalanan polislerin ifadelerinden anlıyoruz. Ne hazindir ki bu yazıyı kaleme alan kardeşiniz de, 1988-1990 yılları arasında Güvercinlik Köyünde öğretmen olarak görev yaptı. İlk görev yerim olan bu köyde çok tatlı anılarım olmuştu ancak Cevdet'in şehadetiyle anılar anlamını yitirdi. Her gün arşınladığım topraklara ati zamanda bir yiğidin düşeceğini nerden bilecektim. Nerden bilecektik, emin İslam beldelerinin Siyonist uşağı katillere teslim edileceğini.
Fetö'nün ABD emperyalizminin maşası bir nifak hareketi olduğu 15 Temmuz darbe girişimiyle daha iyi anlaşıldı. Bugün Fetö'nün inlerine girilmeseydi ve İstihbaratçı Sabri Uzun, 'İn' isimli kitabında yazmamış olsaydı, kim bilir belki bu cinayet faili meçhul kalacaktı. O Allah'tır ki, hiçbir mazlumun ahını yerde bırakmaz.
Mücahit Soysal dağ taş, dere, tepe babasını bulmak için aramadık yer bırakmadı. Üstelik babasının na'şının bulunması yönünde polise yaptığı başvurularda şehidin oğluna polis; Senin babanı JİTEM veya Hizbullah infaz etmiş olabilir diyerek gözdağı vermeye çalışmış.
AKTAY: "Cevzet'in oğlu Mücahit bu uyarıları yeterince ciddiye almayıp herhangi bir bilgi kırıntısının peşine düşmekte ısrar ettiği için başına gelmeyen kalmamış. Bugün, babasını arayan Mücahit'in karşısına engeller, uyarılar, tehditler çıkaran polislerin hepsinin Fetullahçı olduğu bilgisi netleşmiş durumda."
Batman C. Başsavcılığı Cevdet'in na'şına ulaşmak için bir kazı çalışması başlatmış durumda. Umarım bundan bir sonuç alınır. Na'şına ulaşılsaydı en azından çocukları; babamızın Fatiha okunacak bir mezarı var diye teselli bulacaklardı.
Tam da umutlanmıştık ki sanıklar serbest bırakılmasın mı? Soysal'ın FETÖ'cü polisler tarafından öldürüldüğü iddiasıyla ailesinin suç duyurusunda bulunması üzerine başlatılan soruşturma kapsamında daha önce gözaltına alınan 2'si emekli 4 polis adli kontrol şartıyla maalesef serbest bırakıldı. Görünen o ki adalet fizanda tatilde. Kur'an şairi Mehmet Akif'in deyimiyle:
Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Rabb'im şehidin çocuklarına sabır versin.