Bir darbeyi şimdilik selametle atlattık. Haklı olarak bu darbe günlerdir konuşuluyor, tartışılıyor ve konuşulmaya da devam edecektir. Şurası kesindir ki Allah-u Teâlâ bu darbeyi akamete uğratmakla mazlumlara, mustazaflara, muhacirlere ve bu millete merhamet etti. Yetim kalacak çocuklara, dul kalacak eşlere, çocuklarına ağlayacak annelere lütufta bulundu. Yenilgi üstüne yenilgi alan, darbe üstüne darbe yiyen ümmete ikramda bulundu. Baştanbaşa acı ve kedere gark olmuş mazlumlara moral verdi, ümitsiz olmayın, en büyük benim, hesapların üstünde benim hesabım var, mesajını verdi. Güçlü olan toplulukların azgınlaştığında nasıl bir akıbete uğratıldıklarını, karşılaştıkları zilleti anlatan ayetlerin pratiğini ders ve ibret alınması için bize ayan beyan gösterdi. Bu fetö denen yapının 3 yıl içerisinde bu hale geleceğini kim tahmin edebilirdi? Güç ve kuvvet onları şımartmış, akıllarını başlarından almıştı. Diğer azgın kavimlerin başlarına gelenlerin bir benzerini şu an kendileri yaşamaktalar.
Yüreği ümmet için, mazlumlar için, Allah için atan tüm mazlum ve Müslümanlar buna sevindi, ellerini açarak Allah'a hamd ettiler. Buna karşın zalimler, emperyalistler ve hain işbirlikçileri üzüldüler, adeta kahroldular. Şeytani planlarının akamete uğraması karşısında şoke oldular, yeni planlarını devreye koymak için inlerine çekildiler.
Bu darbenin akamete uğramasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, hükümetin, halkın, basın ve medyanın darbe karşısında duran tüm şahıs ve kurumların emeği ve çabası elbette ki büyüktür, bunu inkâr edemeyiz. Ama sonuçta bütün bunları dizayn eden, yönlendiren ve esas müsebbibi olan Allah-u Teâlâ'nın olduğu bilinmelidir. Cumhurbaşkanı'nın esir edilmesi veya öldürülmesi, basın medyanın ele geçirilmesi, internet ve elektriklerin kesilmesi veya darbenin planlandığı gibi sabaha karşı gerçekleşmiş olmasıyla işler zora girecek, bu yazıyı ne yazma ne de konuşma imkânımız olmayacaktı. Allah'a hamdolsun öyle olmadı.
İlerleyen günlerde darbenin oluşumu, gelişimi, bu darbenin arkasında kimlerin durduğu, ayrıntı ve teferruatıyla bir bir ortaya çıkacaktır. Mümkündür ki bazı noktalar kapalı kalacak, netleşmeyecek, somut olarak ortaya konulamayacaktır veya kapalı kapılar ardında konuşulacaktır.
Biz öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki emperyalist ve şeytani güçlerin üzerinde her türlü hesap yaptığı ve kontrollerine almaya çalıştığı topraklardır. Şeytani emellerine ulaşmak için her türlü yolu denediler ve deneyecekler de. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Kirli yüzlerini ve Müslümanlara karşı kalplerinde gizledikleri kin ve nefreti görmek için darbe gecesi halkın üzerine salınan tank ve uçakların acımasızlığı yeterli olacaktır.
Darbeye herkes kendi penceresinden bakacak, değerlendirecek ve bundan sonraki hesaplarını ona göre yapacaktır. Biz Müslümanlar da kendi değer yargılarımızı göz önüne alarak bu darbeyi anlamak, değerlendirmek zorundayız.
Birincisi: Hakka ve Müslüman halka dayanmayan her türlü hareket akamete uğramaya ve yok olmaya mahkûmdur.
İkincisi: Birlik ve beraberlik içerisinde iman gücüyle alt edilmeyecek hiçbir güç ve kuvvet yoktur. İmanın tanka ve topa galebe çaldığını meydanlarda aynel yakin gördük. Farklı düşünüyor, farklı yol yöntemleri kullanıyor olabiliriz ama dışardan gelen saldırılara karşı topyekûn ve birlikte karşı durulmalıdır. Ümmet bazında gerçekleşecek bir birliğin karşısında ne Amerika ne israil ne de başka bir güç durabilir.
Üçüncüsü: Bu bir imtihan meydanıdır, biz öyle bir dinin müntesibi ve öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki şeytan ve dostlarının bize karşı hain plan ve desiseleri sona ermez. Bu darbe ne ilk ne de son olacaktır. Şeytan ve dostlarına karşı gafil olunmamalıdır.
Dördüncüsü: Müslümanlar olarak kendi kadro ve nitelikli insan gücümüzü oluşturmalıyız. Yoksa meydanlarda kanımızla kazandığımız zaferler hezimete dönüşecek, kazanımların üzerine başkaları oturacaktır. Fetö elemanlarından temizlenen kadroların yerine başka meş'um, darbeci yapıların adamlarını getirmek çözüm değildir. Sürüyü kurda teslim etmektir. Bir zalimden kaçarken başka bir zalime sığınmak kaderimiz olmamalı.
Beşincisi: Şeytan ve dostlarının sözlerine güven olmaz, sıkıştıkları anda sözde dostlarını yüzüstü bırakıp kaçar, fırsatını buldukları anda zehirlerini kusarlar. Amerika ve diğer ülkelerle karşılıklı çıkara dayalı Müslümanların aleyhine olmayacak bazı ilişkiler olabilir ama dostluk asla olamaz. Dostumuz Allah, resulü ve müminlerdir.
Allah en büyüktür. Zalimlerin tuzaklarına karşı tuzak kuranların en hayırlısıdır. O'na dayanmalı, O'na güvenmeli ve O'nun direktifleriyle hareket edilmelidir.