Myanmar'da yaşananlar tam bir felaket, tam bir facia ve tam bir soykırımdır. Dün itibariyle 24 saat içerisinde 34 bin insan, 25 Ağustostan bu yana da 123 bin insan doğup büyüdüğü vatanını, toprağını, evini, yurdunu terk etmek durumunda kalarak başka diyarlara, Bangladeş'e göç etmek durumunda kaldı.
Budist vahşilerin son saldırılarıyla 3 binden fazla insan hayatını kaybederken yaşanan bunca felaketi ‘yalan' algı operasyonlarıyla hafifletmeye çalışanların, bir iki gün önce soykırımı ‘sahte' diye nitelendiren Myanmar'ın Devlet Başkanı Aung San Suu Çii'den ne farkları olabilir?! Çii yaptığı açıklamayla, Budist rahiplerin ve ordu birliklerinin yaptığı katliamı görmezden gelerek ve facianın üstünü örtmeye çalışarak olayları "sahte" diye niteledi. Dün yeni gelen haberlere göre de ölenlerin bedenlerinin katliamı örtme adına yakıldığı ifade ediliyordu.
Myanmar'da askeri yapıya karşı sözde demokrasi için mücadele veren Çii, 15 yıl hapse mahkûm edilmişti. Güya insani mücadelenin karşılığı olarak Nobel Barış Ödülü de dâhil olmak üzere birçok ‘insan hakları ödülü'nün verildiği Çii, bu sıralar büyük bir insani soykırıma göz yummakla beraber, ordu birliklerinin yaptığı bu katliamlara ortak olduğu hususu dikkatlerden uzak tutulmaya çalışılıyor. Şuana kadar uluslararası çağrıların neredeyse tamamı, Myanmar hükümetini kısmen de olsa masum gösterecek şekilde ‘olayları yapanları durdur' şeklinde olmuş ve bu noktada hükümeti bizzat işin içinde görmekten imtina ettikleri çerçevede bir yaklaşım sergiledikleri görülmüştür.
Türkiye'nin bu noktadaki diplomasisinin iyi olduğunu belirtmek lazım. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun bugün Bangladeş'e yapacağı ziyaret de bu çerçevede değerlendirilebilir. Türkiye'nin Arakanlı Müslümanlara yaptığı yardımın 70 milyon doları geçtiği belirtiliyor. Bu da bizim yardımseverliğimiz ve insani yönümüzle alakalı örnekliğimizin nişanesi olsa gerek. Burada emeği geçen herkesten Allah razı olsun!
Mesele ‘enerji koridoruymuş' yorumlarıyla güya analist kesilenlerin de, katliamlardan ıstırap duyanların duygularına ‘operasyon' yapmak suretiyle şöyle bir ‘gönül rahatlığıyla üzüntü duymaları'nın önüne geçmeye çalıştıklarını da belirtmek isterim.
Konu, ister enerji koridorunun açılması olsun, ister bilmem hangi emperyal alçağın emellerinin gerçekleştirilmesi meselesi olsun, fark etmez; bir vahşetin var olduğu, bir soykırımın uygulandığı gerçeği ortadadır. Bırakın bari burada ‘gönlümüzce üzülelim', kardeşlerimize uygulanan bu barbarca katliamın zalimce olduğunu amasız-fakatsız haykırabilelim. Suriye'de yaşatılan keşmekeşliği burada yaşamayalım. Kimler tarafından yaptırıldığı tam bilinmeyen birkaç karakol saldırısının karşılığı, gariban mazlum halkı katliamdan geçirmek mi olmalı?!!!
Ölenlerin sayılarıyla ilgili dezenformasyon yapanların ‘sahte' foto arayışında olmadıklarına dair ikna etmeye çalışmalarına karşılık, ‘peki ne oldu da durup dururken 123 bin insan, tam bir bataklık coğrafyayı ve ölümcül nehirleri geçmek suretiyle farklı bir ülkeye kaçmak durumunda hissetti kendisini' diye sormak gerekmez mi? Büyük bir katliam yoksa şayet, bu insanlar niye ölümüne kaçmak istesin?!!
Anlayacağınız bir bayramı daha acı ve ıstırap içerisinde geçirdik. Bir bayramı daha zalimlerin yaptığı katliamlara lanet okuyarak geçirdik…
Ve sonuç olarak, bu katliamların müsebbibi bütün emperyalist zalimlerdir, bütün kan içici vampirlerdir. Bu katliamların bölgedeki uygulayıcıları Myanmar hükümeti ve Budistlerse eğer, müsebbipleri de ABD'dir, İngiltere'dir, Rusya'dır, Çin'dir, Hindistan'dır, diyoruz. Ya seyirci kalanlar… Onlar da bir şekilde hesabını verecekler… Sarı öküz meselesini hepimiz biliriz…
Selam ve dua ile…