Bırakın seçimimizi yapalım

Edip AKAR

Hüda Par yeni kurulduğunda Güneydoğu’da etkin olan iki partinin yetkililerine görüşleri soruldu. “Hür Dava Partisi’nin kurulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz, oylarınızda bir bölünme bekliyor musunuz?”

Her iki parti yetkilileri de adını bile anmaktan imtina ederek; “Bu partinin kurulmasının kendilerini olumsuz etkilemeyeceğini” savundular. Ak Partililer, “Kürtlerin kurduğu bir partidir. Kürtlerin oylarından alacağı için bize artısı olur” derken; BDP taraftarları “bunlar eskiden AKP’ye oy veriyordu, AKP’nin oyları bölüneceğinden bize faydası bile olur.” diyordu. Ardından içinde “özeleştiri, marjinal, 90’lı yıllar…” geçen cümleler kuruyorlardı. Her iki taraf da HÜDA PAR’ın sınırlı bir tabanı olduğu tezindeydiler. Bu şekilde Bölge insanından ne kadar kopuk olduklarını gösterdiler veya aslında arzuladıkları algıya dair ellerindeki malzemeyi piyasaya sürdüler. Görünüşte durumdan memnun olduklarına dair emareler de vardı. Belki öyle değildi ama politikacıdır, ne dediği ile ne düşündüğü çoğu zaman aynı olmuyor. Soru soranlar, aldıkları muhteşem analizler karşısında mest oldular; “ha, demek mesele buymuş” diye ikna oldular. HÜDA PAR üyeleri –özellikle de yöneticileri- ise sadece gülümsediler. Adeta “siz öyle sanın” dediler.

Zaman geçti, HÜDA PAR sahaya indi. Halka, değer ve inancına uygun çözümler sundu. Görülmemiş bir samimiyetle insanların kapısını çaldı, desteğini aldı. Güven veren duruşuyla “El Emin”in yolundan gittiğini ve özellikle yerel yönetimde ihtiyaç duyulan “emin el” olduğunu gösterdi. İşte bu andan itibaren, bölgeyi parselleyen ağaların etekleri tutuştu.

Ak Parti gönüllüleri (ki zaten yetkililerinin genelde hala burnu havadadır) her seçim öncesi kısmetlerine düşen bir mağduriyetle Erdoğan’a destek talebindeler. Ekonomik ilerlemeler ve “uluslararası komplo” edebiyatı ile AK Parti için hala “yetmez ama evet” denmesini bekliyorlar. BDP taraftarları ise Kürtlerin yüz yıllık mağduriyetini tekeline alarak; Hür Dava’yı kendilerine karşı çıkarılmış olarak lanse ediyorlar. “Kürtseniz, mecburen bizdensiniz” argümanıyla (eski huylarının bir tezahürü olarak) “bizimle değilseniz yok olmaya mahkûmsunuz” demeye getiriyorlar.

Öncelikle komplo ajitasyonu yapan Ak Partililere şunu demek gerekiyor: Bizden -hukukumuz dâhil- her şeyi esirgerken, “faiz ve vaiz lobisine” her istediklerini verdiniz. Programlarına katılıp iltifatlarla reklamlarını yaptınız. Sağladığınız imkânlarla kadrolaştılar, şişmanladılar. Açıkçası; siz de onların yemeklerinden, gezilerinden memnundunuz. Biz ise bu cicim aylarınızda ortak eziyetlerinize, engellemelerinize maruz kaldık. Mezalimi anlatmaya köşem yetmez. Derken her dünyalık ortaklık gibi, sizin de aranız açıldı; birbirinize düştünüz. Eskiden karşılıklı ağızlarınızdan bal, gözlerinizden yaş akarken; şimdi ağızlarınızdan ateş, gözlerinizden nefret fışkırıyor. Biz, sevgide de öfkede de itidalin erdemini hep gösterdik. Bu kadar hukuksuzluğa rağmen, bugün de, ikinize de eleştiride haddi aşmadık; hatta hududun epey gerisinde durduk, duruyoruz.

Sizlere soruyorum: Tüm çektirdiklerinize rağmen ne hakla bizden geri durmamızı bekliyorsunuz? Ve hangi yüzle eski dost yeni düşmanlarınıza karşı saf insanlardan kayıtsız destek istiyorsunuz? Düne kadar, canciğer olduğunuz, birbirinizi ağırladığınız kişilerle aranıza bir husumet girmişse; kendi ateşinizle başkalarını yakmaya ne hakkınız var?

Gelelim mazlum halkın acısını mülkiyetine alan BDP’ye. İlk zamanlardaki yok saymanın, görmezden gelmenin ardından, halkın HÜDA PAR’a teveccühünü görünce önlemler almaya başladılar. Bir yandan çetelerine tahrik edici saldırılar yaptırdılar diğer yandan da  “AKP’nin projesidir, Kürt oylarını bölmek için çıkarılmışlar” gibi bayat söylemlere sarıldılar. Bunların anlayışına göre; kendileri dışındaki herkes haindir, mittir. Onlar var oldukça, başka bir parti kurulamaz. Her rezaletlerine rağmen halk onları desteklemelidir. Yani; alternatif olmamalı ki denize düşen onlara sarılmalı.

BDP yetkilileri! Bu halk sizin rehineniz midir? İnancımızı hafife alan, bize hizmet getirmeyen atanmışlarınızı seçmek zorunda mıyız? Yıllarca özgürlük kılıfıyla halkın değerlerine savaş açtınız. “Dindar Kürtler de mi var?” diyecek kadar Müslümanları aşağıladınız. Güvenmediği halde halk sizi destekledi ama şer dışında bir dönüş sunmadınız. Halkın sırtından yediniz, koltuklara kuruldunuz. İnancımızı hiçe sayıp olmadık zihniyetlerle birlik oldunuz.

Şimdi bu halkın evlatları, bizzat halkın bağrından çıkıp siyaset yapıyorsa ne diye çıldırıyorsunuz? Bırakın özgürlüğü için mücadele iddiasında olduğunuz halk, özgürce bir seçim yapsın. Havariliğini yaptığınız “barış ve demokrasi” içinde herkes kendine layık gördüğüne destek olsun. Önünüze gelene saldırmayı bırakın. Düşün artık yakamızdan. Yeter.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.