İstanbul sözleşmesinin kaldırılması sonrası tartışmalar devam ediyor. Gün geçmiyor ki yeni bir olay üzerinden sosyal medyada gündem oluşturulup İstanbul sözleşmesi güzellemeleri yapılmasın.
Yaşanan her yeni vaka üzerinden sanki kasıtlı olarak kadınlara yapılan bir soykırım varmış gibi abartan ünlüleri! mi dersiniz, kadınlarımızın yanındayız! diyen siyasetçileri mi dersiniz, sanki iki cinsiyet arasında bir savaş varmış da bunlar kadınların tarafını tutuyorlarmış gibi bir hava estirilmeye çalışılıyor.
Neresinden baksanız tutarsızlık kokan söylemler, oluşturulmaya çalışılan algıların üstünü örtmeye yetmiyor artık. Bütün ahlaksızlıklarına kadın hakları kılıfı giydirerek meşrulaştırmaya çalışıyorlar fakat ikiyüzlülükleri ayan beyan ortada.
Bu yoğun gündem arasında nefessiz kalan, bir umut ışığı arayan hanım kardeşlerime tavsiyem şudur ki; biraz geriye gidin!
Şöyle bin dört yüz yıl öncesine…
Bırakın gerici desinler, ne derlerse takmayın kafanıza, tıkayın kulaklarınızı.
Tüm kınayıcıların kınamasını göze alıp asr-ı saadete bir yolculuk yapın…
O zaman göreceksiniz bu asrın kadına verdiği hakların sahteliğini.
O zaman göreceksiniz Allah Rasulü (s.a.v.)’in dışında kimsenin kadına hak ettiği değeri vermediğini…
Ve o zaman anlayacaksınız kadının değerinin ancak İslam’ın hakiki manada yaşanmasıyla ortaya çıkabileceğini…
Evet bu sözler kuru bir iddiadan ibaret değildir!
Siyer kaynaklarında sayısız örnekleri olan bu mevzuyu ne yazıktır ki, Müslümanlar da yeterince iyi kavrayamadılar.
Allah Rasulü (s.a.v.) Veda Hutbesi’nde ‘Kadınlar sizlere Allah’ın emanetidir.’ Diyerek vasiyet ettiği halde, kadınların haklarının korunması ile ilgili asırlar süren ihmaller neticesinde, günümüzde telafisi zor tahribatların yaşanması kaçınılmaz olmuştur. Bu konuda Abdullah bin Ömer’in şu sözü tespitimizi doğrular niteliktedir:
“Peygamberimiz (s.a.v.) aramızdayken biz kadınlara el kaldırmaya korkuyorduk. Ne zaman kadınlarla ilgili bir şikâyet için peygamberimize (s.a.v.) gitsek hakkımızda ayet iniyordu.”
Bir de kadınların incitilmemesi konusundaki hassasiyeti var ki, şu tek örnek bile gönül almaya yeter de artar bile:
“Mekke’nin fethinde Peygamberimiz (s.a.v.) kadınların başına Enceşe isimli sahabeyi, erkeklerin başına da Bera ibni Malik’i koymuş ikisi aynı işi yaptıkları için aralarında da tatlı bir çekişme bulunuyor. Bera şiirler okuyor develeri coşturuyor, develerde hızlı hızlı koşmaya başlıyorlar. Enceşe de aynısını yapıyor. Kadınlar hevdecin içerisinde devenin üzerinde bulunuyor. Hızlanan develerin üzerinde sarsılan kadınlar korkuyorlar. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
-Enceşe yavaş ol, üstündeki kristalleri kıracaksın!”
Evet, bu örneklerden habersiz olan milyonlarca kadın günümüzün kadın sömürgecilerinin sahte vaatleriyle özgürlük ve hak arayışı içerisinde bocalıyor.
Bu kez çağrımız size Müslüman erkek kardeşlerim!
Sizler Allah Rasulü (s.a.v.)’i örnek alın!
Onun verdiği değeri hanımlarınıza, kızlarınıza verin!
O zaman göreceksiniz kadınlar asr-ı saadetteki kadınlar misali,
Hz. Hatice misali,
Hz. Fatıma misali,
Hz. Ayşe misali, bu davada en önde saf tutacaklardır…
Selam ve dua ile…