Çınarın sesi ile ses vermeye başlıyoruz. Bizi duymak isteyen, dinlemek isteyen tanımak isteyen, buyurun dertlilerin, kara gün dostlarının dert sofrasına. Bu sofrada yemek yok, keyif yok, dedikodu yok. Dert var, hüzün var düşünme var. Hergün hayatın şartları içerisinde birçok garip durumla karşılaşıyoruz. Gördüklerimiz karşısında yapmayın diyoruz olmuyor, etmeyin diyoruz olmuyor. Bizi yani sesimizi ne duyan var nede dinleyen. Bu işin şakası bu işin geri dönüşü yok diyoruz dinleyen yok. Belki dönüp bakarlar diye avaz avaz bağırdığımız halde maalesef yandan baka baka es geçiyorlar. Geçmekle kalmayıp sırtını çevirip geçtikten sonra bize kıs kıs gülüyorlar. Hatta gülmekle de kalmayıp içinde bulunduğumuz hale alay ediyorlar. Bütün bu tavır ve tepkilere rağmen olsun dedik. Bizde onlar için Habibi Neccar'ın dediğini diyoruz. Ya Rabbi onlar bilmiyorlar keşke kavmim Rabbimin bana ikram ettiği nimetleri bilselerdi. Ya da Hz.Nuh (as) 950 yıl bıkmadan usanmadan onları uyarmaya devam ettiği gibi. Bizde söylemeye, derdimizi davamızı duyurmaya, devam edeceğiz. Bu sesimizi bundan sonra daha gör daha yüksek daha köklü adeta çınar gibi "çınarın sesi"nden ulaşabildiğimiz her yere gücümüz nispetinde ulaştırmaya devam edeceğiz inşaallah. Bizi okuyup izlemeye, duyup dinlemeye var mısınız?
Kalın selametle...