Adınla çıkıyoruz bir yolculuğa daha,
Adınla ayaktayız bir kutlu sefer için,
Adınla heyecanlı, Adınla coşkuluyuz,
Adın rüzgârımızdır, Adın kuvvetimizdir, Adın gözlerimizde ışık!
Adınla bakıyoruz, Adınla görüyoruz, Adınla anlıyoruz,
Adınla yorumluyor, karara bağlıyoruz.
Adınla çözüyoruz bütün kördüğümleri!
Adına sığınırız bütün karanlıklardan, kurulmuş tuzaklardan
İstiyoruz ki Rabbim; Adını götürelim, Adını duyuralım,
Adını haykıralım Adından gafillere!
Adınla ters düşecek hiç bir sözü söyletme,
Adını incitecek bir tek satır yazdırtma!
Evet, bundan sekiz yıl önce haftalık bir gazete olarak bu dua ve temennilerle yola çıkmıştık.
Şimdi aynı dua ve yakarışlarla bir hamle daha yapıyoruz, artık her gün karşınızdayız.
Sözlerimizin, satırlarımızın tatlı bir rüzgâr olmasını, Müslümanların gönülleri arasında merhametle esmesini Rabbimizden niyaz ediyoruz.
İstiyoruz ki, bu gazete okuyanımızla, yazanımızla hepimizin gözlerinin ışığının parıldamasına vesile olsun!
Doğru Haber şu mazlum coğrafyanın sesi ve soluğu, hakkın ve adaletin yeryüzündeki şahitlerinden biri oluversin.
Dışımızdakilerin, İslam'dan uzak hayat süren diğer mazlumların da sığındığı, güvendiği ve demir attığı bir adalet ve dürüstlük limanı oluversin.
Nasıl bir günde sahaya indiğimizin az çok farkındayız.
Bir taraftan bakıldığında Müslümanlar olarak yüreklerimizi sızlatan bir dönemden geçmekteyiz.
Fakat emperyalistlerin birinci dünya savaşından sonra üzerimize çullanışlarıyla bugünkü saldırıları arasında önemli bir farkın olduğuna inanıyoruz.
Birincisi, Osmanlı'nın yıkılışıyla birlikte Ümmet coğrafyasının talanıydı, tasfiyesiydi ve emperyalistlerin kendi aralarındaki taksimiydi.
Bugün karşı karşıya olduğumuz hücumlar ise, uyanmakta olan bir Ümmetin uyanışını engelleme, Ümmetin baharını geciktirme teşebbüsleridir.
Uğradığımız saldırılar ve katliamlar her ne kadar birbirine benzese de arada çok büyük fark vardır. Allah'ın izniyle İslam Ümmetinin bu uyanışı asla engellenemeyecektir.
Böyle bir günde bireysel çıkarlarımız, grup menfaatlerimiz için değil Ümmetin menfaati ve maslahatı için konuşmak, yazmak ve bir şeyler yapmak değişmez bir ilkemiz olacaktır.
Binlerce kilometre ötelerden gelerek Ümmetin üzerine ölüm yağdıran, ardından servetlerinin üzerine çöreklenen emperyalist zalimleri tanıyoruz, herkes tanıyor onları.
Bu zalimlere karşı ne söyleneceğini de herkes gibi biz de biliyoruz.
Sonra, bu zalimlerin zulmüne maruz kalan mazlumları da yine herkes gibi biz de biliyoruz ve gücümüz nispetinde yanlarında olmaya çalışıyoruz. Bu kadarını bilmek, bunları dile getirmek zor bir şey değildir.
Fakaaat…
Bu zalimlerin iştahını kabartan, onların saldırılarına bahane oluşturan, kâfirlerin istediklerinden daha fazla sayıya bölünmek için adeta çırpınan zavallı Müslümanlara söyleyeceklerimiz daha önemlidir.
Bir başka deyişle, etrafı tel örgülerle çevrili bir esir kampındaki esirlerin kendi aralarında sürdürdükleri bitmez tükenmez kavga karşısında ne yapılması gerektiği konusu çok daha önemlidir.
Doğru Haber olarak yükümlülüğümüzün farkındayız.