Dünyevi geleceğimizi şekillendiren imtihan sonuçları ard arda açıklandı. Sınava giren her öğrencinin ya da her öğretmen adayının farklı psikolojiye sahip olduğunu günlük konuşmalarda ya da davranışlarda görebiliyoruz. Bu süreçte kazanıp da kayıt, yurt, burs derdine düşenler aldıkları puanlarla sıralamasını merak edip öğretmen olmanın heyecanını yaşayanlar, iyi puan alamayıp da yeniden hazırlanmayı düşünenler ön lisans (iki yıllık) kazananların lisans ( dört yıllık) programına yerleşmenin hayallerini kuran insanlara şahit oluyoruz. Bu bağlamda sınavın mahiyetini psikolojik, sosyolojik ve teolojik açıdan ele alıp bütüncül bir yaklaşımla önce kendi nefsimizi, sonrasında diğer insanları örnekleyerek izah etmeye çalışacağız.
Her insan çeşitli şeylerle imtihan ediliyor ve edilmesi gerekiyor.
Yani her insanın hayata bakışı, inancı önemli olduğu kadar sınavlara nasıl baktığı da önemlidir. Pratikleri bir kenara bırakıp sınavlara sadece düşünsel pencereden bakanlara kutsal kitabımız kur an-ı Kerim şöyle uyarıda bulunuyor.''İnsanlar yalnız iman ettik demekle hiç denenmeden bırakılacaklarını mı sandılar?''(Ankebut-2)
Her insanın deneneceği, imtihan edileceği kesinlik ifade ettiği gibi, daha önceki insanların denendiği, zorluklarla karşılaştıklarını, bizlerin de deneneceğini, zorluklarla karşılaşacağımızı kutsal kitabımız açık bir şekilde beyan ediyor.
Bu kesinlikle beraber insanın denenme biçimi, türü, zamanlaması dikkat çekicidir. Zamanı geldiğinde Yüce Mevla'mız; oruç gibi helal olan (suyla, yemeyle, eşlerimizle) bizleri imtihan ettiği gibi zamanı geldiğinde bizleri KPSS, YGS, LYS, DGS, YDS ya da kardeşlerimizle, çocuklarımızla nefislerimizle imtihan eder.
Toplumda sanıldığı gibi sadece haramlarla değil, bilinmelidir ki helal olanlarla da imtihan ediliyoruz.
Bir kısım insanın haramlar üzerinden imtihan edileceğini düşünürken bu tür imtihanların hazırlıklarını yapıp garanti gözüyle baktığı Anne-Baba kardeş, eş ve çocuklarla olan ilişkilerini sıradanlaştırıp bunları imtihan unsuru olarak görmez.
Oysaki ilahi buyrukları incelediğimizde asıl imtihanın bunlar olduğunu imtihanın içten dışa doğru olduğunu tasavvur edebiliriz. Kuran-ı Kerim'in lisanına baktığımızda ise bizleri yaratan; Peygamberimize, kalkıp etrafındakileri uyarmayı emretmiş. Bizlere de; bizleri, yakınlarımızı yakıtı taş ve insanlar olan cehennem azabından korumayı görev olarak bildirmiştir.
İnsanın asli görevlerine baktığımızda öncelikle kaleye içerden girilmesi gerektiğini, sobanın kendisini ısıtmadan dışarıyı ısıtamayacağını ya da Mekke'yi yaşamadan Medine'yi yaşamanın doğru olamayacağını söyleyebiliriz. Aksi halde geliştirilen felsefenin şüpheci ve yanıltıcı ve samimiyetsiz olduğunu unutmamalıyız.
Nasıl mı?
Şöyle ki; insan olarak sorunların kaynağını hep dış etkenlere bağlıyoruz.
‘'Dış etkenler hep huzurumuzu bozuyor''
Bu tehlikeli anlayışı önceden görüp bizlere haber veren ve nasıl davranmamız gerektiğini hatırlatan Peygamberimiz (sav): ‘'Müslüman kardeşi için iyiliği istemedikçe imanı kemale eremez. ‘'Diyerek iç sorunun önemine dikkat çekmiştir. İç sorunların tedavisini incelediğimizde bu imtihan sürecinin ilacını; imanımızı olgunlaştırma ve söylemlerimizi güzelleştirme olarak ifade edebiliriz.
Şunu iyi bilmeliyiz ki iman, sınav süreçlerinin ilacıdır. Kısacası İman, kalbe atılan tohumdur. İbadetler, güzel ahlak, iyi davranışlar onun yeşermesini sağlayan unsurlardır. Rabbim bizleri imtihan süreçlerinde kendisine yakın olanlardan eylesin.
Selam ve dua ile…