Köyde karı koca akşam başlarını yastığa koyunca adam; “Hanım, yarın yağmur yağmazsa eşekle dağa oduna gideceğim, yağarsa ahırda çalışacağım” demiş. Hanım da; “inşaallah de herif inşaallah de!” demiş. Adam öfkelenmiş; “Bunun inşallahı maşallahı var mı kadın, ya yağacak ya yağmayacak, yağarsa ahırda çalışacağım, yağmazsa oduna gideceğim” demiş. Kadın sakince; “Sen yine de inşaallah de” demiş. Adam öfkesini sürdürmüş ve bu şekilde uykuya dalmışlar.
Gecenin bir yarısında önce bir davul sesi ardından tak tak kapıları vurulmuş. Ne var, ne oluyor diye açmışlar. Meğer seferberlik ilanı varmış, adamı apar topar alıp götürmüşler askere, savaşa. Bizimki öyle bir gider ki, tam yedi sene sonra bir gece yarısı gelmiş ve tak tak evinin kapısını çalmış. Kadın kapının arkasına gelmiş, “kim o” diye seslenmiş. Adam heyecanla; “Aç hanım maşaallah, ben geldim inşaallah, aç hanım maşaallah, ben geldim inşaallah...” diye tekrarlayıp duruyor.
Ne demek istediğimi anladınız galiba? Doğrusunu söylemek gerekirse “Biz bize yeteriz Türkiyem” sloganından benim içim birazcık rahat değil, bir tedirginlik hissediyorum.
Biliyorum, böylesi bir zamanda ülkenin ve insanımızın motivasyona, güven duygusuna ihtiyacı vardır ve bu sloganla böyle şeyler hedeflenmiş olabilir.
Fakat söylediğim gibi içimde bir korku var. Siz buna bir de bir takım medyamızın Batı ülkeleriyle yaptığı kıyaslamaların oluşturduğu haddi aşma, böbürlenme, müstağnilik ve ulusalcılık damarlarımızı kabartma gayretlerini de eklerseniz... Açık konuşayım Cenab-ı Allah’ın hoşuna gitmeyen bir savruluş görüyorum.
“Demek siz size yetersiniz öyle mi?” der mi acaba? Derse işimizin sonu çok kötüdür.
Peki, “Demek öyle ha, siz size yetersiniz?” deme ihtimali var mı Rabbimizin? En sevdiği Rasûlünün ashabına bile dediğine göre...
Biliyorsunuz Huneyn savaşında İslam orduları düşman ordularından kat kat fazla idi, daha yeni fethedilen Mekke’nin halkı da katılmıştı bu savaşa. Bir tepenin başında Müslümanlardan birisi bütün vadiyi kaplayan bu orduya şöyle bir baktıktan sonra; “Kim durabilir bu ordunun karşısında, kim galip gelebilir bu orduya?” demişti de Allah Teala bu sözü, bu düşünceyi hiç sevmemişti, o koskoca ordu bir anda çil yavrusu gibi dağılmıştı.
“Andolsun ki Allah size birçok yerde, bu arada Huneyn gününde size yardım etmişti. O gün çokluğunuz sizi böbürlendirmiş fakat bunun size hiç bir yararı olmamış, yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmiş dağılıp gitmiştiniz. Sonra Allah Peygamberinin ve müminlerin üzerine bir güven duygusu indirmiş ve bir de göremediğiniz ordularını göndermiş, böylece inkarcıları cezalandırmıştı..” (9/25-26)
Şunu asla unutmayalım; O’nun müsaadesi olmadan bir tek yaprak kıpırdamaz. O halde geliniz bizler de köydeki teyzemizi dinleyelim; İnşaallah diyelim.