Hz. Peygamber İbn Mesud'a; “Ey İbn Ummi Abd! Bu ümmetin bağilerine nasıl davranılacağı konusunda Allah'ın emirlerinin neler olduğunu biliyor musun?” diye sorduğunda, O, “Allah ve Resulü daha iyi bilir” diye cevap verir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur; “Onların yaralılarına dokunulmaz, esirleri öldürülmez, kaçanları takip edilmez, malları ganimet olarak paylaştırılmaz.“
Bu konuda fukahanın dayandığı bu kaidenin ikinci kaynağı, Hz. Ali'nin sözleri ve tatbikatıdır. Hz. Ali, Cemel vakıasında zafer kazandıktan sonra, askerlerine şöyle emir vermiştir; “Kaçanları takip etmeyin, yaralılara dokunmayın, esirleri öldürmeyin, silahları teslim edenlere eman verin, halkın evine girmeyin, sizlere sövseler bile kadınlara bir şey yapmayın.”
Niye bu durumu söz konusu ettiğimize gelince…
Devletin dini adına ahkâm kesen molla ve şürekâsının derdinin İslam değil, nisyan olduğunu izhar etme adınadır. Yukarda zikredilen ahkâmın adil bir imama karşı kalkışmanın varit olduğu varsayılarak bu hükümler ihdas edilmiş iken, demokrasi havarisi kesilen devletin kayığına binmiş saltanat soytarılarının şakşakçılığına itibar edilmeyeceğine olan itimadımız gereğidir.
Hucurat suresinin 9. ayeti hakem olacak iki zümrenin dışındaki izan ve ahlak sahibi bir topluluğa seslenir ve ehemmiyeti adil olmaya hamleder. Fırsatı ganimet bilip ikbal için vurun abalıya diyen bir zihniyete değil.
Aklı hür, vicdanı hür her bireyin demokrasi, devlet, laiklik, üstünlerin hukuku, jakobenlik, sızma ve sızdırma harekâtı hakkında bir ufka sahip olması gerekmektedir. Bugün İslam'ı siyasallaştıran ya da sosyalleştiren bu iki kavgalı cenahın yarın barıştığı anda düşmanlığının kime olacağı belli değil iken, dini Allah'a hasretmemek istikbalde abalının kim olacağı hakkında bir kanaat oluşturmalıdır.
Hegemonya siyasal mühendislik adına yola çıkarak üçüncü dünya ülkesi olarak bu topraklarda otomatizm olgusunu, korku imparatorluğu ile bloke eden her zihniyet merdud ve menfidir. Devletin çeşitli vesilelerle zor kullanma şekilleri ile ayakta tutulduğunu görmemek, geriye dönük adına kalkışma diyebileceğiniz her türlü vakıayı devlet adına hainlik, halk adına sosyal yorgunluk ve bıkkınlık şekline dönüştürür. İskilipli Atıf Hoca'dan, Şeyh Said, Seyyid Rıza'ya kadar ihanet çemberinin neferleri saymamak adına bin düşünüp bir konuşmalı çok bilenler.
“Biz iktidara gelince…” diyen nice beyaz elitler iktidara geldikten sonra ne sözünü tutmuş ne de söz verdiği kesimleri bertaraf etmekten imtina etmişlerdir.
Görünen o ki tanklara karşı yürüyen beyaz şahinli çevre iken, bugün demokrasi takların altında zafer sarhoşluğu içerisinde parsayı toplamayı bekleyen siyah jeepli zevat nara atmaktadır…