Ülkemizde çok hızlı bir şekilde gündemler oluşuyor ve insanlar bunun arkasından sürükleniyor. Bu sürüklenmeler arasında insanlar asıl vazifesi olan kulluk görevini unutuyor ya da ihmal ediyor. Kulluk görevimizin ve Allah ile kulun irtibatını kesintisiz kılan namaz en öncelikli ibadetlerden birisidir. Kulluk görevini hatırlatan ve Peygamberimizin, ‘gözümün nuru’ dediği namaz ile ilgili Namaz Gönüllüleri Platformu Sözcüsü İlahiyatçı yazar Abdullah Yıldız ile konuştuk.
Özellikle cemaatle namazın birlik ve beraberliği, kardeşlik ve dayanışma ruhunu oluşturduğunu ifade eden Yıldız, kılınan her namazın idam edilmeden önce namaz kılan sahabelerden Hubeyb b. Adiy (r.a.) gibi kılınması gerektiğini anlattı.
HER NAMAZIMIZI SON NAMAZIMIZ GİBİ KILMALIYIZ
Günümüzde namaz kılan Müslümanların çoğunda huşu, cemaate devam etme vb. sorunları var. Siz, namaza devam eden ama eksiklikleri olan kişilere ne tavsiye edersiniz?
Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) namazda huşû eksikliği yaşadığını ve bunu gidermek için ne yapması gerektiğini Efendimize (sav) sorması üzerine; Rasûlüllah (sav) şöyle buyurur:
“Ey Ebû Bekir! Her namazını son namazın gibi kıl!” İmam Gazali de, İhyâ’da “Namazlarınızı, dünyaya veda eden kişinin kıldığı gibi kılınız” hadis-i şerifini, namazda huşûyu yakalama bağlamında zikreder.
Bu ilkeyi, İslâm tarihinden bir misalle gözümüzde ve gönlümüzde canlandırabiliriz: Mekke müşriklerine esir olarak satılan Hubeyb b. Adiy (r.a.), idam edilmeden önce son bir isteği olup olmadığı sorulunca, iki rekât namaz kılmak ister. Öyle Rabbinin huzurunda ve az sonra O’na (c.c.) kavuşacağının bilinci içinde, öylesine huşû ve hudû dolu bir namaz kılar ki, ‘korktu da uzatıyor’ diyeceklerinden korkmasa, namazı bitirmek niyetinde değildir; ama istemeyerek bitirmek zorunda kalır.
İşte her mümin, her namazını Hubeyb’in (r.a) kıldığı o iki rekât namaz gibi kılarsa, inşallah huşû problemi yaşamaz. Ve hatırlamalıyız ki, Müminûn suresinin ilk ayetlerinde; “ancak huşû içinde namaz kılan müminlerin kurtuluşa ereceği” beyan buyurulur.
NAMAZ KILARKEN DÜNYA İLE İRTİBATIMIZI KESMELİYİZ
Namaz kılan Müslümanların en büyük problemlerinden birisi namaz öncesi ve namaz esnasında yoğun bir vesveseye maruz kaldıklarıdır. Bunu engellemek için neler yapılabilir?
Namaz öncesinde; ezanı dinleyip tekrar etmeli, abdest alırken manevi kirlerimizden arınıp günahlarımıza tövbe etmeli, kıbleye yönelip yüzümüzü Kâbe’ye döndürürken özümüzü de Allah’a teslim etmeli, niyetimizi halis tutmalı ve nihayet iftitah tekbirini alırken ellerimizin tersi ile dünyayı arkaya atıp Allah’ın divanına durduğumuzun farkında olmalıyız.
Namaz esnasında ise; Fatiha suresini, Rabbimizle sohbet edercesine, anlamını kalbimizde hissederek okuyup düşünmeli ve Allah’a hangi konularda söz verdiğimizin, O’ndan neler istediğimizin bilincinde olmalıyız. Okuduğumuz surelerin, tesbihatın, tekbirlerin ve duaların da manalarını bilerek okumalı, zihnimizi başka şeylerle meşgul etmemeliyiz.
NAMAZIMIZI DOSDOĞRU KILMALIYIZ
Namaz insanı kötülüklerden nasıl alıkoyar?
Ankebût suresinin 45. âyetinde Rabbimiz; vahyedilen ilahi hakikatleri Kitap’tan okuyup anlayan ve gereği gibi uygulamaya çalışan müminlerin ikâme ettikleri (dosdoğru, huşû içinde, tadil-i erkânla ve vaktinde kıldıkları) namazlar, onları her türlü fahşâdan (çirkin, iğrenç ve yüz kızartıcı hayâsızlıklardan) ve münkerden (dinin ve aklın kötü dediği her şeyden) alıkoyar. Eğer namazlar gereği gibi ve dosdoğru kılınmazsa, onun hayatını ve ilişkilerini etkilemez.
CEMAATLE NAMAZ MÜSLÜMAN TOPLUMU İNŞA EDER
Peygamber Efendimiz birçok hadisinde cemaatle namazın önemine vurgu yapıyor. Cemaatle namazın önemi nedir ve nereden kaynaklanıyor?
Hadis-i şeriflerde; cemaatle kılınan namazın tek başına kılınan namazdan 25 veya 27 kat daha sevap olduğu bildirilmekle kalmaz, aynı zamanda camiye, cemaatle namaz kılmaya gelmeyenler için çok şiddetli ifadeler kullanılır. Kur’an-ı Kerim’de ise; “Ey Meryem! Rabbine divan dur, secde et ve rükû edenlerle birlikte rükû et.” (Âl-i İmran, 43) buyurularak Meryem annemiz üzerinden ve “Musa ve kardeşine: ‘Mısır’da milletinize evler hazırlayın. Ve evlerinizi namazgâh edinin. Namazlarınızı (hep birlikte) kılınız. Ve iman edenlere müjde ver!” (Yunus, 87) ayetiyle de Hz. Musa (a.s) ve kardeşi Hz. Harun (a.s) peygamberler ile ümmetleri üzerinden cemaatle namaz talimatı verilmiştir. Ayetlerin ve hadislerin mazmunundan, cemaatle namazın birlik ve beraberliği, kardeşlik ve dayanışma ruhunu nasıl beslediği ve hem Müslüman şahsiyetin ve hem de Müslüman toplumun inşasında ne kadar önemli bir etken olduğu kolayca anlaşılır.
NİÇİN NAMAZ KILMALIYIZ
Niçin namaz kılıyoruz ve neden namaz kılmalıyız?
Namaz, Rabbimizin Kelime-i Tevhid’den sonra amel olarak emrettiği ilk farzdır. Bunu, Allah Teâlâ’nın (c.c) Mukaddes Tuva vadisinde (Tâhâ, 12) Hz. Musa’ya (a.s) peygamberlik verdikten ve “vahyimi iyi dinle” (Tâhâ, 13) buyurduktan hemen sonra “Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah’ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl!” (Tâhâ, 14) talimatıyla, namazın hem nedenini hem de niçin kılınması gerektiğini beyan buyurur.
Demek ki, bizi yaratan Rabbimizi “hatırlamak” için yani O’nu (c.c) unutmamak, hatırımızdan çıkarmamak, günde en az beş kez O’nun (c.c) divanına durarak hâlimizi O’na (c.c) arz etmek, O’nunla (c.c) hasbihal etmek, sadece O’nun (c.c) rızasını kazanmak ve yalnızca O’na (c.c) kulluk etmek için namaz kılarız.