Corona belası bir derya, herkes kabı oranında ondan istifade ediyor. Ve herkes dünyaya baktığı pencereden ve penceresinin büyüklüğü oranında “virüsü” görüyor.
Corona’yı dünyanın yeni bir sisteme geçişin pratiği ve savaşı görenlerin yanında, insanlık tarihinde benzerlerinin doğal olarak var olageldiğini ve insanlığı dalgalar halinde vurduğunu düşünenler de var.
Mevcut Dünya Sistemi’ni alt üst eden bir etkisi olduğu ve hatta bunun acımasız dünya düzenine Allah’ın bir gazabı ve terbiye etme yöntemi olduğunu düşünenler de az değil. Zengin-fakir, kral-köle ayırt etmeksizin herkesi eşitleyen ilahi adalet adeta…
65 yaş üstünü gözden çıkaran, 70 yaş üstünü yoğun bakıma almayan İigiltere ve İtalya örnekleri bize Batı’nın akılcı, duygusuz, çıkarcı ve vahşi medeniyetinin! gerçek yüzünü gösterme noktasında bir mihenk taşı görevi yaptığı gibi; üstün teknolojilerinin doğurduğu güven ile “Tanrı” ile boy ölçüştükleri, dokunulmaz, ulaşılmaz, “akıllı yaşam kulelerinin” yerle yeksan oluşunu ağır çekimle izlettiriyor insanlığa.
Corona bize tedbirsiz tevekkülün beyhude bir sığınma olduğunu, aynı zamanda tevekkülün ne büyük bir nimet ve ne büyük bir rehabilitasyon ve terapi sistemi olduğunu da gösterdi.
Evden ve aileden koparan “çok üretim, çok tüketim”e dayalı batı yaşam tarzının bize kaybettirdiği aile ile yüzleşme ve bütünleşmemize vesile oldu. Aile bireylerinin erdem ve meziyetlerini, hakeza ruhsal sıkıntılarını da görmemizi sağladı Corona. Çocuğumuzun tiyatro yeteneğini keşfettirdi bize. Yanı sıra yaşam modelinin doğurduğu korkularını ve hastalıklarını da yakından görmemize vesile oldu.
Hepsinden ötesi “insanlığın” yapay zeka modelleriyle kafa yorduğu ve “balçığı” yetersiz bulup kendinden çok daha yetenekli “metalden” insan inşa etme sürecinde olduğu bir demde, yaratılmış en küçük canlı Corona, insanın kuvvet ve kudretinin üsütünde bir Kudret’in olduğunu, “vardan da yoktan da öte bir ‘Var’” olduğunu hatırlattı bize.
Dahası İngiltere’nin ayrılmasıyla zaten kendi içinde çatırdayan ve yeni modellere yöneldiği bilinen Batı Sistemi’nin değişim ve evrilme sürecini hızlandıracağı muhakkaktır. Corona ile Avrupa ortak sınırdan ülkeler sınırına döndü.
18 yaşındaki çocuğu kapı dışarı edip, her türlü haltı işleme imkanı ve hakkı veren baba ve anneler ile; altmışını aşan anne ve babaları yaşlı ve bakımevlerine terk eden çocukların inşa ettiği duygusuz “haz ve hız” medeniyetinin çatırdamaması mümkün mü? “Metal”, “balçığın” yerini tutar mı sizce?
Elbette ki biz Allah’ın Kudret Eli’nin dünyayı asla terk etmediğini ve zaman zaman, kimi akılların sadece sebeplerle ve bilimle izah ettiği, sıradışı müdahalelerin olduğuna iman etmişizdir.
Biz “Ebabil Medeniyeti”nin çocuklarıyız. Allah’ın, “Tanrı” ile boy ölçüşen veya “Tanrıyı öldüren”azmış insanı siccim ile, çamur ile, tufan ile, ses ile, virüs ile terbiye ettiğine/edeceğine iman etmişiz. “Fil sahipleri” bunu anlamamış olsa bile…
Köy haline getirilen dünyanın tamamının müteessir olduğu ve artık eski dünya olmayacağı muhakkaktır. İnsanlık belki de arkada milyonlarca ruh hastası, hakeza milyonlarca takıntılı temizlik hastası birakacaktır bu “At Sineğinden” sonra. İnsan eski insan, kurumlar eski kurumlar olmayacak. Devletler yeni sistemler ve ağlar geliştirecekler. Üretim tüketim modeli tamamen dijitalize olmaya yüz tutacak. Yeterince yanlızlaşmış insan daha da yanlızlaşacaktır. Ve bundan ders çıkarması öngörülmeyen Batı Medeniyeti daha da korumacı ve vahşi yöntemler geliştirmeye koyulacaktır.
Aslında burdan bir “menfaat medeniyeti”nden “merhamet medeniyeti”ne evrilme fırsatı da doğmamış değil. Ama maalesef “merhamet medeniyeti”nin çocuklarının buna hazır bir donanımda olmadığı da muhkkak ve bu manada bir umut taşımalı mıyız?..
Bir “yeni inşa”ya ihtiyaç var ve korkulan o ki; bu “yeni inşa” yine “menfaat medeniyeti”nin eliyle şekillenecek ve belki de bir başka “yıkıma” değin bir yüzyıl daha, mutasyona uğramasını bekleyeceğimiz, yeni paradigmalarla muhkemleşmiş bir “yeni menfaaat medeniyeti” inşa edilecektir.
Merhamet Medeniyeti’nin mirasçıları olarak bizler, yeni gazap fırtınalarına hazırlık yapıp olası bir Rahman’ın rahmet tokadından sonra “yeniyi” inşaya hazırlık içinde olmalyız..