Boğaziçi Üniversitesi; siyaset alanından dünya siyaset müzelerine çekilen fosil düşüncelerin son kalesini oynuyor.
Çoğunluk değiller, haklı değiller.. Azgın azınlığı oynuyorlar. Asayişe kastediyor, değerlerle savaşıyorlar.
Bu azgın azınlık; yaşadığı topluma inat provokatörlük yapıyorlar. Dün yakıp yıktılar. Bu gün bindirilmiş kıtalarla malumun ilamını oynuyorlar; olmadı, olmuyor. Tek başarıları; istikrarı sabote etmek, nice sorunlarla uğraşan memleketin gündemine gelebilmeleridir. Tabi buna da başarı denirse…
Yarınlarda da yine halka ve Hakk’a rağmen yaşamaya, karanlıkların nam-ı hesabına oynamaya devam edecekler. Perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir.
Mesele üniversiteye atanan rektör-müş(!) Alakası yok. Eşşeğimin bildiklerinden...
Makul olan “atanan değil, seçilen rektörlerin” olmasıdır elbette ama bu sorun, bu günün ve sadece Boğaziçi’nin sorunu da değildir. Yasalar ortada..
Eleştirilecek yer belli, çözüme gidecek yol belli. Çözüm için insanlığın ortak aklında buluşmak, diyalog ve istişare lazım. Hani? Nerde?
Artık anlıyoruz; “Mesele Boğaziçi değil!”
Niyet kötü. Bağcıyı dövecekler ama işleri zor!
Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Türkiye'nin yeni bir anayasayı tartışmasının vakti..” demesi; ortak akla, güzelliklere varmanın fırsatı olarak değerlendirilmeli ama birileri sokaktan medet umuyor.
Halkın isteği, ülkenin ihtiyacı ortadayken azgın azınlık kandillere katran döküyor; kadim değerlere saldırıyor. Hızını alamıyor, milyarlarca kalbin attığı Kâbe’ye dil uzatılıyor.
Kâbe-i Muazzama; Nazargah-ı İlahi’dir. “Kızdı mı cehennem kesilen” milyonların aşkına pervane oldukları; Ahd-i Elest’i duydukları; öteleri, daha daha öteleri izledikleri; izlerken de mest oldukları bir makamdır.
LGBT’li zihniyetinin Kâbe’yle beraber anılması zül iken; bu lanetlik kavramla, Müslümanların kıblesini buluşturanlar; cinayet işlediklerini, savaş ilanı yaptıklarını pekâlâ biliyorlardır.
Bu vesileyle Boğaziçi’ndeki provokasyona öyle sıradan bir olay gibi bakılamaz.
Bu terörist eylem, talihsiz bir gafilin dediği, “birkaç ergenin(!?) yaptığı…” cinsinden bir vaka da değildir.
Mushaflar, mızrakların uçunda bile değil! Hinler, hinoğlu hinler var.
Boğaziçi’nden çıkarılan kıvılcımın dumanı, malum azınlığın imkan ve fırsat bulduğu değişik yerlerde çıkıyor. Sadece Boğaziçi’nde yakalanan provokatörlerin kimlikleri bile olayın derinlik ve vahametini anlamaya yetiyor.
Pazartesi günkü izinsiz gösterilerde, İl Emniyet Müdürlüğünce gözaltına alınan 108 şüpheliden sadece 7'si Boğaziçi Üniversitesi’nden. 101’i Boğaziçi öğrencisi değil, 15 şüpheli de üniversite öğrencisi bile değildir...
Bu da yetmemiş; güruha katılmayanlara dayatma, tehdit hatta fişlemeler yapmış..
Dahası da var. E. İmamoğlu; “Birileri istedi diye gençler tutuklama kolaycılığına heba edilemez. Eşit, özgür, onları yere baktırmayan, fırsat eşitliği olan bir ülke sağlamalıyız…” diyor. Hem de daha dün, inancından dolayı süründürdükleri nice masumun yarası hala kanarken!
Ali Babacan; -bir masumiyeti savunurcasına- "Yeter artık, inadınızdan vazgeçin. Gözaltına alınan Boğaziçili öğrencileri derhal salın… seçimi esas alın. Gençleri rahat bırakın. Duruşumuzdur…" Böyle duruşun içine..
İmamoğlu’nu karanlıkların da şu bizim Ali ağırlığını taşıyan Babacan; nereye, kimlere mesaj veriyor gelo? Varikê nû rabune, hêk ê hesinî dikin! (Çağa tavuklar kalkmış, demirden yumurtluyorlar). Buyurun bakalım.
ABD malum, “sükûnet ve uzlaşı..” tavsiyesi; Haçlı’nın diğer merkezleri hakeza…
Bu işler; “Bakara makara..” diyen Egemen Bağış’ın nankörlüğünden de öte.
Kimse kendini kandırmasın, aklımızla alay etmesin! Bunlar, azınlık da olsa; azımsanmayacak provokatif koordineli terörist işlerdir. Tek merkezden yönetilmektedir. Halk iradesi ve sandıktan umudunu kesmiş bu şövalyeler, hep komplo ve darbelerle iktidar olmadılar mı?
Geçen yazımızda, bunların atalarının emperyalist Haçlı’ya neler verdiklerini, nasıl Şövalyelik yaptıklarını yazmıştık.
Sahabeden beri şehitlerin kanıyla yoğrulmakta olan bu aziz İslam diyarı; bu müzelik, fosil, keskin nişancıların olmayan insafına bırakılmayacak kadar “stratejik, mübarek ve nice umutların” diyarıdır.
Ve “Mü’min’in ferasetinden sakının; çünkü o, Allah’ın Nuru’yla bakar” ve “Mü’min, aynı delikten iki kere sokulmaz!” Wesselam!
HİSSE:
1-İçişleri Bakanı: "(B.Ü.) Rektörün odasını işgal edecekler. Ben İçişleri Bakanı'yken buna müsaade etmem" demiş. Aksi bir ifade, çeteye boyun eğmek olacağı için…
2-Sayın Erdoğan: “..Şimdi Türkiye'nin tekrar yeni bir anayasa..” demiş. Gecikmiş bir hakikat! Şaka değil inşallah! Meclisteki partiler yine ciddileşti de!!
3-Boğaziçi provokasyonlarında nice tür ve cinsten insan var. İçlerinde Drakula, Kazıklı Voyvoda.. çıkar mı?
Bilmem ama mesajları; halk iradesine değil; illegaliteye, dış istihbaratlara verdikleri açık.
Bu güruh; başıbozuklar mı, cemaat mi, cemiyet mi?
Ya liderleri? Zanim feqet nabêjim! Mezinê kuçikan tajî ye! (..demem! …lideri tazıdır).
4-Suriye ve Irak’ta bombalı saldırılar artıyor. Bunlar; ABD’nin bir yere barış, adalet ve medeniyet getirmeden önce uyguladığı rutinler olsa da Büyük Şeytan zorda..
5-X,Y,Z kuşakları; dünyada, özellikle de İslam ülkelerinde uzlaşamıyor, çatışıyor.
En zorlu kuşak da dijitalist Z Kuşağıdır.
Ahmak ıslatan yağmuru gibi! Pire için yorgan yakar, sonra gelir ağıt yakar, ba’de’l harabul Basra!!