TİMETÜRK / Umut İslam Ayar
Kapatılan Mustazaf-Der için Diyarbakır İstasyon Meydanında "Ahde Vefa Mitingi" düzenlendi. Beklendiği gibi düzenlenen mitingde Mustazaf Der'in Genel Başkanı Av. Hüseyin Yılmaz, yeni bir siyasi oluşuma başlatacaklarını ve bundan böyle "Mustazaflar Hareketi" olarak yollarına devam edeceklerini açıkladı. Hüseyin Yılmaz’ın yaptığı bu açıklama siyasi parti kurma işareti olarak da anlaşıldı. Hizbullah’ın partileşmesi bölgedeki dengeleri nasıl etkiler bu durum hakkın da net bir şey söylemek mümkün değil. Fakat son noktada Hizbullah’ın kendine biçeceği misyonu iyi belirlemesi gerekiyor Zira PKK/BDP çizgisine ve Ak Parti’ye alternatif bir yapı bölgede hem avantaj hem de dezavantaj.
Mustazaf-Der’in bölgedeki misyonu bundan sonrası için neyi hedeflediği konusunda net bir şey söylemek şu an için mümkün görünmüyor. Sanırım kendileri de yollarına nasıl devam edecekleri noktasında nasıl bir yol haritası izleyecekleri noktasında net bir karara varmış değiller.. Bu noktada ortaya yeni bir Parti mi kuruluyor. Ya da siviltoplum hareketi olarak mı devam edecek? Gibi sorular belirsizliğini koruyor. Ruşen Çakır bu durum ile alakalı yaptığı tespitte; Gerçekten Hizbullah’ın en önemli handikaplarından biri, yasal faaliyeti temel alan yeni döneme uygun bir ideolojik açılım gerçekleştirememiş olması. Bunun da birinci nedeni Hüseyin Velioğlu liderliğindeki geçmişine sahip çıkmakta ısrar edip samimi ve kapsamlı bir özeleştiri yapmaması. Hal böyle olunca Hizbullah’ın mağdur ettiği kesimler (ki bunların arasında çok sayıda İslamcı da yer alıyor) örgütün değiştiğine inanmıyor.” Bu nokta da Çakır’ın yaptığı tespitler gerçekten önemli. Zaten soru işaretlerinin birçoğu da geçmişte ki bu ilişki sonucu ortaya çıkıyor.
Hizbullah bölgede siyasi bir alternatif olma yolunda ilerliyor. Ciddi bir taban potansiyeline sahip. Kürtler konusunda çok önemli çalışmalara imza atmış olan Hollandalı araştırmacı Martin van Bruinessen’in Hizbullah için “Hizbullah’ın ideolojisi yok ama çok güçlü bir tabanı var” tespitinde bulunmuş. Şu an için Bruinssen’in yaptığı tespitini yerinde ve doğru bir tespit. Ayrıca eldeki mevcut verileri incelediğimizde bu sonuca rahatlıkla varılabiliniyor.
Mustazaf Hareketi
Geçtiğimiz günlerde Kapatılan Mustazaf-Der Genel Başkanı Av. Hüseyin Yılmaz ve Gazeteci Ruşen Çakır'ın Haber Türk televizyonunda katıldıkları programda, Mustazaf-Der'in kapatılmasının ardından ilan edilen Mustazaflar Hareketi konuşuldu. Programda Hüseyin Yılmaz, kendilerini doğrudan Hizbullah ile ilişkilendirmediklerini belirterek illegal bir yapının devamı olarak görmediklerini 'tamamen legal alanda çalışan ve bu konuda halkına hizmet eden bir yapı, bir camia olarak değerlendirildiklerini ifade etti. Mustazaflar Hareketi'nin partileşip partileşmeyeceğine ilişkin gelen soruya Hüseyin Yılmaz net bir cevap vermedi. Yalnız bölge özelinde bir siyasi boşluk ve temsiliyet sorununun olduğunu 'biraz da halkımızın, kamuoyunun bu konudaki nabzını tutacaklarını belirtmişti.
Evet, aslında Hizbullah’ın partileşme çabası içerisinde olduğunu açık görebiliyoruz. Bu durum ile alakalı birçok oluşumla istişari zeminde buluşup bu konuyu konuştuklarını belirtiyor Yılmaz. Açıktır ki önümüz deki günlerde böyle bir durum ile karşılaşabiliriz.
Kendilerinin neden alternatif olduğunu ise şöyle açıklıyor Yılmaz, Bölge de PKK/BDP ve Ak Parti’nin siyasetinin toplumun değerlerini hassasiyetlerini ve inançlarını görmezden geldiğini, bu noktada ciddi bir temsiliyet sorununun ortaya çıktığını belirtiyor. Bölgede hem Ak Parti hem de PKK/BDP çizgisine karşı bir siyasi oluşum elbette ciddi avantaj ve dezavantajlara sahip dengeyi iyi gözetmesi gerekiyor. Bu noktada Çakır şu tespitler de bulunuyor ki bence bu noktada bu tespitler dikkate alınmalı; İlk işaretler, Mustazaflar Hareketi adıyla siyaset sahnesine çıkan Hizbullah’ın AKP iktidarını İslam, PKK’yı da Kürtlük ekseninde eleştireceğini gösteriyor. Halbuki Hizbullah bugüne kadar devleti Kürt sorununa yeteri kadar ilgi göstermesliği, PKK’yı da Kürtlerin İslami hassasiyetlerini önemsemediği iddiasıyla eleştiriyordu. Dolayısıyla çok ciddi bir strateji değişikliğiyle karşı karşıyayız. Bunda AKP’nin Kürt sorununda red, inkar ve asimilasyon olarak özetlenebilecek geleneksel devlet politikasıyla arasına mesafe koyması, PKK’nın da din konusunda dilini yumuşatıp dindarların hoşuna gidecek bazı isimleri bünyesine katması etkili olmuşa benzer. Ancak AKP’ye karşı İslamcı, PKK’ya karşıda kabalaştırarak söyleyecek olursak “Kürtçü” eleştiri getirmek o kadar kolay olmasa gerek.
Hizbullah’ın, 2004’ten bu yana yasal faaliyet içerisinde olduğunu biliyoruz. Fakat ne yazık ki, yasal faaliyeti temel alan yeni döneme uygun ideolojik açılım gerçekleştirememiş olması oluşum için bir engel niteliğinde. Bunun ilk nedeni Hüseyin Velioğlu liderliğindeki geçmişe sahip çıkması. Ve nitelikli bir özeleştiri yapmaması.
Azadi Hareketi
Güney Doğu’da aynı zamanda Mustazaflar Hareketin’den ayrı olarak Siyasal ve toplumsal alanda kendilerini “Azadi Hareketi” olarak tanımlayan “Kürdistani İslam İnsiyatifi” oluşumu bulunuyor. Bu oluşum yapılarını Şeyh Sait’in tarihsel mirası üzerine inşa ettiklerini ve kendilerini diğer siyasi oluşumlardan ayıran özelliğin ise milletinin kendi kaderini belirleme konusundaki ısrarcılığı ve bu istemini mücadelesinin başat unsuru olarak öne çıkarması olarak açıklıyor. Genel anlamda bölgesel bir siyasi yol haritası çizen hareketin de ileriye dönük net bir çizelgesi yok. Şu an için bir hareket üzerinden örgütleniyor Haziran 10’un da bir toplantı düzenleyerek bildirge yayınlayacak olan “Azadi Hareketi” nin referansları birçok soruyu beraberinde getiriyor. Bölgesel mücadele merkezli Kürtler özelinde bir alternatif oluşturma gayreti taşıyor. Azadi Hareketi” Doğu-güneydoğu eksenli ve de çoğulculuk temelli ulus-ülke bütünselinde yeni bir hakikat arayışı, ümmet ve evrensel temanın çeşitlenmesi olarak ifade ediyor kendisini ayrıca. Genel olarak bakıldığında ciddi sıkıntılara yol açacak yaklaşımlar içeriyor bu hareket. İlk olarak göze çarpan “ırk temelli ve dindar kimlik” eleştiri getirdikleri Kemalist vesayet rejiminin ürettiği türk milliyetçiliği türk milliyetçiliği üzerinde kurgulaşmış ulus-devlet anlayışının bir diğer hali olarak görülüyor. Açıkcası temel referansı İslam olan bir yapının kendini bu denli bölgesel siyasete hapsetmesi ve ümmet perspektifini sınırlar içerisine alması tersinden bir Kürt milliyetçi tasavvurun ürünü olarak yorumlanabilir. Bu noktaya dikkat etmeleri gerekiyor. Zira Türkiye halkının 90 yıldır yaşadığı sorunların temelinde bu anlayış üzerinden oluşmuş Kemalist vesayet rejiminin bir sonucu.
Hal böyle iken aynı temellerden hareketle bir yapı oluşum içerisine girmek pek de alternatif gibi görünmüyor. Zaten yıllardır sıkıntısını yaşadığımız durum bu değil mi yıllardır uygulanan politikalrın zalimliğini dile getirirken bunların sebebinin ulus-devlet mantığının Kemalist vesayet rejimin ürettiği sorunlar olduğunu belrtmiyor muyuz. Bence bu nokta da biraz daha düşünmeleri gerekiyor .
Küreselleşen dünyanın bir getirisi olan şeffaf iktidar yapısı ve buna paralel olarak gelişen "sivil toplum gücü"nün etkisi olarak yorumlanabilir bu durum. "Yasal faaliyet" üzerinden alternatif oluşturma çabası "coğulculuk" temelinde ortaya konulan pratikler bölge siyaseti açısından çok önemli bir nitelik taşıyor.
"Kendi kararlarımızı verebilmeliyiz"
Öte yandan kamuoyunda İslami Kürt Partisi kurulacak demeçleri ile öne çıkan avukat Sıtkı Zilan'da kurulaak olan partinin kimseye eklenmemesi görüşünde.Zilan:
Mustazaf-Der’in kapatılması vesilesiyle bugün (27 Mayıs) Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda on binlerce kişinin katıldığı bir miting düzenlendi. Bu miting, 2007 yılında düzenlenen “Peygambere Saygı Mitingi”nin devamı sayılır. Çünkü o günden bugüne açık havada Mewlid Etkinliği düzenleyen çekirdek kadro hiç değişmedi.
2007 yılındaki “Peygambere Saygı Mitingi” tarihi bir olaydı. Kemalist Dönüşüm Projesi’nin Kürdistan ayağının tutmadığı o gün anlaşılmıştı. Bugünkü miting de bir derneğin kapatılması vesilesiyle Türkiye’de düzenlenen en büyük miting olsa gerek. Derneğin bir camiayı temsil ettiğini Mustazaf-Der genel Başkanı M. Hüseyin Yılmaz zaten ifade etti. Keza, Yılmaz’ın beyanından anlaşılacağı gibi; Hizbullah Camiası “Mustazaflar Hareketi” olarak yoluna devam kararı almış bulunmaktadır. Bu hareketin siyasi olacağını zikretmeye gerek yok sanırım.
Hüseyin Yılmaz’dan bahsetmişken, Ruşen Çakır’ın son yazısında aktardığına göre, benim de içinde yer aldığım Kürdistani zeminde İslami bir oluşumun ölü doğduğundan ve kendilerinin (yani Mustazaf-Der camiasının) bu oluşumun istişaresine çağrılmadığını öğreniyoruz!
Bu beyanatın doğru yönleri olduğu gibi, yanlış anlaşılmaya müsait yönleri de bulunmaktadır. Mustazaf-Der Camiasının istişarelere çağrılmadığı hususu doğru, ama çalışmalarımızın ölü doğduğu yönündeki belirlemeye katılmıyorum. Kamuoyunun da malumu olduğu üzere, 9 Haziran’da Diyarbakır’da istişare toplantımız, 10 Haziran’da ise programımızın medya aracılığıyla kamuoyuna sunulması söz konusudur.
Keza, değişik medya organlarına verdiğimiz mülakatlarda da belirttiğimiz gibi, çalışmalarımızın hiçbir Kürdistani oluşuma karşı olmadığı, tam tersine; Kürdistan halkının özgürlük ve adalet talebinin gerçekleşmesi için Ankara’ya karşı dayanışmayı esas aldığımızı ısrarla belirttik. Buna rağmen, İslami bir oluşum için çalışırken, Mustazaf-Der’i çalışmalarımıza katmamamızın sebepleri vardır. Bunları da açıklıkla zikretmemizde fayda vardır.
Başlatmayı düşündüğümüz Kürdistani İslami İnisiyatifin bariz özelliği; kendi kararını kendi verebilen, zihnen ve fiilen özerk kişilerin öncülüğünde olmasıdır. Bu nedenle Mustazaf-Der, DTK vs gibi yapılara eklenmemiz doğru olmaz. Çünkü siyasi vesayetin olduğu bir yapıda çalışmamız mümkün değildir. Ancak, Mustazaf-Der veya DTK gibi Kürdistani oluşumlarla ortak bir paydada buluşup, ortak platformlarda çalışabiliriz. Ki bunun yolu da Kürdistan Konferansı, Kürdistani Cephe vs olabilir.
PKK-BDP-DTK cephesinin hali herkesin malumudur. Bu camia biz tasvip etmesek de bugün PKK ismi ile askeri, BDP-DTK aracılığıyla da siyasi bir mücadele vermektedir. Biz herkesin doğrusuyla beraber olacağız. Bu camiayla Kürdistani talepler (adalet ve özgürlük) noktasında hemfikiriz. Şiddet ve silahlı mücadele noktasında ise ayrı düşünmekteyiz.
Aynı şekilde, Hizbullah’ın PKK ile yaşadığı ve Kürdistan halkının (olmayan) Milli Birliğini zedeleyen kardeş kavgasını tasvip etmedik ve mahkûm ettik. Keza, Hizbullah Camiası'nın on yıla yakındır şiddetten ve kardeş kavgasından uzak durmasını da takdir ettik, etmeye de devam edeceğiz. Bu noktada, Hizbullah’ın Mustazaf-Der üzerinden sivil hayatla tanışmasını olumlu buluyoruz. Bundan sonraki siyasi harekete dönüşme kararını hem destekliyor hem de Kürdistan siyaseti için olumlu buluyoruz.
Biz hiçbir İslami ve Kürdistani hareketi hasım olarak görmüyoruz. Belki hısım olarak görebiliriz. Zamanla da anlaşılacağı üzere, bizim yapabileceklerimiz farklı, Hizbullah Camiası'nın yapabilecekleri farklıdır. Biz, çok sesli ve çok renkli (farklı din, dil, lehçe, mezhep, aidiyet vs ile) ve Kürdistan halkının kendi kendini yönettiği bir Kürdistan için çabalarken, muhtemelen Hizbullah Camiası Kürdlerin haklarından bahsedecektir.
Yani, bizim nazarımızda bu mesele millet olmaktan doğan ve toprağa (Kürdistan) dayalı siyasi bir sorun iken, Hizbullah Camiası'na göre Türkiye’nin bütünlüğü içerisinde, topraktan ve egemenlik hakkından bağışık bir sorun olarak görülmektedir. En azından şimdilik bu konuda net bir duruşları yoktur.
Bu kısa izahattan da anlaşılacağı üzere; Kuzey Kürdistan coğrafyası çok renkli ve tatlı rekabetin yaşanacağı günlere gebedir. Başka türlü olması da mümkün değildir. Mustazaf-Der camiasının siyasi bir harekete ve (ilerde siyasi bir partiye) dönüşme kararını bu açıdan kutluyor ve Kürdistan halkına hayırlar getirmesini Allah’tan diliyorum." dedi
Azadi Hareketi Kimdir ?
1- Hareketin ismi Azadi Hareketi(Tevgera AzadÎ)’dir. Daha önce ifade edilen Kürdistan’da İslamî Parti hareketin ismi değil uygun görülen bir sıfattır.
2- Hareketin şu an itibariyle herhangi bir sözcüsü, temsilcisi ve hele de öncüsü yoktur. Daha önce “hareketin öncüsü” olarak bazı isimler ön plana çıktı ise de bu, haberi yapanların bir yakıştırması idi.
3- Hareketin Müstaz’af-Der veya başka bir çevre, camia, parti, klik ile hiçbir ilişkisi yoktur, hiçbir hareket, çevre veya klğin devamı değildir. Bağımsız bireylerin bağımsız iradeleri ile katılım gösterdikleri/gösterecekleri bir kolektiftir. Müstez’af-derin kapatılması akabinde, dernek camiasının “siyasi hareket” kararı almaları ile Azadi Hareketi’nin bildirge tarihinin(9-10 Haziran 2012) yakın zamanlara denek gelmesi böyle bir algının oluşmasını sağlamıştır. Halbuki AZADÎ Hareketi esas olarak uzun zamana yayılan bir toplantılar silsilesinin bir sonucu olarak, aylar öncesinden söz konusu tarihte deklarasyon kararı almış idi.
4- Azadi Hareket’inde kimlerin olduğu sorusunun cevabı deklarasyon tarihine kadar belli değildir. Çünkü ifade edilen günlerde Diyarbakır’da yapılacak iki günlük toplantı ve istişarelerden sonra belli olacaktır.
5- Söz konusu toplantıya yaklaşık 300’e yakın kişi davet edilmiştir, kaç kişinin katılım gösterip gösteremeyeceği veya sonuç itibariyle çıkacak kararlara kaç kişinin veya kimlerin imza atıp atamayacağı belli değildir. Kesin olan, Hareketi ismi, toplantının kendisi ve çağrıcılardır. Çağrıcılar, davet metninde belirtilmişlerdir.
6- Çağrıcılar ve davet edilenler açısından nihayetinde siyasi bir hareketin başlatılması isteği olduğu gerçektir. Fakat tam olarak nasıl bir hareket olacağı, nasıl çalışacağı ve hatta kesin olarak ilan edilip edilmeyeceği söz konusu toplantıdan sonra belli olacaktır.
7- Hareket, davet metninde de ifade edildiği üzere herhangi bir siyasi çalışmaya alternatif olma gayretinde değildir. Kürdistanlı bir siyaset ekseninde ve de bunun reel gereklerini taşıyabilecek bir söylem ve eylem alanında, legal çalışma yapabilecek, şeffaf bir hareket olma azmindedir. Keza siyasi bir partiye evirilip evirilmeyeceği hem yapılacak toplantının ve hem de -eğer kesin olarak ilan edilecekse- ilan sürecinden sonraki gelişmelerin akabinde belli olacaktır.