Bölgemiz her zamankinden daha çok bir savaş tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır. ABD'nin Irak ve Afganistan'ı işgaliyle başlayan istikrarsızlıklar Irak ve Suriye'deki iç savaşı doğurdu. Bölge ülkelerinin Suriye'de sürdürdükleri vekâlet savaşı bu kez Yemen'e sıçramış durumda. Kışa dönen Arap baharı sürecinin sıkıntılarını atlatamayan Yemen, başlayan bu dış müdahale ile çok daha kötü günler yaşayacak.
Suudi Arabistan öncülüğünde on Arap devletinin katıldığı ‘Kararlılık Fırtınası' adı ile Yemen üzerine başlatılan hava saldırıları hiç bir sorunu çözemedi. Bir kara harekâtının olup olmayacağı henüz kesin değil. Muhtemel bir kara harekâtının da bir çözüm getirmeyeceği, bilakis mevcut sorunu daha da içinden çıkılmaz hale sokacağı ve bölgesel bir savaş ihtimalini arttıracağı kesindir.
Suudi Arabistan ve beraberindeki koalisyon ülkelerinin Yemen'e başlattıkları bu savaşı tek başlarına sürdüremeyecekleri anlaşılıyor. Türkiye ve Pakistan'ı işin içine dahil etme çabalarının da sonuç vermemesi koalisyonu zor duruma soktu.
İran'ın bölgede artan nüfuzundan korkan bu zengin körfez ülkelerinin yönetimleri sıkıntılı bir dönemden geçiyorlar. Halklarına güven vermeyen, onların desteğinden mahrum olan bu yönetimleri abartılı bir İran korkusu sarmış durumda. Aslında bu korkunun kaynağı İran değil, korkularının gerçek kaynağı kendileri ve yıllardan beri uyguladıkları yanlış politikalarıdır. Bu yönetimler yaşadıkları korkularının asıl kaynağının kendileri olduklarını bilecek durumda da değiller maalesef. Her akılsız gibi bu yönetimler de, suçu başka yerde arama ahmâklığına düşmüşler.
Bu despot yönetimler kendi vatandaşlarına değer vermeyi, onları insan yerine koymayı öğrenemediler. İçeride kendi insanına her türlü zulmü ve baskıyı uygulayan, dışarıda ise israil'e karşı sürdürdükleri onur kırıcı tavır ve politikalar, bu yönetimlerin içine düştüğü korkularının asıl kaynağı. Altmış yedi yıldan beri Filistin'i işgal edip halkını yurdundan süren siyonistlere karşı bir şey yapmamış olmanın oluşturduğu zillet ve korku, bu yönetimlerin yok olmasının da sebebi olacak galiba. Bu aptal yönetimler, yıllardan beri ABD'nin kulu, kölesi oldular. Her dediğini yaptılar. Şimdi ise ABD'nin onları adam yerine koymamasına hayıflanıyorlar. Halkına zulmeden yönetimlerin kaderidir bu korku ve hayıflanma. Bunlar ABD'nin ipiyle kuyuya inmiş olanların akibetlerine baksalardı bu durumlara düşmeyeceklerdi. İlâhî adalet, azap böyle tecelli eder. Mevlâ bir zalimi diğer bir zalime musallat ederek, mazlumun intikamını alır.
ABD'nin İran ile anlaşmaya varması zengin körfez ülkelerini çok kızdırdı. Amerika'nın kendilerini arkadan vurduğu ve genişleyen İran nüfuzuna karşı kendilerini savunmasız bıraktığını söylemeye başladılar. Büyük şeytan bu kaygıları gidermek için kendilerini davet etmiş bulunuyor. Camp Davit'te gerçekleşecek toplantıya Suud'un yeni Kralı Selman katılmayacak. Kral Selman'ın bu boykotunun Obama'ya bir mesaj olduğu da ifade ediliyor.
Koalisyon ülkeleri ile Obama arasında geçecek toplantının gündemi ne olacak peki? Gündem, israil'in Filistin'i işgali olmayacak elbette. Zira bu sorun gerçekte çoktan rafa kaldırılmış durumda. Filistin'in işgalinin yaşandığı 14 Mayıs 1948'in üzerinden tam 67 yıl geçmiş. Filistin halkının ‘Nakba' diye adlandırdığı bu büyük acıya ağıtlar yaktığı bir günün yıl dönümünde bu yönetimler Obama'dan silah ve yardım istiyorlar. Tabii ki bu silahlar israil'i değil, İran'ı durdurmak ve caydırmak için isteniyor. Pekî İran hangi Arap toprağını işgal etmiş, hangi Arap ülkesine saldırıda bulunmuş?
ABD yıllardan beri zengin körfez ülkeleri yönetimlerine silah satıyor. Devam eden Yemen krizi de yeni silah satışları için bulunmaz bir fırsat oldu. İşte ABD Başkanı Obama bu fırsatı kaçırmak istemedi ve ilgili ülkeleri davet etti. Ticarette asıl olan satıcının müşterinin ayağına gitmesi ise de, öyle olmadı. Omaba bu aptal müşterilerin başka dükkâna gitme cesaretlerinin olmadığını bildiği için ‘hadi gelin buraya' diyerek kendileriyle alay etti. Zengin körfez ülkelerinin ABD bankalarında trilyon dolarları var. Bu paralar bu ülkelerin kalkınması için harcanmadı, harcanmayacak. Bu paralar aç, susuz, yaralı; cenazesini bile toprağa veremeyen, 48 günden beri bombalanan Yemen halkının ızdırabını, feryatlarını arttıracak silahlara akacak maalesef.
Bir yandan İran ile nükleer anlaşma imzalayan, diğer yandan da körfezin zengin ülkelerini İran tehdidi ile korkutup silah satışları ile kasasını dolduran ABD, bölgede kapsamlı bir çatışmanın da ortamını hazırlamaktadır.
Yemen krizi kısa sürede barışçı yollar ile çözüme ulaştırılamazsa bölgesel savaş ihtimali artacak görünüyor. İran'ın, Yemen'e gönderdiği yardım gemisine yapılacak muhtemel bir müdahalenin karşılıksız kalmayacağını açıklaması tansiyonu artırmış bulunuyor. İran'ın daha soğuk kanlı davranması ve gerginliği tırmandıracak adımlardan uzak durmasını temenni ediyoruz.
ABD ile başlayan yeni sürecin İran'ı mevcut sıkıntılarından kurtarmak yerine, bir savaşa sürüklemesi tehlikesini İran yöneticilerinin görememesi büyük bir felakete neden olabilir. Çok dikkatli ve sabırlı olunması gerekir. Tahran meydanlarındaki ABD karşıtı yazıların kaldırılması büyük şeytanı ve tuzaklarını unutturmasın sakın.