İnsan, kaybettiği çoğu şeyi yeniden kazanabilir. Biriyle kırgınlığımız varsa düzeltebiliriz. Para kaybetmişsek tekrar kazanabiliriz. Fakat geçen zamanı ne yaparsak yapalım geri getiremeyiz. Bu basit bir denklem olarak görülse de çoğumuz savunma mekanizmalarına sarılarak bunu görmezden geliriz.
Bir şeyin kazanılması da zamanla alakalıdır. Eğer bir şeyin kazanılmasını istiyorsak “çok yoğunum, zamanım az, vakit bulamıyorum…'' sözlerinin arkasına sığınmamak gerekir. Hz. Ali, ‘'Zaman her insanın faydalanacağı kadar uzundur.'' diyerek mazeretleri ortadan kaldırmıştır.
Zaman kavramının göreceli olduğu tezi toplumda oldukça yaygındır. Sevdiğimiz biriyle sohbet ederken geçen bir saat ile esaretteki bir kişinin özgürlüğüne kavuşacağı bir saat aynı değildir. Bu düşünüş ve anlamlandırma insan psikolojisiyle alakalıdır. Allah katında ise böyle değildir. Bizim son olarak gördüğümüz onun katında başlangıç olabilir. Bu yüzden O, ezeli ve ebedidir. O'nun nezdinde zaman ve mekân olgusu farklıdır.
Zaman birçok şeyi açıklığa kavuşturduğu gibi, birçok kavramında içini boşaltıp değersizleştirmiştir. Oysaki zamanı bizler için ganimet olarak yaratan Allah, zamanımızın kıymetini bilmemizi verilen süreyi iyi değerlendirmemizi tavsiye etmiştir.
Bizlerin yaratıcısı, insanı ve zamanı şerefli bir şekilde takdim etmiş fakat bunun kıymetini bilmeyen birçok şeyin öznesi olan insan; havayı, suyu, torağı kirlettiği gibi kendi zamanıyla birlikte temiz insanların algılarını da kirletmiştir. Bizleri yaratan sonsuz güç, bu sıkıntıyı önceden bildiğinden insanları uyararak sorunu çözümüyle birlikte zikretmiştir.
Nasıl?
‘Asra and olsun insanlar hüsrandadır. Ancak iman edip salih amel işleyen, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.' Hakkı ve sabrı tavsiye ederken ölçünün kaçırılmamasına dikkat etmemiz gerekir. Kanaatim şudur ki zamanın önemine vurgu yapan bu süre kadar zamanlamayı da unutmamak gerekir. Zamanlamayı dikkate almayıp sarf edilen sözler bal olsa da zehir etkisi yapabilir.
Konumuzu aile ve öğrenci bağlamında düşündüğümüzde birçok öğrencinin kendilerini uyaranları iyi karşılamayıp konuşmalardan rahatsız oldukları dile getirilmekte. Yaptığımız araştırmaya göre öğrenci kitlesinin ailesinden, çevresinden beklentisi hep bir kuş cıvıltısı gibi kendilerini rahatsız etmeden güzellik uykusundan uyandırılmaları olmuştur. Örnekleyelim:
‘'Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil. Çünkü penceremden ok gibi dalıp yastığıma seslenen karga sesleriydi. Güzel kuş sesleri dediğimde aklınıza asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da kuş türü olduğunu bilmeyişinizden değil, karganın, türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette.''
Karga sesini sevmeyip kuş cıvıltılarıyla uyanmayı bekleyen kardeşlerimize tavsiyem elbette ki sesin güzelliği, tonu, önemlidir fakat bizleri uyaran, uykumuzu kaçıran, hakikati hatırlatan karga sesi de olsa hikmetlidir. Emerson'un dediği gibi, rüyaları gerçekleştirmenin yolu uyanmaktır.
Selam ve dua ile…