Birkaç gün önce, Gazze'ye hava saldırısı düzenlendi. Gazze'nin hayat damarı sayılan tünellere yapılan hava saldırısında, on bir Kassam mücahidi şehid oldu. Haksız ve hukuksuz bir şekilde gerçekleştirilen bu Siyonist terör eylemi ile Filistinli Müslümanların hukuku ayaklar altına alındı. Gazze'deki Filistinli Müslümanlara karşı devam eden muhasaradan cesaret alan terör çetesi israil, korsanlıkta sınır tanımıyor. Özellikle Müslümanlar arasındaki ihtilaf ve iç çekişmeleri fırsat bilen terör şebekesi, her türlü korsanca eylemi pervasızca yapmaktadır. İç çatışmaların tırmanması ile beraber, Müslümanların güç ve imkânları boşuna heder oldu. Artık kimse asıl düşman olan israil'i görmemeye başladı. "İkinci israil" söylemi üzerinden kitleleri mobilize edenler, asıl israil'i görmemeyi ısrarla sürdürüyorlar. "İkinci israil" söylemi ile Irak Kürdistanı karşısında çok kısa bir süre içerisinde ittifak kuranlar ve askeri seçenek dâhil, neredeyse her konuda mutabık kalanlar, Filistinlilerin hak ve hukukunu ayaklar altına alan asıl israil'e gelince süt dökmüş kedileri oynamayı tercih etmektedirler. israil düşmanlığı üzerinden birilerini mahkûm etmeye kalkışanların, asıl israil ile ilgili politikalarını da bu söyleme uydurmalarını bekliyoruz. İslam ümmetinin evlatları olarak, bu beklenti en tabii hakkımızdır. Zamanında öyle bir söylem geliştirildi ki, kamuoyunda israil'e karşı yeni bir ittifak, yeni bir kuşak, halklarımızın beklentileri ile uyumlu siyasi ve askeri bir denklem umudu doğdu. Zayıf bir ihtimal bile olsa kulağa gayet hoş geliyordu. "Çakma israil" ihtimaline aslan kesilenlerin, asıl israil'i bir avuç suda boğması gerekiyordu. Çakma israil ithamına maruz kanlar bir avuç suda boğulurken, asıl israil'e karşı, "sen beni, ben de seni görmedim" tiyatrosu sahneleniyor. Filistin davasını, iç politikada siyaset sofralarında yıllardır meze olarak kullananlar, niye Filistinli kardeşlerimizin hak ve hukukunu korumazlar? israil'e birkaç saat ömür biçen "küçük enişteler" nerede? Ey çakma kâğıttan kaplanlar, kardeşlerinizi katleden zalimlere söyleyecek bir sözünüz yok mu? Hemen Kürdistan'ın fermanını imzalayanlar, israil'in fermanını neden imzalamıyorsunuz? Ey cesur yürekleri oynayan siyasi aktörler, o yüreklerinizi kediler mi yedi? Ey siyaset cambazları, artık mızrak çuvala sığmıyor; bunu bilesiniz.
Medyaya gelince; otu, böceği bile haber yapan, yazan tetikçiler, Filistinli Müslümanlara gelince kör ve sağır oluyorlar. Batı'da bir olay olduğunda, yayınlarını kesen ve son dakika haberi olarak bu olayları verenler, Filistin'e gelince nedense bu konuyu gündeme getirmiyorlar. Amerika'yı kendi memleketleri gibi, hatta daha ileri bir hassasiyetle takip eden medyanın, Filistin'deki cinayet ve cürümleri yok saymaları utanç verici bir olaydır. Dünya medyası bu cinayetlere ve katliamlara sessiz kaldığı gibi, başta Türkiye medyası olmak üzere, halkı Müslüman olan devletlerin medyasının da bu konuda sınıfta kaldığını (istisnalar hariç) söyleyebiliriz.
Filistin'deki on bir kardeşimizin şehid edilmesi, bizim için büyük bir olay iken, bazıları için gündemin son sırasına bile layık görülmemektedir. Haberlerin sonlarına doğru," gırgır şamata" kategorisine giren haberler ile bültenin bitirilmesi adet haline getirilmiştir. Ama bu kardeşlerimizin dramı, son haber olarak bile verilmemektedir. Siyasetçiler ve medya mensupları ota, böceğe tweet atarlar. Ama Filistinli mazlumlar konusunda ya tweetleri olmaz ya da tribünlere oynarlar. Demek bu zatlar nezdinde, İslam ümmetinin en temel davalarından ve dertlerinden olan Filistin davasının, "gırgır şamata" ve "ot, böcek" kadar bile değeri yoktur. Böylelerinin değeri de ancak gırgır şamata ve ot, böcek kadardır.