“Akıllarını güzel kullanmayanları O, murdar içinde bırakır.” (Yunus 100)
“Ey iman edenler! Şarap, kumar, putlara kurban kesilen sunaklar, fal okları, şeytana ait murdar işlerden (rics) başka bir şey değildir. Bunlardan geri durun - kaçının ki felâh bulasınız, kurtuluşa eresiniz.” (Maide 90)
Haram, günah, lanet, küfür, münker, rahmetten uzaklık, azap gibi manalara gelen ve pis, murdar, necis şey diye tercüme edilen “rics” kelimesi dokuz ayette geçiyor.
Yine bu kelimenin; uğursuzluğu, hayırsızlığı, şeytanı ve rezilliği anlattığı da malum.
Aslında mesele akılla ilişkilendirildiğinde rics kelimesinin ilk çağrışımı aptallık ve ahmaklık olsa gerektir.
Peki, bu, bir toplum için gazab-ı ilahi ise neticesi ne olur?
Dünyada, kaç ülke, kaç kabile; ‘önderimize saygı duruşu için ayağa kalkmayanın kafasına sıkacağız’, ‘bunun için okula gelmeyen öğrenci için işlem yapacağız’, ‘onu sevmeyeni veya kabul etmeyeni memleketten kovacağız’, ‘aleyhinde konuşanları hapse tıkacağız’ biçimindeki tehditlerle idare ediliyor?
Nietzsche; “Delilik tek tek insanlarda pek seyrektir. Ama gruplarda partilerde halk arasında ve çağlarda kural olarak bulunur.” diyor da delirtenler için ne demişti acaba?
Seksen milyonu aşan kocaman bir toplumu saçma sapan uyduruk ritüellerle, yasaklarla, zorbalıklarla, paranoyalarla adeta çıldırtan, akıl hastası edenler için ne denir peki?
İlkelliğin, iptidailiğin, ivediliğin, geriliğin, gelişmemişliğin, bilgisizliğin, ufuksuzluğun ve medeniyetsizliğin ölçüsü olan paganist putperestliği bu çağda bu kadar sahiplenen, bu kadar kullanan, bu kadar dayatan başka hangi devlet var?
Allah için, dünyada böyle sonradan icad edilmiş, anayasa ve kanunlarla korunan, jakoben, acımasız, batıl bir dinin rahipleri tarafından esir alınan, sömürülen, aşağılanan, güdülen, kaç halk var?
Haydi, bu katmerli zulümler üreten düzeneği geçtik?
Ya hu “sen şu kadar sene önce onsekiz yaşından küçük bir kızla evlenmişsin” diyerek binlerce masum vatandaşını “çocuk tacizi” suçlamasıyla hapse tıkan kaç devlet var?
Her evde zaman zaman olması gayet doğal olduğu halde eşine öfkelenme ihtimali yüzünden on binlerce erkeğe, evine girmesini yasaklayıp sokağa atma cezası veren, hatta kadın şikayetçi olmadığı halde bu cezadan vazgeçmeyen kaç devlet var?
Ayrılmayı teşvik ettikten sonra boşadığı ve artık yabancı olan kadına ömür boyu nafaka verdirerek adama dünyayı dar ederken bu şekilde yeniden evlendiği kadını da cezalandıran kaç devlet var?
Daha önceden İsviçre’den şuradan buradan aldığı yasaları zorla Müslüman toplum üzerinde tatbik etmesi yetmezmiş gibi bir de İstanbul Sözleşmesi gibi ecanibin ucubeleriyle kendi aile yapısını yıkmaya azmetmiş, fabrika ayarlarını darmadağın edip geleceğini yıkmaya kararlı gözüken kaç devlet var?
Üç kıtada onlarca farklı unsuru bünyesine alan geçmişiyle övünürken, içindeki ve hemen yanı başındaki farklı milliyetleri aşağılayıp yok sayarak kendi organlarını kendi eliyle yaralayan kaç devlet var?
Yine, harf devrimiyle geçmişini silip attıktan sonra halkının inandığı Kitab’ın dili olan Arapçayı tabelalarda dahi görmek istemeyen kaç devlet var?
Geçmişindeki zulüm ve talanları, hile ve yalanları örtbas ederek, kral soytarılarının şamatalarından ürken ve bu taktikle geleceğe güvenle yürüyeceğini zanneden kaç devlet var?
Bu durumun günahlarımızla, ihmallerimizle ve aklımızı gereği gibi kullanmayışımızla alakası olduğu açık!
Çok samimi ve büyük tevbelere muhtacız.
“Ya Rab, bizi affeyle ki, Vilâdetiyle şerefyâb olduğumuz Habibin(sav) gibi insanları putperestlikten nasıl kurtardığını yeniden idrak edelim.”
Âmin.