'Paraları yok ki nasıl yapacaklar bu işleri' diyordu PKK'li Murat Karayılan HÜDA PAR'la ilgili sorulan bir soru üzerine. Çok da haksız sayılmaz aslında... Devlet hazinesinden ya da başka bir kaynaktan para alamayan HÜDA PAR'ın finansman konusunda sıkıntı çektiği sır değil... Bu işleri nasıl yapacaklar meselesine gelince... Hayata seküler bakış açısıyla bakan birinin asla anlayamayacağı şeyler yapıldı, yapılıyor ve yapılacak inşaallah bu camia tarafından.
Hani vardır ya... Bugüne kadar yaptıklarımız yapacaklarımızın garantisidir, diye. Görmek isteyene tabi... Bütün şartlar aleyhte ittifak etmiş olsa da, "La ilahe illa ente subhaneke inni..." sırrınca sahil-i selamete ulaşma ümidi hep taptazedir bu camiada.
Meseleye ışık tutacağını düşündüğüm şu gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum: 28 Aralık 2012'de Ankara'da Hüda Par'ın basın toplantısı vardı. O münasebetle ben de oradaydım. 300 küsur metrekarelik genel merkez binasının penceresinden bize çok yakın olan MHP'nin genel merkez binasına baktım: Devasa bir gökdelen gibi göğe doğru uzanıyordu. Helikopter pisti olduğunu sonradan öğrendiğim oval çıkıntıya dikkat kesilip düşündüm, acaba bizim bu genel merkez binamızın tamamı bu gökdelenin kaç odasına karşılık gelir, diye... Sonra partinin üst düzey kurmaylarının misafir edildiği evleri düşündüm: Ankara`nın bürokrasi kokan, mahkeme duvarı tadındaki dehlizlerinde politik adımlarla arşınlayan, beş yıldızlı otellerde ağırlanmaya alışkın konfor düşkünü insanların tahayyül bile edemeyeceği manzaralar... Aynı odalarda yatan 7-8 kişilik gruplar... Bu daracık evlerin gönlü geniş, mangal yürekli sahipleri: Şerifler, Yusuflar, İsalar...
Bu evlerden bahsetmişken bir hakkı teslim etmeden geçersem büyük bir nankörlük etmiş olurum: Misafir olarak bulunduğumuz süre zarfında bizlere yemek yapan, ikramda ve hizmette kusur etmeyen, mütevazı mutfaklarındaki her şeyi sofralarına akıtan, çoraplarımızı ve çamaşırlarımızı yıkama konusunda ısrarcı olan ve bizden çamaşırlarımızı alamayan kocalarıyla neredeyse kavga eden azize bacılarımıza selam olsun! Ekranların karşısında görünmeyen bu isimsiz kahramanları, Allah`ın ekranına ve rızasına havale ediyorum... Bu arada bütün bu imkansızlıklara rağmen, hiç kimsenin halinden şikayetçi olmadığını özellikle belirtmek istiyorum. Herkeste tatlı bir telaş, yıllanmış çilelerin neticesi buruk bir sevinç ve ibadet aşkıyla sağa sola koşuşturan cehd sahibi gençler, mütevekkil, nursima ihtiyarlar...
Hayatları boyunca alayiş ve nümayişlerden kaçmış ama bu işe yüreğini koymuş "sufimeşrep" insanların yüzlerine yayılan tarifsiz heyecan... Evet, sanırım Karayılan ve onun gibi hayata laik pencereden bakan insanların hiçbir zaman anlayamayacağı çok bilinmeyenli denklemin sırrı, bu anlattıklarımda gizlidir... "...Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona beklemediği bir yerden rızık verir. Kim Allah`a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.(Talak, 2-3)``
Selam ve dua ile...