Yasin Börü ve arkadaşlarının katledildiği olaya ilişkin davanın müşteki avukatlarından olan Av. Hasan Bozdaş, Çarşamba günü Ankara’da görülecek olan 2. duruşmayla ilgili olarak İlke Haber Ajansı (İLKHA) muhabirlerine önemli açıklamalarda bulundu.
Bozdaş, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada toplamda 34 sanığın yer aldığını, bunların 5’inin firarda olduğunu, 7’sinin ise tutuksuz yargılandığını belirterek, “Geçtiğimiz duruşmada sanıklardan birinin daha tutuksuz yargılanmasına karar verildi. Kaçak olanlar haricinde dinlenmeyen 4 sanık vardı. Diğer tüm sanıkların savunmaları geçtiğimiz celse alınmıştı. Bu celse, dinlenmeyen 4 sanığın savunmalarının alınmasını, gizli tanıklar ile müşteki Yusuf Er ve maktul ailelerinin dinlenmesini bekliyoruz. Mahkeme, geçen celse müdahillik talebimiz haricindeki tüm taleplerimizi reddetmişti. Bunların başında soruşturmanın genişletilmesi talebimiz vardı ki bu, Yasin Börü ve arkadaşlarının katledilmesi olayının adi bir cinayet vakası düzeyinde kalmaması açısından önemliydi. Özellikle mahkemeden talebimiz, 6-8 Ekim olaylarının sistematik bir şekilde mütedeyyin kesimlere yönelik bir hareket olduğuna, zincirleme olaylarla onlarca kişinin siyasi saiklerle katledildiğinden, yersellik ilkesine sıkıştırılmaması gerektiğine, bu nedenle de davanın insanlığa yönelik suç kapsamında ele alınmasına kanaat getirilmesiydi. Mahkeme bunu da reddetti. Halkın, bazı siyasi partilerin teşviki ve çağrısıyla sokağa çıktığı, iddianame ve polis tutanaklarına da yansımıştı. Bu sorumlular hakkındaki suç duyurusu talebimiz de yetkisizlik nedeniyle reddedildi. Halbuki Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, söz konusu çağrılar nedeniyle ilgili parti yöneticileri hakkında yakın tarihte soruşturma başlattı. Bu aşamada mahkemenin, soruşturmaların akıbetini sormasını tekrardan talep edeceğiz. Maktullerin aileleri dinlenecek, gizli tanıklar dinlenecek. Önemli bir duruşma olacak, mahkeme davayı bir an önce sonlandırma arzusunda olmazsa, asıl sorumlulara yönelik soruşturmanın genişletilmesi talebinin kabul edilmesini umuyoruz.” dedi.
“15 klasörlük bir dosya var ortada ama çok ciddi eksikler de var.” diyen Bozdaş, “Soruşturma aşamasında üstünkörü davranılmış. Delillerin toplanmasına yönelik sağlıklı bir çaba gözlemlemedik. Öncelikle olayla ilgili ilk gözaltılar, olayın yaşandığı tarihten tam 2 ay sonra gerçekleştirildi. Bu süre zarfında sağlıklı delillere ulaşmak mümkün değil, delillerin ortadan kaldırılması için yeterli bir süre bu. Dosyada MOBESE görüntüleri, güvenlik kamerası görüntüleri yok, otopsiler aceleye getirilmiş, olayın yaşandığı ana ilişkin görüntülerde eksikler var, olan görüntünün çözümü yapılamamış. Birçok sanığın cep telefonuna ilişkin HTS kayıtları yok, özellikle itirafçı sanıklardan birinin kimliği ve teşhisleri basına yansıtıldığı için, sanık geçen celse tüm teşhislerini reddetmişti. Bu da soruşturmanın ne kadar özensizce yapıldığının göstergesi. Halkı sokağa çağıranlardan iddianamede bahsedilmiş olmasına rağmen azmettirici olarak yer almadıklarını görüyoruz.” ifadesini kullandı.
Yine, olaylara emniyet güçlerinin müdahale etmediğine yönelik Valinin bizzat açıklamaları olmasına rağmen, dosya kapsamında bunlardan da bahsedilmediğini belirten Bozdaş, “Bu cinayetlerin yaşanmasındaki en büyük etken, olay günü binlerce ihbar yağan polisin bu tür toplumsal olaylara müdahale etmemiş olması. Buna rağmen ilgililer hakkında da herhangi bir yasal işlem yapılmadı. Olayın yıldönümünü geçmiş olmamıza rağmen taşlar henüz yerine oturmuş değil. Bu talepler Mahkemeye, geçtiğimiz duruşmada yansıtıldı. Buna rağmen tamamı reddedildi.” İfadelerini kullandı.
Doğal hâkim ilkesi gereği Diyarbakır’da görülmesi gereken dava güvenlik sebebiyle Ankara’ya alındı. Birçok açıdan davanın Diyarbakır’da kalması daha tutarlı olacaktı. Yine, tensip tutanağıyla tahliye edilen 4 sanık hakkında kuvvetli deliller ve tanık ifadeleri olmasına rağmen, geçen celsede tutuklanmalarına karar verilmedi. Tutuksuz sanıklardan ikisini kesin olarak teşhis eden Yusuf Er, SEGBİS yöntemiyle ifade veren sanıklar ara karar verilmeden evlerine gönderilince, mahkeme salonunu terk ederek ifade vermemişti. Yine teşhis tutanaklarında ve gizli tanık ifadelerinde adı geçen ama dosyaya dâhil edilmeyen şahıslar var, savcılık bazıları hakkında takipsizlik kararı vermişti. Bu kişiler hakkında dava açılması lazım. Bunlar bizim gördüğümüz eksiklikler. Çarşamba günkü duruşmada tüm kamuoyu gibi bizler de bu eksiklerin giderilip giderilmeyeceğini göreceğiz.” açıklamasında bulundu.
Bununla birlikte, geçen duruşmaya Türkiye’nin birçok barosundan avukatın destek verdiğini belirten Bozdaş, “150 civarında avukat davaya müdahil oldu. Birçok Sivil Toplum Kuruluşu, insan hakları örgütleri gerek gönüllü, gerek temsilci bazında davayı takip etti. Adliye önünde duyarlı bir kalabalık oluştu. Kitlesel olarak dava sahiplenildi. Ulusal basında da geniş yankı uyandırdı. Bu, toplumsal birlik ve bilinç açısından önemliydi. Önümüzdeki cesede de kalabalık bir avukat grubunun duruşmayı takip edeceğini, Sivil Toplum Kuruluşlarının aynı desteğe devam edeceğini biliyor ve bu katkıları önemsiyoruz. Katledilen dört kişi, toplumsal bir misyon gerçekleştirirken hayatını kaybetti, yoksul insanlara yardım ulaştırırken, belki tarihimizin en vahşi cinayetine kurban gittiler. Türkiye’de bir daha bu şekilde cinayetlerin işlenmemesi, insanların siyasi saiklerle katledilmemesi amaçlanıyorsa, kamuoyunun Yasin Börü davasına sahip çıkması şart. Bugün Yasin’in katilleri ve bu cinayetlere azmettirenlere adalet tarafından hesap sorulmazsa, yarın bu cinayetleri tekrarlamayacaklarına kimse garanti veremez.” ifadesini kullandı. (Fatih Gültekin – İLKHA)