Dünyanın bütün çalışmalarının üzerinden yürüdüğü sosyal medya platformları artık devletlerin, ülkelerin ve neredeyse bütün insanların vazgeçilmezi olmuş.
Her yıl dünya genelinde ve ülkeler bazında internet ve sosyal medya kullanımına dair ortak rapor hazırlayan We Are Social ve Hootsuite'in Ocak ayında yayımlanan 'Digital 2020' raporuna göre, dünya çapında 4,5 milyar kişi internet kullanıyor, bu küresel nüfusun yüzde 59'una denk geliyor.
Rapordaki Ocak ayı verilerine göre, Türkiye'de 62,7 milyon internet kullanıcısı var. Bu sayı, 2019'un aynı dönemine göre yüzde 4 daha fazla.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2019 verilerine göre ise, Türkiye'de nüfusun yüzde, 75,3'ü internet kullanıyor. Erkekler arasında bu oran yüzde 81,8'i, kadınlar arasında ise bu oran yüzde 68,9'u buluyor. Son 10 yıldaki veriler incelendiğinde, internet kullanım oranının yıldan yıla arttığı görülüyor.
'Digital 2020' raporuna göre, dünyada 3,8 milyar kişi aktif olarak sosyal medya platformlarını kullanıyor.
Ocak ayı verilerine göre, Türkiye'de ise 54 milyon sosyal medya kullanıcısı bulunuyor. Bu, toplam nüfusun yaklaşık yüzde 64'ünün sosyal medya kullandığı anlamına geliyor.
Bu platformların artık günlük hayatımızın 7 saatini de aldığı yine araştırmalar sonucu ortaya konan bir veri.
Sosyal platformların dünyayı küresel bir köy haline getirdiği ve uzağı yakına getirdikleri bir gerçek, ancak yakını uzağa taşıdıkları da maalesef bir hakikat.
Dünyanın öbür kıtalarındaki olay, ölüm, vaka ve hatta bir kişinin yediği, giydiğinden haberdar olunurken, insanların yanı başındaki ailesinden, yakınlarından, akrabalarından habersiz olup bir sersemlik içerisinde olmaları ayrıca düşündürücü.
Sosyal medya platformlarının özgürlük ve kişilerin kendi haklarını savunmaları noktasında getirdiği yenilik büyük bir gelişme oldu; ancak kendi ürettiğimiz ağlar ve bu ağlar üzerinden kendi ürettiğimiz içeriklere sahip olmadığımız müddetçe, devasa, karmaşık ağlardan ve karanlık mahfillerin organizasyonundaki dehlizlerden tam istifade ettiğimiz, edeceğimiz söylenemez.
Niye? Çünkü birincisi, sosyal platform ağlarının kurucuları ve Big Data’yı (Büyük bilgi/veri havuzunu) ellerinde bulunduranların kapitalist ve ahlaki değerlerden yoksun şirketler ve devletler olmaları hasebiyle büyük bir tehlike söz konusu. İkincisi, şu an kapitalist sistemin bize dayattığı ‘tüketicilik görevi’ bizi tam bir köleleştirmeye sürükleyerek düşünmez, konuşmaz, ses etmez ve sadece süfli zihniyetin direktiflerini bekleyeduran bir yapıya mahkum edecektir.
İnternet ve sosyal medya ile tanışan yeni neslin, etrafında olup bitenlere tepkisiz, donuk ve dikkat dağınıklığı içerisindeki hali, zihni bulandıran içeriklerin tüketicileri olmalarının sonucu olsa gerek.
Tam bir bağımsızlık ve kurtuluş adına İslam dünyası; ivedilikle sosyal ağlar için kolları sıvamalı, Batının, üzerinden yaşam haritamızı alıp kötü emelleri için kullandığı sosyal ağlardan insanlarımızı, insanlığımızı kurtarmalıdır.
Geçenlerde verdiğim bir seminerde vahametin farkında olan bir kardeşimizin parti olarak böyle bir ağı kurma programı olup olmadığı ile ilgili sorusu dikkatlerden kaçmadı. Üretici değil sadece tüketici olduğumuz takdirde başımıza geleceklerden haberdar insanların bu sesi çoğaltılmalı ve ilgililer, yetkililer harekete geçmelidir.
Bu anlamda bizlerin ‘silikon vadileri’ neden olmasın?! Bu alanla iştigal eden insanlarımızın yurt dışında yabancılara sundukları bu katkının önüne geçilerek kendi ağlarımız ve içeriklerimiz üzerinde yoğunlaşılmalı.
İslam ülkelerinin neredeyse bütününde sinema vs bölümleri bitiren hassasiyet sahibi insanların kendilerine göre ufacık bir ortam bulamamaları içler acısı olsa gerek. ‘Bölümü bitirdim, ama hassasiyetlerimle çalışacağım bir ortam yok’ cümlesi kafalardaki pasları atıp sökecek güçteyken o zaman hemen adım atılmalı...
Kendimize ait içeriklerin üretileceği ortamlar oluşturulmalı, bu içerikleri üretecek insanlarımıza ortamlar hazırlanmalı. Çağrı, Hz Yusuf, Ashab-ı Kehf gibi filmlerin İslam dünyasında oluşturduğu etkileşim bu alandaki üretimin kıymetini gözler önüne serdi.
Kendimize has sosyal ağlar/platformlar oluşturmanın yanında artık hem bunlar için hem de Fransızca deyimle(!) konvansiyonel(geleneksel) medya araçları için içerik üretme bugün en öncel görev olmalı, aksi takdirde yarın çok geç olabilir.
Selam ve dua ile.
Not: Dün meydana gelen depremden etkilenen İzmir ve çevre yerlerdeki halkımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Deprem sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Bu vesileyle, teknoloji ve iletişim çağında daha sağlıklı ve yaşanılır bir dünya oluşturmanın gayreti içerisinde olalım diye temennide bulunalım.