İslam’ı yaşama çabalarını engellemek için dayatılan zorlukları, çektirilen eziyet ve işkenceleri, yıllarca devam eden zindan, ardı arkası kesilmeyen muhaceret ve bütün bunlarla birlikte kimi çevrelerin İslam düşmanlarının kirli propagandalarından kaptıkları bir iki cümleyi dillerine dolayıp karalamak için çabaladıkları Peygamber Sevdalıları, elde kor tutma gibi zor olan Müslümanca yaşamanın ağır bedellerini yaşayarak ortaya koyuyorlar.
Bütün yaşananlara rağmen sıkıntılar ve zorluklar devam ediyor. Bugün de bedeller ödeniyor. Ailelerinden yüzlerce kilometre uzaklarda zindan hayatı yaşıyor yüzlerce Müslüman. Bunlardan bir kısmı yirmi üç yıldan fazladır bu hayata katlanıyor. En büyük suçları Müslümanca yaşama arzu ve isteğinde bulunmak. Kimi camide yakalanmış, kimi dernekte… Zulüm çarkı bütün acımasızlığıyla döndüğü için binlerce Müslüman muhaceret hayatı yaşamaya devam ediyor.
İşin göze görünmeyen yönü onlarca yıldır bunca sıkıntıyı erkekleriyle birlikte göğüsleyen kadınlar… Bir de babalarının yanında dört duvar arasında büyümek zorunda kalan dede, nene, amca, dayı, diğer akrabalardan ve toplumdan uzakta büyümek zorunda kalan, ya da babalarının zindanda veya hicrette olmasından dolayı babasız büyüyen çocuklar…
Erkeklerin çektiği sıkıntıların çok azının kimi zaman gazete ya da kitap sayfalarına yansıdığı görünmektedir. Ancak İslami mücadelenin her safhasında erkeklerinin yanında duran, onlarla birlikte muhaceratın sıkıntılı günlerini yaşayan, kimisi eşleriyle birlikte yakalanıp sorgulanan, kiminin eşlerine ulaşılamayınca derdest edilip aşağılık işkencelerden geçirilen, eşleri zindanlara atılınca çocuklarına hem anne hem de babalık yapan, polisin baskılarından dolayı çoğu zaman akrabalarının kapılarının önünden geçmeye cesaret edemediği zor günleri yaşayan davanın kadınlarının da çok uzun hayat hikayeleri bulunmaktadır. Bunlardan kimi eşleriyle birlikte dört duvar arasında zor bir hayata tahammül edip uzun yıllar yakınlarıyla en küçük bir irtibattan mahrumken, bu şartlarda çocuklarını büyütme, evlerinde uzun süre kalan misafirlerinin yemeklerini hazırlama, elbiselerini yıkama, bütün bunlarla birlikte evindeki misafirlerin hissedilmemesi, kocasının muhaceret yaşadığının bilinmemesi, çocuklarının okula gitmediklerinin anlaşılmaması için komşularıyla ustaca diyalog kuran davanın anneleri de ağır bedeller ödediler.
Zor ve çetin yolun yolcuları yürümelerine ara vermediler. Eskiden camilerden götürülüyorlardı şimdilerde ise İslami derneklerden. Hz. Resul-i Ekrem (sav)’in veladetini kutladıkları, yoksulları doyurdukları ve Filistin direnişiyle dayanışma için etkinlik düzenledikleri için yargılanıyorlar. Bu sefer kimi on, kimi on beş kimi ise yirmi yıl zindanla cezalandırılıyor. Yaşadıkları bunca haksızlıklara rağmen hiçbir Allah’ın kulu bunların sebebini sormuyor.
Bu sevdanın insanlarından bedel ödemeyen hiç kimseyi bulamazsınız. Hz. Resul-i Ekrem (sav) ve ashabının yaşadıkları sıkıntılar ve ödediği bedellerin aynısını ödediler ve ödüyorlar. Üstelik yaşadıkları sıkıntı ve zorluklara rağmen büyükten küçüğe, kadından erkeğe hiçbirinde en küçük bir yorgunluk, bir usanmışlık, bir bıkkınlık ve bir pişmanlık göremezsiniz. Yaşadıkları her şeyin Müslümanca yaşama gayretinin pahası olduğuna inanarak ve severek sürdürüyorlar zorlu yolculuğu. Bir iki yıl önce epeyce yaşlanmış bir âlimi ziyaret etmiştik. Zamanında büyük sıkıntılarla yüzleşmiş rejimi çok iyi tanıyan bu âlim, kardeşlerimizin yaşadığı sıkıntılardan ve ödenen bedellerden bir iki olayı dinledikten sonra epeyce duygulanmıştı. Ardından “Bütün bunları yazın… Gelecek nesillerin bunlardan haberdar olması lazım. Bedeller ödenmeden, acı ve sıkıntılara karşı kahramanca direniş gösterilmeden İslami mücadelenin başarıya ulaşamayacağını yakından bilmeleri lazım” demişti. Aynı konuyu gündeme taşıyan M. Göktaş Hoca da kardeşlerden yaşadıklarını yazmalarını istemiş. Hayati ve zaruri bir konuya parmak basmış. Bu camianın insanlarından acı çekmeyen, sıkıntı yaşamayan ve bedel ödemeyen kimseler olmadığı halde her şeyi Allah için yaptıklarını söyleyip sözünü bile etmiyorlar. Bu olgunca tavır büyüklüğün ve onurlu kişiliğin göstergesidir. Ancak, bu tavırlarıyla bazı hayırları ve güzellikleri engellediklerini de bilmeleri gerekir. Bütün yaşananları ve ödenen bedelleri en iyi Allah Teala’nın bildiği bir hakikattir. Ellerinde kumanda kanal kanal dolaşıp fasıkların ve İslam düşmanlarının ağzından Müslümanlarla ilgili dökülen zehirleri ağızlarına sakız yapıp sağda solda konuşan, bu camianın insanlarına karşı kin ve nefretle bakan insanların bir kısmı gözleriyle hakikati görseler de inanmayacaklar. Ancak, çocuklarımızın, gelecek nesillerimizin ve bizden sonrakilerin ödenen bedellerden haberdar olması, yaşananları bilmesi ve hakikati kavraması gerekir ki İslam’a sıkıca bağlansınlar ve ağır bedeller ödenerek atılan temelin üzerindeki binayı büyük bir ihtişamla yükseltebilsinler.
Bunun için cami çalışmasında bulunan, ziyaretlere giden, köylerde ya da şehirlerde çalışan, muhaceret ve zindan hayatı yaşayan, baskı, işkence ve ambargolarla karşılaşan, eşi ya da babası muhacerete çıkan, zindana düşen ya da şehid olan, ailesinden kopmak zorunda kalmış… kim ne görmüşse, ne yaşamışsa ve ne duymuşsa kaleme almalıdır. Büyük küçük demeden her şeyin en ince noktasına kadar yazılması İslami davaya katkı sağlama ve gelecek nesillerin bu mesirde büyümeleri için büyük bir azık olacaktır. Allah rızası için bu konuda yaşayan, gören ve duyan herkes bildiği her şeyi yazıp bu hayra ortak olsun…