Son devrin anatomisini çözmek için Lozan’ın perde arkasının mutlaka açığa çıkarılması gerekir.
Lozan çözülürse sadece Kemalizm çözülmüş olmayacak, Kemalizmin prematüre çocuğu Apoizm de çözülmüş olacaktır.
Kemalizm, Müslüman Türk halkının dokusuna uymadığı gibi, Apoizm de Müslüman Kürt halkının dokusuna uymamaktadır.
Bu doku uyuşmazlığını fark edenler elbette sadece İslami kesimler değil, her iki(aslında tek) ideolojonin ideologları da bunun farkındadır.
Kürdistan dağlarına selam çakan tescilli Kemalistlerle, seküler güçleri göreve çağıran tescilli Apoistlerin aynı torna tezgahından çıktıkları aşikardır.
İslami siyasal söylemin Müslüman Türk ve Kürt halklarının dokusuna ne derece uyacağını bilen küresel üst akıl, benzerlerin ya da aynıların bir-iki zıtlığını sinsice ön plana çıkararak, çekirdek kadro haricindeki geniş tabanların zıtlaşmasını sağlamış ve sağlamaktadır.
Her iki yapının sahadaki çekirdek-elit kadrolarının otuz yıllık çatışmalı süreçte varlığını devam ettiriyor olması, feraset ve basiret sahiplerinin nazarında kumpası deşifre eden önemli bir husustur.
Gerici(!) kodlarla beslenen Durmuş Ağa’nın asker oğlu ile, Xalé Şéxmus’un dağa kaçırılan çcuğunun ölmesi, Kemalist ve Apoistlerce bir üzüntü kaynağı değil, bilakis hedefin parçalarından biridir.
Cenazelere katılıp timsah gözyaşları akıtma dışında katlanılabilecek zor bir durum da yok zaten.
Dersim tartışmaları ile ilgili Demirtaş’ın “Hepiniz oradaydınız be!” hokkabazlık ve ucuz kahramanlığının kendi tarihsel gerçeklikleri ile örtüşmemesi, nedense pek fazla kimsenin dikkatini çekmedi.
Demirtaş; Seyit Rıza ve Şeyh Said Efendi’yi gerici, feodal veya işbirlikçi gibi sıfatlarla yaftalayan Kemalist Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş’i ilham kaynağı olarak gören Öcalan’a iradesini teslim ettiğini unutmuş görünmektedir.
6-7 Ekim olaylarında hayatını kaybeden onlarca Kürt genci için tek bir söz söylemeyip kırılan Atatürk büstleri için alelacele kınama açıklaması yaparak sadakatini ispat etme gereğinde bulunduğunu da dikkatlerden kaçırmak istemektedir.
Hem Atatürk büstüne sahip çıkmak, hem de Atatürk’ün katliam talimatını verdiği ispat edilen Dersim’e sahip çıkmak, tam bir ikiyüzlülüktür, siyasi münafıklıktır.
Demirtaş’a Kürt ve Alevi mahallesinin tribünlerine oynama görevi verilmiş olsa da aslolan Kemalizme özenen hatta öykünen Öcalan’la birlikte çekirdek kadronun (İttihatçı damar) durduğu ve hiç ayrılmadığı noktadır.
Kırmızı kitap sahiplerinin halka rağmen katliam sicili oldukça kabarık PKK’yi son birkaç yıldır açıktan açığa aklama çabaları ve Kürt meselesinde tek muhatap kabul etmelerinin esas gerekçesi, Kemalizm ortak paydasıdır.
Hem Müslüman Kürt halkına hem de Müslüman Türk halkına kasıtlı ve bilinçli olarak vurulan yanlış aşı hem bünyeyi hem de meyveyi bozmuştur.
Kemalizmi ve Apoizmi ruh ikizleri olarak görmek, Kemalizme haksızlık olur.
Çünkü Apoistler, Kürt kadınını çarşaftan kurtarıp masum insanlar linç edilirken zılgıt çeker bir hale getirme özgürlüğünü(!) yeni keşfetmiş olabilirler.
Oysa Kemalistler seksen yıl önce Türk kadınını çarşaftan kurtarmış ve Sabiha Gökçen gibilerine Dersim’de on binlerce masumu katlettirirken “Çok heyecanlıydı” dedirterek ilk özgürleştirmeyi(!) sağlamışlardı.
Aradaki yıl farkı göz önüne alındığında bu ilişki bir ikizlik ilişkisi değil, tam bir baba-oğul ilişkisidir.
Evet, Kemalist babanın Apoist evlatları!