Bismihi Teâlâ
Sonda söyleyeceğimi başta belirteyim, gidişat iyiye alamet değil… Her geçen gün gör- düklerimiz maalesef iyimserliğimizi zorlar türden… Esefle, hayıflanarak şahit oluyoruz bu gidişata… Kuşaklar arasında ciddi bir farkla karşı kar- şıyayız. Açıkçası eskiye karşın has- mane bir tavır söz konusudur anlaşılan. Çağdaşlık adı altında değerlerde ciddi bir erozyon yaşanmıyor mu?.. Yeni yetmeler toyluk halleriyle bas-kın olmaya çalışmıyor mu?.. Aileye, töreye, örfe, geleneğe, göreneğe karşı adeta savaşılmıyor mu?..
Tabii ki bu öyle kendiliğinden gelişen bir durum değildir. Ana sebebi kültürel emperyalizm, buna bağlı olanlar tali sebepler türünden…
Geçmişte elit kesimlerde, büyük metropollerde görülen bu hal bugün Anadolu’nun en ücra köyünde de görünür hale gelmiştir. Haz ve hız birbiriyle bütünleşince ayağı yerden kopuk bu genç kesim tozpembe hayallerin tutsağında, istediğini yapmada ölçüsüzce diretiyor. Acaba ‘Dünya tersine mi dönüyor’ demekten kişi kendini alamıyor. Kısacası ‘’bireysel’’, ‘’özgürlük’’ yönelimler bugün gençliğin hayat felsefe- si olmuş durumda. Kural, kaide tanınmayacak kadar tutarsız bir furya gün geçtikçe yayılıyor.
Büyükler sayılmıyor, aile büyükleri söz geçirmekte ciddi anlamda zorlanıyor. Bizi biz yapan değerler git gide aşınıyor. Gençlik çok rahat, serkeş tavırlar tavan yapmış durumda. Doğrusu edep, hayâ, saygıdan uzak nesil korkutuyor… ‘’Ata- erkil’’ yapı ‘’çocukerkil’’ bir yapıya doğru bir evrim mi yaşanıyor!? Başka deyişle büyükler ‘’küçük’’, kü- çükler ‘’büyük’’ olmuş adeta… Toplumdaki rollerin kodları oynanmış ne; aman Allah’ım! Biraz izan, insaf ver, bizi bize düşürme!..
Bugün ‘’telefon’’, ‘’televiz- yon’’, ‘’tablet’’ yani ‘’3T’’ gençliğin vazgeçilmezi olmuştur. Başka deyişle Sanal dehlizlerde, makinelere bağımlı, ekran tutkusu bireyler bugün ciddi tehditler saçıyor. Yani, nesil anne babanın eğitiminden uzak; makinelerin içine programlanmış kurgularla yetişiyor. Başta anne babanın ayak bağı olmayan bu talihsiz, zamanla çatışmaya odaklı bir fert oluverir.
Genel anlamda bu gelişmelere karşın ailelerin tavrına gelince;
BİR: Yaşantısıyla, meşguliyetiyle çocuğunu bu alana teşvik edenler: Bu ebeveynlerin çocuğunun üzerinde hiçbir tesiri olamaz. Yani sigara içen bir babanın ya da annenin çocuğuna ‘içme’ demesi gibi havaya buharlaşan söz misali gibi…
İKİ: Gerek bilinçsizce, gerek umursamazca çocuğunu rüzgâra teslim edenler: Ya tehlikeyi görmüyor, ya tehlikeyi sezmiyor ya da düşünmek istemiyor. Çaresiz rolüne bürünen bu tip, iflas bayrağını başta çekmiştir…
ÜÇ: Tüm varlığıyla engel olanlar: Yani ferdin her tarafını sarmış bu teknolojik ortama sed duvarlar örerek menetmek. Bu da etkili çözüm uzağında kalan bir yaklaşım. Yasakları çiğnemeyi macera, büyük bir iş gören birey; gizli bir öç almayla amansız biri oluvermesi içten değildir.
DÖRT: Hikmetle davranan: Psikolojik tabirle ‘’kazan kazan’’ modeli… Bu yaklaşım yasaklayıcı bağlamda düşünülmediği; dozajı, formatı, ayarı optimal anlamda verildi mi daha sağlıklı neticeler alınabilir. Uzmanlarca ortak kabul edilen; sınırlı bir zaman dâhilinde kullanma ve içerik hakkında söyleşinin yapılmasıdır. Örneğin izlenen bir filmin olumlu, olumsuz yanları nedeniyle birlikte değerlendirmenin yapılması. Yani diyalog kapısının ve iletişim ağının sürekli zinde tutulması.
…
Kararlı bir irade, cesaretli bir duruşla değerlerimizden ödün vermeden cansiperane cehde devam… Dua ve ibadetlerle İlahi güçten yardım alarak umudu yitirmeden çalışmaya devam…
İlahi adalette şaşmaz ölçü: Ne ekilirse, o biçilir ya da rüzgâr eken fırtına biçer…
Kalın sağlıcakla…