Yunanlı filozof Herakleitos'un söylediği iddia edilen bir söz var: “Değişmeyen tek şey değişimdir.”
Marksistler, özellikle de bu coğrafyanın Marksistleri bu sözü çok sever.
Marksistlere göre bu söz “Diyalektik materyalizm”in akışını gösteren en veciz ifadedir.
Hegel diyalektiğinin materyalist felsefeye uyarlanan ve “tez, antitez, sentez” olgularının döngüsel hareketiyle ifade edilen malum felsefe…
Her ne kadar “komünal toplum” hedefiyle diyalektiğin canına okudularsa da döngüyü “sistem içi” bir katmana alarak devam ettirdiklerini iddia eder ve kendilerini bu şekilde ikna ederler.
Her neyse…
Bu kadar “malumatfuruşluk”tan sonra derdimizin felsefe değil de siyaset olduğunu söyleyerek giriş yapalım.
Önce bir soruyla girelim konuya…
Günümüz Marksistleri siyasetteki şok edici “değişimleri” de diyalektik alanda mı izah ediyorlar?
Soruyu erteleyip konuyu biraz daha açayım:
PKK ve Türk solunun Marksist yapılanmaları önce bir çatı altında toplandı, ardından da Amerikan bayrağı altında “devrimci halk savaşı”na giriştiler.
Kapitalizm ve emperyalizmin en somut hali olan Amerika, diyalektikteki döngünün neresine oturtuldu, merak ediyorum.
Esad “tez”, muhalifler “antitez” olunca Amerika ile ittifak “sentezi” mi oluşturdu?
“Bu lokal bir ittifaktır ve zihni burjuva düşünce tarzıyla kirlenmiş olanlar anlayamaz” diyorsanız, anlayacağımız şekilde izah edin.
Çünkü çevremize bakıyor ve hiç de lokal olmayan bir siyaset tarzı görüyoruz.
Mesela Yunanistan'ın Çipras'ı…
“Ne alakası var” demeden önce biraz sabredin, anlatıyorum.
Yunanistan siyaseti ve özellikle de Yunan solu, darbe ve darbeciler konusunda son derece hassastır.
1967-1974 arası askeri cunta dönemidir ve Yunanistan çok acı şeyler yaşamıştır.
Yunan siyasetçileri keskin bir şekilde darbeye karşıdırlar ve bu karşıtlık onlarda bir kimlik halini almıştır.
Yani bu şimdiye kadar böyleydi.
Ama 15 Temmuz darbecilerinden bazıları Yunanistan'a sığındı ve Yunanlılar onları iade etmiyor.
Darbe Amerikan kaynaklı ve Yunanistan'da da Çipras'ın komünist Syriza partisi iktidardadır.
Hem darbeye hem de Amerika'ya karşı olacaksın bununla birlikte Amerikan patentli darbenin elemanlarına sahip çıkacaksın!
Yeterli delil yokmuş!
Bazıları tedirgin olmakta haksız mı?
“Eyvah, sanki Amerika yine komünistler açısından “sentez”e geldi oturdu” diye.
Çiprasgiller “Hayır, biz sentez işini daha önceden Almanya ile halletmiştik” deyip kızabilirler; ama biz yine döngüyü hatırlatalım.
Şartlar değişir, Yunanlılar darbecileri teslim eder; ama bu Amerika'nın hâlihazırdaki “sentez” durumunu değiştirmez.
Tabii bir süre sonra Amerika'nın tez durumuna gelmesi, antitezinin çıkması da ihtimal dahilindedir. Bu görüşe “Tarihin sonu” teziyle Amerika'nın dünya hakimiyetinden söz eden Fukuyama kızacaktır; ama o da Hegel'e ve diyalektiğe kızsın artık.
Hepsi bir yana yaşlı Marksistler çözüm yolu ararken gençlerin “Bu kadar değişim fazla değil mi?” sözünü ne zaman yüksek sesle söyleyeceklerini merak ediyorum.
“Hiç öyle bir şey söylemediler ki”, diyorsanız…
Ben de size Herakleitos'un sözünü bir daha söylerim: “Değişmeyen tek şey değişim.”
Meselenin Mevlana diliyle de bir izahı vardı; ama bu kadar çamurun içine bir çiçeği koymaya gönlüm elvermedi.