Rahmet ve bereketiyle dolu dolu bir Nisan Ayını daha geride bırakırken Mayıs ayıyla devam ediyoruz. Zira bu sevgi seli ve bu derin sevda, artık aylara sığmıyor ve durmak nedir bilmiyor. Bir şehirden bir şehre, bir beldeden bir beldeye ve hatta köylere kadar içten içe derinleşirken, bölgeden bölgeye ve sınırları zorlayarak dalga dalga yayılmaya devam ediyor. Gittiğimiz ve şahit olduğumuz her yerde bu sevginin artık umumi bir sevdaya dönüştüğünü, kadın erkek, yaşlı çocuk herkesin, herkesimin Muhammedi sevdaya koştuğunu, onunla yanıp tutuştuğunu görüyoruz.
Bu sevgi, âlemlere rahmet olarak gönderilen ve her yönüyle insanlık için yegâne örnek olan Hz. Muhammed aleyhissalatu vesselamın sevgisi ve Onun sünnetini ihya etmenin sevdasıdır. Bu sevda, 14 asırdan beri müminlerin kalbine, ruhuna işlenen ve beyinlerine kazınan bir sevdadır. Bu sevdanın kökleri çok derinlerdedir. Bunun dalgaları öyle bir derinden, öyle bir dipten geliyor ki, karşısında duracak hiçbir güç, hiçbir kuvvet ve kudret yoktur. Karşı çıkan, engel olmaya kalkışanları ise bir gün siler süpürür tarihin çöplüğüne atar.
Asırlardan beri bu sevdanın unutulması, hafızalardan silinmesi için çok çalışıldı; hep insanlara Muhammed aleyhisselamın erişilmez, ulaşılmaz ve asla Onun gibisi olunmaz bir kişi olduğu anlatıldı. Onun getirdiği İslam şeriatını insanlık hayatından uzaklaştırmak, kutlu davasını akim bırakmak için sürekli beyinlere, zihinlere şüpheler zerk edildi. Onun küfürle şirkle mücadelesinde yaptıklarının hep olağanüstü harikalar olduğu, kimsenin aynısını yapamaz yaşayamaz olduğu anlatıldı...
Hâlbuki O diğer peygamberler gibi sadece mucizelerle, harikalarla değil, her inananın yapabileceği, pratiğinde yaşayıp katlanabileceği bir yolla, mücadeleyle davasını hâkim kıldı. 0 öyle anlar yaşadı ki, gün gelince yalanlamalara, iftiralara maruz kaldı. Gün oldu ki, horlandı, kahırlandı, ambargolarla aç ve susuz bırakıldı. Rabbine secde ederken bile üzerine deve işkembesi, hayvan pisliği bırakıldı. Mübarek yüzüne tükürük atıldı. Kısaca o da ashabı gibi işkence gördü, çile yaşadı, memleketinden sürüldü, savaş meydanında çenesi yarıldı ve dişi kırıldı…
Evet, O bütün bunları yaşarken bir an olsun tebliğ etmekle emrolunduğu gerçekleri apaçık olarak bildirmekten geri durmadı. Tehditlere, kınamalara ve şantajlara aldırış etmedi. Şeref ve haysiyetim kırılır, toplumdaki değer ve itibarım gider diye düşünmedi, yılmadı. Sadece ve sadece Rabbinin emrine uyarak Risalet davasının şeref ve haysiyetini düşündü. Bunun ne kadarını yaptığının, nereye kadar götürebildiğinin hesabını yaptı. İşte bundan dolayıdır ki, Rabbi Onu âlemlere rahmet peygamberi olarak ilan etti; hayatını bütün insanlık için en güzel örnek olarak sundu.
Ne yazık ki, asırlardan beri sistematik bir şekilde İslam’ı batıl sistemlerin kontrolünde tutmak, Müslümanları Allah’ın kitabından, Resulüllah’ın sünnetinden habersiz, bilgisiz bırakmak için tüm İslami değerleri sulandırdıkları gibi, Resulüllah’ın sünnetini ve ahlakını da sulandırdılar. Onu hep hümanist bir mantıkla bize takdim ettiler. Resulümüzü sevgilimizi bizlere eksik tanıttılar. Onun güzel ahlakından sadece bir tarafını anlattılar.
Elbette o güzel ahlakları tamamlamak için gönderilmiş bir peygamberdir. Ama aynı zamanda bir cihat peygamberidir de. O, bir hukuk ve adalet timsali olduğu gibi, toplumsal hayata yön veren onu sağlam temellere oturtan bir savaş kumandanı ve barış sembolüdür de. İşte maalesef Resulüllah’ı bu yönleriyle de mükemmel bir şahsiyet olarak bize anlatmadılar.
Ama elhamdülillah şimdi Onu bütün bu yönleriyle anlatan bir sevda vardır. Bu sevda, O sevgiliyi sadece cami kürsülerinden, minberlerden öğrenmekle yetinmiyor. Bilakis stadyumlara, meydanlara taşımıştır Onu. Artık insanlar doğrudan Onu tanıma fırsatını buluyorlar. Onu öğrendikçe, Onu okudukça kendini buluyor, kendini okuyor ve kendilerinin nasıl bir peygamberin ümmeti olduğunu öğreniyorlar. Onun olağanüstü bir yaratık değil, kendileri gibi bir beşer olduğunu, kendi ifadesiyle: “Abdullah’ın oğlu Muhammed” olduğunu öğreniyorlar.
Ve bu şekilde Resulüllah’ı öğrendikçe daha fazla sevmeye başlıyor, daha çok sempatik oluyorlar. Dolayısıyla Ondan bahsedilince kimse onları tutamıyor, önlerine engel olamıyor ve bu sevdadan alıkoyamıyor. Gelecek Pazar günü İstanbul Kazlıçeşme Meydanında, bu sevginin finalinde buluşmak üzere savdanız mübarek olsun dileğiyle...
Doğruhaber Gazetesi