Zilan katliamı, Muğlalı Katliamı, Susa Katliamı, Başbağlar Katliamı, Sündüs Katliamı, Güçlükonak Katliamı, Roboski Katliamı ve diğerleri… Yaklaşık yüz yıldır özelde Kürt bölgelerinde yoğun bir katliamın yaşandığına şahit oluyoruz. Ancak ne geçmişte ne de günümüzde bu katliamlara yönelik devletin ciddi bir soruşturma ve cezalandırma yapmadığına şahit oluyoruz.
İşlenen cinayetlerin özellikle mütedeyyin insanlara yönelik olması gözden kaçmamaktadır. Şunu da söylemek gerekiyor ki maalesef bu katliamlar Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerde gerçekleşmiştir.
Siyasetçilerin zaman zaman ellerine bazı belgeler alarak bunu siyaset malzemesi haline getirmesine karşılık özellikle de Zilan Deresinde binlerce kişinin vahşice katledilmesinden sorumlu kişiler veya kurumlarla ilgili hiçbir şey söylememeleri gayet dikkat çekicidir. Dönemin iktidar yanlısı Cumhuriyet gazetesi 16 Temmuz 1930 tarihli sayısında bu katliamı "Ağrı Dağı tepelerinde tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türk’ün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur." şeklinde duyurmuştur.
Yine Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Yusuf Mazhar’ın aktardığına göre sözde isyana katılan bütün köyler yakılırken 15 bin kadar kişi Zilan Deresinde katledildi.
Şeyh Sait Efendi kıyamından sonra yine ağırlıklı olarak Kürt Bölgelerinde girişilen katliamlar herkesçe malum. Şu ana kadar devletin ne işlenen katliamlarla ilgili ne de Şeyh Said Efendinin naşının nerde olduğuna dair hiçbir açıklama yapmaması manidardır.
Muğlalı katliamının katili Mustafa Muğlalı her ne kadar katlettiği 33 kişinin katili olarak yargılandı ve cezaevinde öldüyse de asıl sorgulanması gereken dönemin mevcut iktidarına ise darbeciler sayesinde dokunulamadı. Ve ancak 2011 yılında Mustafa Muğlalı Kışlasının ismi değiştirilebildi.
Diyarbakır Silvan, Susa’da bir gecede 10 Müslüman katledildi. Yıllarca katledilenlerin bir mezar taşlarına bile devlet tarafından tahammül gösterilmedi. Köylerinden sürülen Susalıların mağduriyetleri halen devam etmektedir.
Başbağlar katliamı… Sivas’ta bir grup önce kendilerini yandaşlarına katlettirdi, ardından intikam adına canilerinin eliyle mazlum Başbağlar köyünden 33 mazlum Müslümanı katletti. Şu ana kadar bu köy ve mağdur ailelerle ilgili devlet hiçbir ciddi adım atmadı. Kurdukları tezgahın başlarına geçmesiyle öldürülenlerin anısına devlet kültür merkezleri açarken mazlum Başbağlar halkının yarası hala kanamaya devam etmektedir.
Ve Sündüs Katliamı… Tarihler 18 Temmuz 1993’ü gösterdiğinde zulüm bölgemizde çirkin yüzünü en vahşi şekliyle bir kez daha gösterdi. Van Bahçesaray, Sündüs Yaylasında hiçbir şeyden habersiz 26 köylünün üzerine ölüm yağdırıldı. Olayda 14’ü çocuk 9’u kadın olmak üzere 24 kişi katledilirken 2 kişi de zulmü tanıklık etsin diye taktiri ilahi ile olaydan yaralı kurtuldu. Yaralı olarak kurtulan Hicret ana, gecenin karanlığında eliyle üst başını yoklarken her tarafının ıslak olduğunu hisseder. Sabah olduğunda ise vahşetin boyutlarını artık gözleriyle görmüştü. Çocuk ve kadınlardan 24 beden cansız yerde yatıyordu. Hissettiği ıslaklık ise kandan başka bir şey değildi.
Ve aradan 20 yıl geçti. Bu katliamı kim yaptı, neden yaptı sorularının yanıtı hala verilebilmiş değil. Faillerin ortaya çıkarılması söz konusu olmadığı gibi bu olayla ilgili bir soruşturma bile açılmış olmaması dehşet vericidir. Ve şimdi bu dosyanın zaman aşımından dolayı rafa kaldırılması söz konusu olabilecek.
Bu olayın kim tarafından yapıldığının net olarak ortaya konmamasının birinci derecede mesulü devlet ve savunucusu hükümetlerdir.
Olay örgüt işi ise devlet niçin bu vatandaşlarını koruyamamıştır, devlet içindeki kirli güçler ise neden bunu kendi içinde olmasına rağmen ortaya çıkaramamış veya çıkarmamaktadır.
Olay ortaya çıkarılmadığı müddetçe de bu katliam devletin ve onun temsilcisi siyasilerin alnında bir kara leke olarak duracaktır. Her ne kadar bölgedeki Ergenekon yapılanmalarının üzerine gitmeme prensibi ile hareket ediliyorsa da özellikle bölge milletvekilleri bu olayın izini sürmeli ve fail veya emir verenlerin yargılanmasına çalışabilirler.
Katliam yılının asker veya siyaset bürokrasisine bakıldığında aslında faillerin kimliğini bulmak o kadar da zor olmasa gerek. Van Valisi Mahmut Yılbaş, Van İl Jandarma Alay Komutanı Veli Küçük…
Devlet veya siyasi uzantısı neden bölgede gerçekleştirilen katliamlarla ilgili bir soruşturma açmıyor veya açılmasının önündeki engelleri kaldırmıyor? Açılan Ergenekon davalarında sanıkların bölgede işledikleri veya emir verdikleri cinayetlerin hesabı neden sorulmuyor? Devlet veya siyasi iktidar neden suskun?
Tüm katliamlarda hayatlarını kaybedenlere Allah’tan Rahmet diliyoruz.