Coğrafyamız daha çok kanın akacağı bir dönemin başlangıcı sayılabilecek gelişmelere sahne oluyor. Yeni bir haçlı saldırısı başlamış bulunuyor. Bundan on üç yıl öncesini hatırlayalım: ABD öncülüğündeki haçlı ittifakı Irak’ı işgal etti. Saddam yönetimi devrildi ve bölgenin en güçlü devletlerinden biri olan Irak bütün kurumları ile beraber yok edildi. Barbar işgalciler sayısız katliamlar gerçekleştirdiler; en vahşi işkencelerle insanlık onur ve şerefini ayaklar altına aldılar. Bağımsız kaynaklara göre, işgal sonucu ölen insan sayısı bir milyondan fazla. ABD ve müttefiklerinin işledikleri acımasız cinayetler, Irak’ta görülen bugünkü tablonun oluşmasında birinci derecede etkili oldu. El- Kaide ve benzeri yapıları, bu gayr-ı insani, gayr-ı hukuki tasarruflar ortaya çıkardı ve gelişip güçlenmelerine zemin hazırladı. Amerika, irtikâp ettiği bu insanlık dışı zulümlerini Irak’a ‘demokrasi getirmek’ yalanı ile örtmeye de çalıştı.
ABD işgali, Irak’ta toplumu derinden sarsan çok büyük sorunların meydana gelmesine sebep oldu. Zaten işgalin en önemli hedeflerinden biri de; sorunlu, fakat kontrol edilebilir bir yapı oluşturmaktı. Bu amaçla ülkedeki etnik ve mezhebi unsurların arasını açacak, çatışmayı kaçınılmaz kılacak bir yapılanmaya gidildi. Ülkedeki mevcut unsurlar kendi aralarında hep sorun yaşamalıydılar ki, bir araya gelip güçlenemesinler. Şayet taraflardan biri kontrolden çıkacak kadar güçlenirse, onu hizaya sokacak önlemler hemen devreye konulmalı. Bu, bazen askeri bir müdahale, bazen de ekonomik ve siyasi ambargo olabilir.
Dün Saddam, bugün de IŞİD bahanesiyle yapılan müdahalenin hedefi; bu yapıları tamamen yok etmek değil, tekrar kontrol edilebilecek duruma getirmektir. Zaten bu tür yapıların askeri müdahalelerle yok edilmeleri de öyle kolay değildir. Bunun en belirgin örneği El- Kaide’dir. On üç yıldan beri Amerika El-Kaide ile savaşıyor olmasına rağmen yok edemedi. El-Kaide, bugün eskisinden çok daha güçlü durumda. Dün sadece Afganistan’da etkili olan örgüt, bugün birçok Ortadoğu ve bazı Afrika ülkelerinde etkin bir noktaya ulaşmış bulunuyor.
ABD ve diğer emperyalist güçler, hegemonyalarını sürdürebilmek için diğer ülkelerin istikrarsızlaştırılmasını, gerekirse parçalanmasını bir dış politika stratejisi olarak görürler. Bu strateji gereği Irak’taki etnik ve mezhebi farklılıklar kullanıldı. Irak’ın yeni yapılanmasında Kürtleri ve Şiiler’i memnun edecek düzenlemelere yer verilmesine karşılık, Sünni Araplar dışlandı. Şiileri bile rahatsız eden Maliki yönetiminin ayrımcı politikaları desteklendi. İşte IŞİD’in tohumları böylesi bir ortamda neşv-ü nema buldu.
Suriye’de başlayan iç savaşla beraber IŞİD oraya da elini attı. Suriye’de, sahadaki muhalif güçlerle çatışarak tek güç olma yolunda hızla ilerleyen IŞİD, önce ‘devlet’, daha sonra da ‘hilafet’ ilan ederek bütün bir bölgeyi yeni bir ateşin içine sürükleyecek yanlışlara imza attı. Haziran’ın başında ani bir saldırı ile Musul’u ele geçiren IŞİD’in Bağdat’a taraf yönelmesi beklenirken, Kürdistan Bölgesi istikametine rotayı çevirme stratejisi, ABD’yi harekete geçirdi. Havadan müdahale gecikmeden geldi. Peşinden uluslararası bir koalisyon oluşturuldu ve IŞİD’e karşı topyekûn bir savaş ilan edildi.
IŞİD güçlerinin Erbil’e doğru ilerlemeleri ABD’nin hava saldırıları ile kısmen durduruldu. Ancak, Kürdistan cephesinde durdurulabilen IŞİD, bu defa Şanlıurfa’nın ilçesi Suruç’un karşısında bulunan Kobani’ye saldırı başlattı. Saldırılar sonucu on binlerce insan yerlerini yurtlarını bırakıp Türkiye tarafına geçmek zorunda kaldı.
IŞİD saldırılarından dolayı yeni bir göç dalgası faciası yaşanıyor. Üç yıldan fazla bir zamandır süren Suriye iç savaşında nispeten sakin olan kuzeydeki Kürt bölgeleri de artık rahat değil. Yaklaşan kış mevsimiyle beraber mülteciler hayli zorluklar yaşayacak. Saldırıların sürmesi durumunda daha çok kişinin Türkiye tarafına geçmesi bekleniyor. Bölgedeki halkımızın ve tüm sivil hayır kuruluşlarının bu faciaya seyirci kalmamalarını diliyoruz. Zulme maruz kalan bu kardeşlerimizin yanında olmak İslami bir vecibedir. Siyasi ve ideolojik bazı mülahazalar ile bu insani göreve bigâne kalmak kabul edilemez.
BMGK’den de destek kararı çıkaran ABD’nin başlattığı bu yeni haçlı saldırısının nerede ve ne zaman biteceği belli değil.
Görünen o ki, hedef sadece IŞİD olmayacak. Suriye ve hatta bölgedeki bütün İslami yapılar hedef alınacak. Ondan sonra sıra Hizbullah’a gelir de İran da işin içine girerse varın hesap edin olacakları.
Bu savaş bizim savaşımız olamaz. Bu yeni bir haçlı saldırısıdır. Bölgemize daha çok kan ve gözyaşı getirecek bu savaşa katkı sağlayan her kes mücrim ve işbirlikçi olarak tarihe geçecektir. Amerika yakıp yıktıktan sonra çekip gidecek ve gene biz birbirimizle savaşıp duracağız. Savaş ganimeti almak için ABD silahı alıp cephede yer kapma yarışına girenlere Allah akıl ve izan nasip etsin.