Hz. İmam Hüseyn'inşahadete yürüdüğü Kerbela;Hakk ve hakikat adına kıyamdır; değerler adına söz değil bedel ödemektir. Kör basiretlere haykırmaktır.
Ucuz/kirli sebeplerden dolayı Hak/batıl hattını karıştıranların iki cihanda kurtulmaları için başını mızraklara vermektir.
Kerbela; söz ile anlatmanın tükendiği ortamda, kanıyla Hakk'ı anlatmaktır. Pahalı, riskli, dikenlerle dolu, vahşilerin kuşattığı bir yoldur. Cennetin yolu gibi, “tutan eli yakan iman..” gibi; aşkın uzak ve uzun yolu gibidir.
Bu yolda mert olmayanlar; “ama, fakat, lakin-lere…”sarılır; “keşke… gitmeseydi, olmasaydı..” sözcükleriyle avunur. Derken; Allah'ın halife seçtiği insan, hilafeti Habil'den alır, katil olan Kabil'e bırakır. Görüyor ve anlıyoruz ki; “cennet ucuz değil, cehennem dahi gereksiz değildir.”
Bu gün 11 Muharrem.
Olay şuydu:Rabbimiz, “Bize olan nimetini tamamladı.” Hz Peygamber(a) da aldığı vahiy ve sünnetiyle tefsir etti. Buna bağlı olarak “sosyal, siyasal ve diğer tüm alanları” tanzim etti. “Sakın bu yoldan ayrılmayın!” diye de tembih etti.
Bunların üzerine, -klasik anlamda da olsa- “seçimle gelen Dört Halife Devri” devri yaşandı. Bu;“Allah'ın öğrettiği ve sorgulayacağı ağır bir imtihandı.” Olması ve sürdürülmesi gereken yol da buydu; ama olmadı.
İmam Hüseyn;Firavn'akarşı Musa, Nemrud'a karşı İbrahim'dir. Risaletin, nebevi yolun, meşruiyetin son temsilcisidir. Bile bile Kerbela'ya yürümüştür çünkü söz bitmiş, korku, menfaat, cehalet değerleri teslim almıştı.
Zalimin ne kadar alçalabildiğini, hilafete layık olmadığını anlatmak için Hüseyn'in kellesi mızraklara geçmeliydi. Mızraklara takılan mübarek kelle, daha önce mızraklara takılan Kur'an sayfalarının amacını teşhir ediyordu.
10 Muarrem'de; meşruiyeti katleden, Al-i Beyt-i Mustafa'ya soykırım uygulayan Süfyan ailesi; 11 Muarrem'de unutulmadı; unutmamamız da şart.
Zaten “Tarih var oldukça Hüseyn haklıdır” ve
“Sedhezaranwakî baran a şedît/ Le'netêbîninli ser ruhêYezîd” (Şiddetli yağmur gibi/ yüz binlerce lanet Yezid'in ruhuna getirin).
Anlamak zorundayız.1338 yıldır adaletin tozlu sayfalarından indiremediğimiz masum ve mağdur bir dosya. Hiçbir mezhep, camia, bu dosyayı raflardan indirememiştir.
Hüseyn'i sevmek, ırk ve mezheplerin ötesinde bir tevhit ve kardeşlik istemektir; kendi zalimini lanetlemek, karşısındaki mazlumun hukukunu korumaktır. Aşura budur.
Hani, nerede? “Helak olmuş kavimlerin” özelliklerini, günümüzün Müslüman topluluklarının ekserinde görebiliyoruz. Allah, rahmetiyle imtihanlarımızı erteliyor ama tövbe eden yok.
Günümüze baktığımızda; İslam âlemini yöneten iktidar ve güç çevrelerinin ekseri de aynı zihniyet veHüseyn'i sevenlerin rey ve dualarıyla güçleniyorlar.
Bu basiretsizlik; Allah'ın gaybi yardımınıgetiremez; çağdaş yezitler olan Küresel güçler ve yerli işbirlikçilerini de kahredemez. “Her yeriKerbela, her günüAşurâ” olan dünyamızın Bedir ortamına dönmesi dilek ve temennilerimle; diriliş ve direniş Mektebi KerbelalıHüseyn ve yaranınıminnet ve rahmetle; Yezidanı lanetle anıyoruz.
Lebbeyk ya Hüseyn…veselam.