Biliyor musunuz, bugün yeryüzünde sessiz ve kansız, topsuz ve tüfeksiz bir başka savaş daha cereyan etmektedir.
Evet, şu anda birçoklarının dikkatini çekmeyen bir başka savaş, hem de tahminlerin ötesinde bir şiddetle sürüp gitmektedir.
Suriye’de olduğu gibi bu savaşta insanlar öldürülmüyor, binalar yıkılmıyor, sokaklar top mermileriyle ve silah sesleriyle inlemiyor.
Fakat iyice dikkat ederseniz bizim sokaklarımızda, bizim caddelerimizde cereyan etmekte olan bu savaşta oklar uçuşup durmakta, hava sahamızda, görüş alanlarımızda hem de çok yoğun bir şekilde İblis’in zehirli okları uçuşmaktadır.
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz meşhur hadis-i şerifinde: “Şehvetle bakış, İblisin zehirli oklarından bir oktur” buyurmaktadır.
Bugün birileri oruçla savaşmakta, oruçluyla savaşmakta ve aslında Allah (cc) ile savaşmaktadır.
Oruçla, oruçluyla savaşanlar denilince belki çoğumuzun aklına ilk etapta açıktan oruç yiyenler gelecektir.
Kesinlikle öyle değildir. İyice dikkat ederseniz, oruç tutmayanlar, açıktan oruç yiyenler kesinlikle oruç tutanlara bir zarar vermemektedir.
Bu sıcak günlerde oruçluların karşısında lıkır lıkır soğuk su içenler, bir şeyler yiyenler belki böyle yapmakla sadece oruçluya saygısızlık etmiş olabilirler. Yoksa hiç kimsenin orucunu fesada veremezler, hiç kimsenin orucunu yaralayamazlar, sevabını eksiltemezler. Hatta onların azimlerini artırırlar, sevaplarını artırırlar.
Fakat bu mübarek günlerde hayâsız bir kıyafetle dışarı fırlayanlar, Müslümanların oruçlarını yaralamaktadırlar. Orucun en büyük hedefi olan nefis tezkiyesi ve takvâya ulaşma yollarını kesmektedirler, resmen orucu sabote etmektedirler. Bundan çok az insan kurtulabilmektedir.
Dişiliğinden, cinselliğinden başka insanlara sunabilecek hiçbir şeyleri olmayan bir takım kadınlar Ramazan iklimini zehirlemektedirler. Bunu net bir şekilde görebilirsiniz.
Hayâsızların yürüttüğü bu savaşın kumanda merkezinde İblis vardır. En bariz özelliği “fuhşiyatı ve kötülüğü emretmek” olan İblis ezelde verdiği sözden bir milim sapmadan bu görevini sürdürmektedir.
Evet, bugün böyle müthiş bir savaş cereyan etmektedir yeryüzünde ve özellikle halkı Müslüman olan ülkelerde.
Bir tarafta oruç tutanlar, mescidden mescide koşanlar, koltuklarının altındaki Kur’an-ı Kerimlerle mukabeleden mukabeleye koşanlar, dillerinde Allah’ın ayetleri, tesbih, zikir ve dua, bir yandan da fakir ve fukara arayanlar…
Öbür tarafta da İblisin komutasında edebe ve hayâya savaş açanlar, özellikle oruca ve oruçluya karşı savaş yürütenler…
Hiç olmazsa sözümüzün, nazımızın geçtiği kardeşlerimize buradan sesleniyoruz. Başkalarına gücümüz yetmese bile kendi yakınlarımıza Allah için sahip olalım. Yakında, Ramazanın sonunda bayram edeceğiz. Peki, niçin bayram edeceğiz? Şükürler olsun açlıktan susuzluktan kurtulduk, yiyeceklerimize içeceklerimize kavuştuk diye mi? Hayır. Hiç değilse bir Ramazan boyunca nefsimize hâkim olduk, nefsimizi tezkiye edip arındırdık diye bayram edeceğiz.
Allah için ne olur, yarın bayramı bahane ederek eşlerimizi, kızlarımızı, gelinlerimizi hayâsız kıyafetlerle orta yere salmayalım, bayram ziyaretlerini bahane ederek uygunsuz ortamlar oluşturmayalım, Ramazan boyunca Müslümanların elde ettikleri kazançlarını sıfırlamayalım, sürüp gitmekte olan bu savaşta şeytanın safında yer almayalım. Bayramımızı Müslümanca yapalım.
Unutmayalım, bugün Esed’le savaşanlar, dün Saddam’la savaşanlar, Siyonistlerle ve diğer emperyalist kâfirlerle savaşanlar kaybettiklerinde cehenneme gitmeyecekler. Fakat İblisle savaşanlar bu savaşı kaybettiklerinde akıbetleri felakettir.
Yarınlarda İslam’ın karşısına dikilecek olan en büyük rakip ne Hıristiyanlık olacaktır, ne Yahudilik olacaktır, ne de bir başka din ve ideoloji olacaktır. İslam’ın yarınlardaki en büyük rakibi terbiyesizlik, hayâsızlık, nikâhsızlık, yuvasızlık ve ailesizlik olacaktır.