Buhranlar ve huzur

Hasan YILMAZ

İnsan, sosyal ve psikolojik yönleri de olan bir varlıktır. Bu iki yönüyle ele alınıp incelendiğinde sosyal yaşam içinde farklı koşullardan etkilendiğini söyleyebiliriz. Etkilenme biçimi ya da yaşadığı sosyal koşullar kendisini başka insanlara yöneltmiş, bir arada yaşamayı zorunlu kılmıştır.

Bu zorunluluklar bir yapının inşasına sebebiyet verdiği gibi çeşitli kriter ve öğeleri de ön plana çıkarmıştır. Bu toplumsal öğeleri sosyal, kültürel, siyasi ve iktisadi olarak sıralamak mümkün.

Teşbihte hata olmazsa sosyal yapıyı bir saate benzetebiliriz. Nasıl bir saatin çalışması için akrep, yelkovana ihtiyaç varsa küçümsediğimiz bir vidaya dahi ihtiyaç vardır. Yapının öğelerinin tam işlevsel olması en alt gelir grubundaki bireyi kapsaması yapıyı güçlendirdiği gibi bireylerin mutluluğunu da önemli derecede etkiler.

Yapıyı oluşturan öğelerin bütünlük arz etmeme halindeki işlevsizliği bireyleri olumsuz etkilediği gibi sosyal yapıya da zarar vererek çözülmelere neden olur. Bu çözülmeler neticesinde sosyal, kültürel, siyasi ve iktisadi öğeler zarar görür. Yapı zarar görünce etkisini hayatın her alanında göstermeye başlar. Böylece sosyal alanda farklı tarzda kaoslar, buhranlar baş gösterir.

Sosyal ve kültürel tarzda ele alırsak. Kültürel evrensellik taşıdığı izi kaybeder kültürel ahenk hâkim ve mahkûm kültür olarak ön plana çıkar. İnançlara ve düşüncelere saygı duyulmayarak hâkim kültür kendinden olmayan kültürü mahkûm eder. Dünya düz değil yuvarlaktır diyen düşünceleri kabul etmediği gibi bu kültüre sahip bireyleri ötekileştirir. Çoğu zaman ötekileştirmekle kalmayıp her türlü cezaya maruz bırakır. Bu kültürün yeşermemesi ve yayılmaması için bütün siyasi ekonomik avantajını harekete geçirir.

Tarihsel gelişim içinde yaşananlara bakıldığında engizisyon mahkemeleri, Hz. İbrahim’in ateşe atılması Hz. Musa gibi bir çocuğun hazmedilmemesi, alemlere rahmet olarak gönderilen hakkı ve hukuku savunan kâinatın efendisine yapılan hakaretler, boykotlar sosyal ve kültürel buhranların sonucudur. Günümüzde ise toptan yok saymalar, diğer kültürleri yok sayarak her şeyi yakma yıkma, bir eser bırakmama anlayışı uluslararası buhranların sonucudur. Özellikle uzaktan etkilenip köklü bir kültüre sahip olmayan toplumlardaki huzurevleri bunun en güzel örneğidir.

Siyasi ve iktisadi yönden ele aldığımızda Otuz Yıl Savaşları, Yüzyıl Savaşları, iç ve dış sömürü politikaları sadece benim olsun deyip yıllarca savaşan toplumların paylaşımdan yoksunluğu, siyasi ve iktisadi anlayışının milyonlarca insanın ölümüne sebebiyet vermesi bir buhran kültürünü ortaya çıkarmıştır. Birinci Dünya Savaşı, özellikle İkinci Dünya Savaşı bunun en güzel örneğidir. Günümüzde insanı insanlıktan çıkarıp sadece ekonomik düşünen insan olarak tanımlamak bu yönde kanalize etmeye çalışmak toplumların çok sağlıklı düşünmediğinin işaretidir.

Toplumların sağlıklı düşünmesi ve buhranlardan kurtulması için en güzel örneği model alması gerektiği gibi onun yolunu gerçekten sürdüren evrensel vicdanı, ahlakı, adaleti ön plana çıkaran sosyal adaleti gözeten, kollayan değerlerin öne çıkarılması da çok önemlidir.

Sosyal yapıyı buhranlardan kurutacak bu dinamiklere sahip çıkmak insani bir görevdir. Bu dinamikler toplumun temel taşlarıdır. Aksi halde kaoslar, buhranlar, travmalar devam eder. Böylece toplumda ne huzur ne mutluluk olur.

Selam ve dua ile…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.