1980’li yılların sonunda İntifada, Ortadoğu ordularının yapaylığını deşifre etti. Sapanla taş atan çocuklar, omuzlarına yıldız takılan generallerin kendi ülkelerini korumak için değil, emperyalistlerin İslam âleminde kalıcı olması için yetiştirildiğini ifşa etti. Filistin’in ulusal soluna babalık yapan Yaser Arafat, onlara benim “küçük generallerim” dedi, onların gönlünü kapmak istedi, onların yüreğini kamplarda yetiştirdiği militanların yüreğine benzetmek istedi.
Bugün o “küçük generaller” büyüdü ama onlar, Yaser Arafat’ın generalleri değil. Bu ümmet, generallerden çok çekti, onlar general de değil, onlar Şeyh Ahmet Yasin’in rahle-i tedrisatından geçen mücahitlerdir.
Bir zamanlar, “Araplar savaştıkça kaybediyorlar” diye bir söz vardı. Doğruydu… Cemal Abdunnasır’ın, Enver Sedat’ın, Ürdün Kralı’nın, Hafız Esad’ın karton subayları İngiliz, Rus terbiyesinden geçmiş askeri dehaları savaştıkça kaybediyorlardı. Çünkü onlar, kaybetmeye kurgulanmışlardı. Onları eğitenlerin hedefi, israil’in İslam âleminin bağrında bir hançer olarak durmasıydı. Onlar, bu hedef doğrultusunda savaştırılıyor ve kendilerini eğitenleri o hedefe ulaştırıyorlardı.
Müslümanlar, her seferinde savaşacak, hep kaybedecek ve nihayetinde “Bu israil’i yenemeyiz” deyip bağırlarına saplanmış hançerin pası onları öldürünceye kadar bekleyeceklerdi. Böyle planlanmıştı eski israil-Arap savaşları… Savaşçılar cephede, iplerin ucu Washington’da, Londra’da, Moskova’da idi. Planlandığı kadar savaştırılıyordu taraflar.
Bugün yine bir tarafın ipinin ucu Washington’da, Londra’da… Ya diğer taraf, o hablullaha (Allah’ın ipine) sımsıkı sarılmış. Kur’an’la yetişmiş. Allah’a, Allah’ın Resulüne ve kendisinden olan ululemre itaat ediyor.
Muti’dir( itaatkârdır) ama Washington’a değil, Londra’ya değil, Moskova’ya değil. İsyankârdır ama Allah’a değil, O’nun Resulüne değil, O’na itaat eden emir sahiplerine değil.
Kur’an’la büyümüş El Kassam Mücahitleri. Onlar, İmam Hasan El Benna’nın cemaat ahlakıyla, Şeyh İzzeddin El Kassam’ın zühtle yoğrulmuş cesaretiyle, Şeyh Ahmet Yasin’in elli altında büyümüş.
Onların itaatini de isyanını da Kur’an belirliyor. Bunun için onların sapanlarından çıkan taşlar, Ortadoğu ordularının top mermilerinden daha çok iş görüyor. Bunun için onların el yapımı füzeleri, savaş uçaklarından daha çok düşman korkutuyor.
Bu sahne üzerinde bütün halklar düşünmek zorunda.
Kur’an’a sarılan kazanır, Kur’an’dan uzaklaşan kaybeder. Müslüman bir halkın Ortadoğu orduları gibi orduları olacağına, El Kassam yiğitleri gibi mücahitlerinin olması daha kârlı değil mi?
O ordular, savaştıkça esarete götürüyorlardı; El Kassam mücahitleri savaştıkça özgürlüğe gidiyorlar.
Hani o orduların bir “modern” yetiştirilme gerekçesi vardı. Ne denmişti Müslüman halklara? İslam haktır ama biz ordularımızı İslam’a göre yetiştirirsek dünyamızı kaybederiz. Dünyanızı kaybetmek istemiyorsanız, bu modernliğe razı olmak zorundasınız. Bu, büyük bir hileydi. Ama aklı ermeyenler bu hileye inanmıştı. O ordular hem dünyamızı bize kaybettirdi hem ahiretimizi.
Onların attığı her kurşun dönüp dolaşıp bizim kalbimize saplandı. Onların yaptıkları daha büyük tahribat ise kendi yaşam tarzlarını bize dayatmaları, bizi kendi modernliklerine zorlamalarıydı. Söze bakılırsa her şey vatanın kurtuluşu içindi. Onlar savaştıkça, o kadar da değil, onlar kıpırdadıkça, onlar konuştukça vatan battı. Çünkü onlar, biz batalım diye yetiştirilmişti.
En etkili koruma fikri korumadır; Batı, ulusal solla büyüttüğü ordularla bizim içimize attığı kendi değerlerine, üstümüze sıçrattığı kendi yaşam tarzına ve bağrımıza sapladığı israil hançerine fikri koruma sağlamıştı.
Şeyh Ahmet Yasin’in Kur’an-ı Kerim tedrisatıyla, o fikri koruma Filistin’de çöktü, cephe darmadağın oldu. Cephedeki zaferler dönüşümlüdür, bir gün olur, bir gün olmaz. Ama fikri zafer kalıcıdır.
Şeyh Ahmet Yasin’in büyük zaferi fikri zaferdir. O fikir devam ettiği sürece bugün yenilen de yarın kazanır ve son zafer elbet onun olur.
Allah’ın izniyle bu zaferin sahipleri kral müsveddelerinin karton yapısını da delik deşik edecek, onların cihadıyla sadece israil değil, belki israil’den de önce o kral müsveddeleri gidecek.
Bayramınız mübarek olsun, Rabbim zaferle taçlanan bayramlar nasip etsin…