Aşağılık kompleksimizden midir nedir, günlük hayatımızda ‘büyük' kelimesini çok kullanıyoruz öyle değil mi?
Büyük kelimesiyle birlikte ‘dünya çapında' terimleri de öyle.
Bu arada siyasi ve toplumsal bir takım başarıları da aynı şekilde ‘Devrim, Büyük Devrim, Büyük inqılab...' olarak isimlendirerek kendi kendimizi tatmin ediyoruz.
Tamam, kabul ediyoruz, önemli günlerden geçiyoruz, ülkenin bugünden sonraki yönetim şeklinde bir takım değişiklikler olacak. Bir kaç gün içinde yeni kabine kurulacak, meclis dışından bakanlar göreceğiz, Cumhurbaşkanı yardımcıları merak konusu olacak vb.
Müzmin bir muhalif olarak değil sıradan bir Müslüman olarak soruyorum; önümüzdeki haftadan itibaren hayatınızda ne gibi değişiklikler olacak?
Diyelim ki muhtemel bazı değişiklikler ‘Büyük devrim, değişim, büyük inqılab' olarak adlandırılabilir mi?
Başta peşinen şunu belirteyim ki hedef olarak seçilen 2023 rakamından hiç mi hiç hoşlanmıyorum. Çünkü biz baştan 1923 rakamını hiç sevemedik ki 2023'ten bir keramet bekleyelim.
Evet, hayatımızın kalan kısmına yarından itibaren de kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Çünkü yaşadığımız kentin kodamanlarının sıralamasında hiç bir değişiklik yok. Kentin ihalelerini alanlar hep yerlerinde oturuyorlar. Hem bir kaç tanesi yer değiştirse ne çıkar ki?
Yeni tahta çıkan padişah tebdili kıyafetle halkın içine girerek nabız yokluyormuş, birilerini çevirip; “eski padişah mı iyiydi, yeni padişah mı?” soruyormuş. İnsanlar da düşüncelerini belirtiyorlarmış. Derken, sırtında ağır bir küfeyle gitmekte olan bir hamalı durdurmuş ve aynı soruyu sormuş. Hamal şöyle bir durmuş, yüzünün terini silmiş;
“Eski padişahın da yeni padişahın da...” diyerek basmış küfrü. Padişah şaşırmış ve sebebini sormuş, hamal;
“Hangi padişah gelirse gelsin bu küfe benim sırtımdadır, değişmez” demiş.
Evet, bir kısım güzellikleri görmezden gelerek ucuz bir muhalefet yapmak değil niyetimiz. Fakat şu değişim, devrim ve özellikle inqılab kelimelerinin ucuza gitmesine de gönlümüz razı olmuyor.
İnqılab nedir, devrim nedir biliyor musunuz?
Dün uğruna birbirlerini boğazladıkları dünya malını bugün birbirlerinin önüne itmektir.
Dün baş tacı edilen bazı şeyleri bugün ayaklarının altına alıp çiğnemektir.
Dün uğruna can verdikleri bir takım değerleri bugün utanç vesilesi olarak görmektir.
Dün insanlara zorbalıkla kan ağlatırken bugün elinden düşürdüğü kırbacını hiç kimseden istemeden atından inerek almaktır devrim ve değişim.
Dün adam yerine konulmayan, sayıdan sayılmayan, selam bile verilmeyen siyah bir kölenin Kâbe'nin damına çıkarılması, ümmeti yöneten şûrânın en önemli üyesi olmasıdır.
İşte bunu gerçekleştirenler her kimse dünyanın en büyük devrimini gerçekleştirmişlerdir.
Bütün bunlar birer ütopya değil ulaşılması mümkün olan hedeflerdir.