Almanya ve İtalya örneğinde hayat bulsa da artık faşizmin evrensel bir karşılığı vardır.
Yer ve yöreye göre katı ulusçulukların, fetişizme varan bayrak ve tarih bağlılıklarının bu ideolojinin tanımı içerisinde yer bulduğunu söyleyebiliriz.
Faşizmin en önemli özellikleri yarı tanrı bir liderliğe inanmak ve örgüt ya da devlete kutsiyet atfetmektir.
Bu yönleriyle en fazla faşizme karşı olduklarını söyleyen Marksist örgüt ve devletlerde faşizmin hayat bulduğunu söyleyebiliriz.
Kuzey Kore buna iyi bir örnektir.
1948’den 1994’e kadar ülkeyi yöneten ve kendisine tanrı gözüyle bakılan Kim İl Sung diye bir lideri vardı.
Kim İl Sung’un doğduğu ev, Kuzey Kore’de bir tapınak halindedir. Yönetimdeyken oluşturduğu ve resmi ideolojiden resmi din’e dönüşmüş olan ideolojisi nedeniyle kendisine tanrı gibi bakılmaktadır. Anıt mezarı vardır. Mozolenin önünde çok büyük bir heykeli vardır ve oraya giren ve çıkan için yarı yarıya kadar eğilmek zorunludur.
Ülkeyi ziyaret edenler fabrikaların önünde cam koruma içine alınmış büyük kaya parçaları görürler. “Büyük önder” Kim İl Sung, taşın üzerine oturup işçilere hitap etmiştir çünkü.
Kim İl Sung, faşizmin “Yüce ve ulaşılmaz liderlik” özelliğine iyi bir örnektir.
Bir de Marksist Kızıl Kmerlerden söz edelim:
1975’te, Kızıl Kmerler Kamboçya’ya hakim oldu.
Dehşet ve vahşet süreci ondan sonra yaşanmaya başlandı.
Bu sürecin en önemli ismi Kızıl Kmerler’in lideri, Pol Pot idi.
Pol Pot da birçok Marksist gibi “okumuş” biriydi.
Paris’te Sorbonne’da okumuş, ülkeye dönüşünde öğretmenlik yapmıştı.
Marksist ideolojiye iman etmiş olan Pol Pot “Avrupa soluna” sapma olarak bakmış, Stalin’i bile yumuşak gören Arnavutluk’un Enver Hoca’sına yakın bir düşünceyi benimsemiştir.
Pol Pot’a göre, Kamboçya’nın gerçek bir ekonomik ve siyasi bağımsızlık kazanabilmesi için kendi kendine yeterli bir tarım ülkesi olması gerekmektedir.
Eline imkan geçtiğinde kafasındaki planı uygulamaya koymuş Pol Pot.
Tüm meslek sahibi, eğitimli nüfusu kırsal alanlara göndermiş ve pirinç tarlalarında çalışmaya zorlamıştır. Polis, öğretmen, doktor ya da mühendis... Herkes ama herkes tarım işçisi olmuştur.
Tüm okulları kapatmış Pol Pot; ama eğitimli nüfusun adam edilmesi, yani bu yeni düzene inanıp bağlılık göstermeleri için beyinlerinin yıkanması çok zordur. Onların zihni kapitalizm ile iyice kirlenmiş olduğu için kurtarılmaları imkânsızdır. O yüzden eğitimli kişiler komünist rejime karşı oldukları itiraf ettirildikten sonra öldürülmeye başlanırlar.
Binlerce kişi sadece gözlük taktıkları için öldürülür.
Yabancı dil bilenler de kıyımdan geçirilir.
Komünist teorisyen ve Birikim dergisinin kurucularından Murat Belge, Kızıl Kmerler örneğinden söz ettiğinde “Vahşi komünizm” tanımını yapar.
Olayın tolere edilebilecek, izah edilebilecek bir tarafı yoktur.
Bu kadar çok adamın öldürülmesi de kolay iş değildir.
Okul binaları işkence merkezlerine dönüştürülür. Buralarda işkence edilenlerin ölme vakti gelince şehir dışındaki tarlalara gönderilip infaz edilir ve toplu mezarlara gömülürler.
İşkence etme ve öldürme işini de birilerinin yapması lazımdır. Çocuklar zorla toplanır, bir eğitimden geçirilir ve beyinleri yıkanır. Bir süre sonra kendi anne babaları öldürtülür bu çocuklara. Rejime gerekli askeri güç de böylece sağlanır.
1979 yılına kadar devam eder bu süreç.
Araştırmacılar yaklaşık 2 milyon Kamboçyalının öldüğünü söylerler.
Kamboçya’nın nüfusu o sırada 6-7 milyon civarındadır.
İşte liderin ve önderin kutsanması böyle korkunç sonuçlara neden olabiliyor. Siz istediğiniz kadar faşizme karşı olduğunuzu söyleyin varacağınız yer faşizmden başkası değildir.
Öcalan’ın doğduğu günün bayram gibi kutlanmasının, doğduğu evin bahçe toprağının yenilmesinin, ona tanrısal özellikler atfedilmesinin faşizmin yansımalarından başka bir açıklaması var mıdır?
PKK içindeki iç infazların sayısının on binleri bulduğu söylenmektedir.
Örgütten kaçarken yakalanıp infaz edilen çocukların sayısı o kadar çoktur ki…
Şiddet en yüksek dozda kullanılmaktadır yıllarca.
Bu faşizme doğru bir dönüşümü göstermektedir.
Çocukları zorla alıp kendi belirledikleri ideolojik kalıplarla yetiştirme çabasında, Kızıl Kmerlerin etkisinin olmadığını kim söyleyebilir?
Peki ya anneleri provokatörlük ve istihbarattan para almakla suçlamak…
Ses çıkarmayanları “şehid annesi” diye yüceltirken, tepki gösterenleri aşağılamak, onlara şiddet uygulamak, protesto haklarına bile engel olmak faşizm değil midir?
Dönüşüm ortada; ama görmek için öncelikle göz gerekir.
İdeolojik körlükler ise görmeyi engelliyor.