Mazlum halkların, siyahilerin, Kızılderililerin, Asya ve Afrika halklarının, Müslüman halkların kan ve teri üzerinde inşa edilmiş barbar Batı uygarlığının günümüzdeki lideri konumunda olan büyük şeytan Amerika'nın ülkeleri bir bir işgal etmesine, meşru yönetimleri teker teker devirmesine veya devirmeye çalışmasına ne zamana kadar seyirci kalacağız? Mazlum halklar ve onların seçilmiş yönetimleri neden koyun sürüleri gibi sıranın kendilerine gelmesi için sessizce beklemektedirler.
Hedefteki ülkeler, halklar büyük şeytana karşı neden birleşmezler, kendilerini yokluğa ve köleliğe götüren esaret zincirlerini neden birleşip kırmaya çalışmazlar?
Türkiye, İran, Pakistan, Venezuela ve daha birçok ülke büyük şeytanın hedefinde, işgal edilmeyi bekliyor. İslam'ın kadim toprakları Amerika'nın öncülüğündeki Haçlı barbarların vahşi saldırıları altında birer kan denizine döndü. Irak, Suriye, Yemen, Libya, Afganistan, Mısır, Bahreyn, Filistin ya bizzat Haçlıların ya da onların uşaklarının, paralı askerlerinin zulmü altında inliyor. Müslüman halkların din emniyeti, can emniyeti, namus emniyeti, mal ve nesil emniyeti, hepsi tarumar oldu.
Ve Müslüman olmayan diğer mazlum halklar, Latin Amerika ülkeleri, Venezuela, Bolivya, Meksika ve diğerleri ırkçı Amerika ve uşaklarının elleriyle özgürlüklerini kaybediyorlar, zenginlikleri talan ediliyor, insanca yaşamak çok görülüyor onlara, meşru hükümetleri bin bir desise, hile ve iğrenç ayak oyunlarıyla, haydutça eylemlerle yıkılmaya çalışılıyor.
İslam uygarlığının dünya sahnesinden çekilmesinden, Müslümanların vahdet ve kardeşlik ikliminden uzaklaşıp gaflet ve tembellik çukuruna yuvarlanmasından bu yana mazlum halklar gün yüzü görmedi. Zulüm görmeyen, katledilmeyen, işgale uğramayan millet kalmadı. Zulüm Çin seddini bile aşarak ta Doğu Türkistan'a kadar uzandı. İslam dışı emperyalist güçler Çin'inden Rusya'sına, Hindistan'ından Avrupa'sına kadar, okyanuslar ötesinden gelip dünyayı cehenneme çeviren Amerika'sından terörist çete israil'e kadar hep birlikte dünyayı sömürüp talan ediyorlar.
Artık buna dur demenin zamanı gelmedi mi? Bunun tek yolu birlikten geçer, vahdetten geçer, mazlum ülkelerin ve halkların güçlerini birleştirmesinden geçer. Neden anlamsızca sıramızı bekliyoruz. Tek tek bizleri yutuyorlar işte.
Dünyanın mazlum halkları İslam ümmetinin rehberliğinde birleşip sömürgeci güçlere, özellikle büyük şeytan Amerika'ya karşı topyekûn direnişe geçmeli. Bunun için de ilk önce İslam ümmeti dirilmeli, toparlanmalı, birlik ipine sarılmalı.
Müslümanlar milliyetçiliği ve mezhepçiliği bir kenara bırakmalı. Bugün emperyalist güçlerin ellerindeki en büyük koz olan milliyetçilik ve mezhepçilik hastalığının tedavisi için Müslüman devletler, sorumluluk sahibi İslam âlimleri ve aydınlar üzerlerine düşeni yapmalı. Devletler milliyetçi, ulusalcı söylemler ve uygulamalar yerine ümmetin maslahatını ve kardeşliğini ön plana çıkarmalı.
İslam alimleri, Şii'siyle, Sünni'siyle mezhepçi söylemlerden uzak durmalı, İslam mezheplerinin yakınlaşması ve aradaki soğukluğun giderilmesi için ihtilaflı konulardan şiddetle kaçınmalı, daha önce Üstat Hasan El Benna, Şeyh Mahmut Şeltut, Ayetullah Burucerdi ve Nevap Safevi gibi İslami şahsiyetlerin gündeme getirdiği Darul Takrip( İslam Mezheplerinin Yakınlaştırılması) anlayışını tekrar canlandırmaya çalışmalıdırlar. Müslümanlar kendi mezheplerinin değil İslam'ın tebliğini yapmalı, diğer mezhep mensuplarının hassas oldukları konuları gündeme getirmemeli, düşmana fitne yaratma imkânı veren her şeyden el çekmeliler.
Dünya, Müslümanları bekliyor, dünyanın mazlum halkları tekrar İslam ordularının fetih bayraklarını dalgalandırıp zulüm düzenlerini yerle bir ettikleri günlerin özlemi içinde. Ama bunun için Müslümanların tekrar dinlerine sarılıp birlik içinde uyanışa, direnişe geçip ilk önce kendilerini, ülkelerini özgürleştirmeleri lazım.